tatlidede

Mübarek Sonrası Mısır Ordusu'nun Siyasi Rolü (2)

Mübarek Sonrası Mısır Ordusu'nun Siyasi Rolü (2)
Müslüman Kardeşler

Mübarek otuz yıl boyunca İslamcı fundamentalistlere karşı bir set oluşturduğu iddiasıyla “Beni desteklemeyecek olursanız iktidarı İslamcılar ele geçirir" sloganını sürekli vurgulamıştır.

Bundan dolayı Mübarek’in iktidardan uzaklaşmasıyla, Müslüman Kardeşler ‘in oluşan bu iktidar boşluğunu doldurmaya çalışacakları, ordu ile ilişkileri ve olası rolleri konusunda yapılan spekülasyonlar, sürekli gündemde yer almaktadır.

Müslüman Kardeşler ’in, Mısır’ın gelecekteki siyasi hayatında etkin bir rol alıp almayacağı, Avrupa hükümetleri ve İsrail tarafından da hassasiyetle izlenen bir konu olarak siyasi gündemini korumaktadır.

Ancak, bu tür yaklaşımın miadı geçmiş bir anlayışın ürünü olduğu rahatlıkla söylenebilir. Nitekim “Halk Devrimi” için sokaklara dökülen binlerce insan işsizliğe, baskıya karşı isyan ederken kesinlikle İslamcı slogan kullanmamış, İran ya da Suudi Arabistan gibi İslami kurallarla yönetilen hiç bir ülkenin tesiri altında hareket etmemiştir.

1928 yılında kurulduğu günden bu yana geçmişinde farklı dönüşümlerden geçen “Müslüman Kardeşler” son otuz yıldır şiddeti reddeden; tercihini demokratik seçimlerden kullanan, katılımcı ve destekleyici bir anlayış sergilemiştir.

Mısır'da ordunun en etkin konuma sahip bir kurum olmasının yanı sıra, Müslüman Kardeşler ’in hızlı örgütlenme ve düzen açısından en güçlü yapılanmaya sahip bir hareket olarak varlığını koruduğunu söyleyebiliriz.

Bu da her iki tarafın birbirleriyle eşgüdüm halinde karşılıklı olarak meşruluklarını sorgulamadan hareket etmekten başka bir seçeneklerinin kalmadığı anlamına gelmektedir.

Buna ilaveten, kamuoyunun bu yöndeki endişelerini gidermek için Müslüman Kardeşler Örgütü’nün liderleri, başkanlık seçimi için hiç bir aday öne sürmeyeceklerini, parlamentoda çoğunluğu elde etmek için mücadele vermeyecekleri açıklamasında bulundular.

Taraflar arasında karşılıklı derin kuşkulara rağmen, Ordu ve Müslüman Kardeşler ‘in birbirleriyle uzlaşıcı bir yöntem belirlemeleri zorunlu hale gelmiştir.

İsrail’le Barış

Mısır’da Ordu’nun (Kurulacak sivil hükümetle birlikte)1979 yılında İsrail'le yapılan barış antlaşmasına sadık kalıp kalmayacağı sorusunun cevabı kesinlikle "Evet" olacaktır.

Ancak Kahire ve Tel Aviv arasındaki ilişkilerin Mübarek döneminde olduğu gibi sıcak kalmayacağı ihtimali büyüktür. Bu olasılığa rağmen, üç hafta süren devrim esnasında hiç bir Amerika ve İsrail bayrağı yakılmamış ve protesto gösterilerinde yabancı düşmanlığı asla hedeflenmemiştir.

Buna ek olarak, yıllardır Mısır devletinin askeri yetkilileri, İsrail ve Amerikalı meslektaşlarıyla çok güçlü ve etkin bir ilişki kurmuştur.

 Mısır Ordusu’nun son yıllarda kendisini modernize edip askeri eğitim kalitesini yükseltmiş olmasına rağmen İsrail ordusuna nazaran daha zayıf bir konumda olduğu gerçeğini de gözden kaçırmamak gerekir.

Mübarek sonrası dönemlerde Mısır'ın Filistin hükümetini daha güçlü bir şekilde destekleyeceği öngörülmesine karşın, İsrail’le aralarında yapılan barış antlaşması ile birlikte,önümüzdeki günlerde Ordu'nun Mübarek döneminde yapılan uluslararası ve bölgesel bütün antlaşmalara sadık kalacağı yönünde bir açıklama yapması sürpriz olmayacaktır.

Mısır Hangi Yolu Takip Edecek?

Mübarek’in istifasından bu yana teorisyenler ve siyaset mühendisleri tarafından Mısır'ın hangi ülke modelini takip edeceği tartışmaları yoğun bir şekilde yapılmaktadır. Mısır Devrimi'nin İran devriminden ilham aldığını ve Ortadoğu’da ikinci bir İslam Cumhuriyeti’nin doğuşunu müjdelediğini ifade eden İranlı yetkililerin yanı sıra, Mısır dâhil Arap ülkelerinin hiç biri İran modelinin başarılı olduğunu düşünmemektedir. Nitekim 2009 yılında gerçekleştirilen başkanlık seçimlerinde Yeşil Hareket'e yönelik devletin verdiği sert karşılık bu modelin meşruluğunu tamamen kaybettirmiştir.

“Suharto” sonrası Endonezya'nın, Mübarek sonrası Mısır için model oluşturabileceği düşünülürse de, sivil bir yönetime kavuşan Endonezya'ya karşın Mısır’da ordunun politikada ana aktör olması bu ihtimali uzak tutmaktadır.

İslam âleminde her iki ülkenin de hissedilir ağırlığı bir gerçek olmakla birlikte “Müslüman Kardeşler” in Mısırda ‘ki örgütlenme yapısının, Endonezya’da faaliyet gösteren İslamcı partilerden daha güçlü olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Bununla birlikte, Pakistan'da sivil hükümetlere yönelik yapılan askeri darbelerin sıklığı, Mısır için Endonezya'ya nazaran daha zayıf ve işlevsiz bir model arz etmektedir.

Sonuç olarak, Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında demokratik yollarla yapılan seçimleri kazanan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin gerçekleştirdiği ekonomik ve siyasi başarıların, demokrasi ve özgürlüklerin muhafazakâr değerlerle harmanlandığı yönetim şeklinin Mısır için tercih edilebilir bir model olarak kaldığı düşünülebilir. Bunun yanı sıra Mısır'ın diğer ülkelerle arasındaki farklılıkları ve benzerlikleri göz önünde bulundurmadan kendi modelini oluşturacağı da ihtimal dâhilindedir.

Ordu ve Mısır’ın Siyasi Geleceği

Arap siyaset uzmanlarının, Ordu’nun  “reform” adı altında eski iktidarın özünü koruyarak "Mübarek ‘siz Mübarek yönetimi" olarak ta adlandırılabilecek bazı değişikliklere gidebileceği ihtimali üzerinde duruyorlarsa da uluslararası camianın yanında Mısırlılar tarafından da reddedilen bu yönetim anlayışını hayata geçirmesinin kolay olmayacağı görünüyor.

Ordunun elinde bulunan iktidar gücünün bir kısmını sivil hükümete devretmesi ve Müslüman Kardeşler dâhil olmak üzere halkın büyük kesimini temsil edecek olan bu sivil hükümetin ülke yönetiminde doğrudan veya dolaylı olarak etkin olacağı beklenmektedir.

Gelecek dönemde oluşturulacak bu sivil hükûmetin İsrail ve ABD ile ilişkilerinde mesafeli davranacağı, kısa ve orta vadede ordunun da, sahip olduğu siyasi gücünü ülkenin iç ve dış politikalarının oluşturulmasında kullanacağı düşünülmektedir.

Kaynak: Prf. Dr. BAHDJET J.,”The  Role of Egyptian Army” El-Jazeera, March 2011

Yorum Yaz