matesis
dedas

Mülteci Yaşamlar

Mülteci Yaşamlar

Dört yıl önceydi. Annesi Ermeni olan bir Süryani dostum aramıştı beni. Kentin beş kilometre dışında kalan Deyrulzafaran Manastırına gidelim mi demişti. Qamışlı’dan annesinin akrabaları gelmişti manastıra. Gelmişken annesini de görmek istiyorlarmış. Gidelim demiştim. Çok geçmeden de ben, Süryani dostum ve annesi koyulmuştuk yola.

Akşam vakitlerinde, saklı yaşamları imler gibi ard arda kapanan manastırın devasa ahşap kapıları, Süryani dostumun varlığıyla sonuna kadar açılmıştı önümüzde. Manastırın iç avlusuna girdiğimizde, çevreye yayılmış altmışa yakın insan vardı. Bazıları kendi aralarında konuşurken, bazıları da Metropolitin etrafında toplanmış, Arapça dilinde koyu bir dini sohbete dalmışlardı. Dostumun annesi, küçük gruplara ayrılmış insanların içinde biri kadın öbürü erkek olan akrabalarını aramaya başladı. Onları, kapıları iç avluya bakan beşik tonozlu odalardan birinin içinde, cevizden yapılma işlemeli sedirlerde oturmuş, manastır sakinleriyle sohbet ederken bulmuştuk.  Kadının adı Armanuş, erkeğin ismi ise Garo. Dostumun annesi ve akrabaları Arapça hasret gidermişlerdi.

Garo, pala bıyıklı, esmer, hafif göbekli, orta boylu, kırk beş yaşlarında biri. Bu haliyle Ermeni olduğunu bilmesem, amcam diyebileceğim kadar kendime yakın görüyorum onu. Qamışlı’da seramik döşeme ustasıymış. Garo’ya Mardinli olduğumu söyleyince Süryani cemaatinden biri olduğumu zannediyor. Arapça konuşmaya başlıyor benimle. Biraz Arapça sohbetten sonra ona Kürt olduğumu söylediğimde, yanlış şeyler söyledim mi diye, bir düşünceye kapılıyor. Ondaki kasıntıyı görünce, rahat konuş diyorum. Sonuçta bir halkın acılarını anlamadıkça ya da bir halkın acılarına tahammül etmedikçe insan olmaktan bahsedilmez diyorum. O andan sonra Kürtçe konuşmaya başlıyoruz. Garo, Kürtçe konuştukça, Kürtçesinin benimkimden daha temiz ve düzgün olduğunun kanısına varıyorum. Hani hiç tanımamış olsam ve aramıza bir perde çekilse, vaiz veren bir Kürt imam zannedeceğim. Bize ne kadar benzediğini söylüyorum. “Biz Kürtlerle dostuz,” demişti. Fakat söyleminde bir burukluk vardı…

Biraz sonra yanımıza toplanan birçok insanın hep birlikte dillendirdikleri gibi: kimisi, Muş’luyum diyor. Kimisi Silvan’lı, Kimisi Lice’liyim diyor. Şaşırıyorum. Bu böyle uzayıp gidiyor. Birçoğunda Türkiye’de terk ettikleri arazilerinin tapusu olduğu gibi Garo’da da Silvan’daki baba topraklarının tapusu var. Babasının ölüm vasiyetini yerine getirmek için Türkiye’de yaşayan bir Kürt dostundan rica etmiş. Silvan’daki baba evinden bir avuç toprağı getirmişler, mezarın üzerine serpmişler.  Dikran isminde bir diğeri söze karışıyor. “Bir zamanlar burada toprak ağası iken, bir anda çulsuz kaldık gurbet ellerde,” demişti. Bir zamanlar çile çekmek için rahiplerin kullandıkları bu odanın kunt duvarlarının sağırlığında çok şey konuşmuştuk. Hepsinin ortak düşüncesi, bir gün ata topraklarına geri dönmekti. Hepsi de o günün çok yakın olduğu kanısındaydı. “Topraklarımıza geri dönersek, bir yaz akşamı evimin damında, sana “mırra” ikram edip karşılıklı sohbet etme sözü veriyorum,” demişti Garo. Çok içten söylemişti. Bende o içtenlikle misafiri olacağıma dair söz vermiştim. Hala o içtenlikteyim ve sözümdeyim.

Saatler bayağı ilerlemişti. Süryani dostumun annesi, akrabalarından müsaade isteyip kalkmıştık. Yolda gelirken, çevremizdeki her şeyi silen gecenin karanlığında, Garo’nun beni kendi evinin damında misafir etme sözü ve benim ona verdiğim sözü düşünüyordum. Sonra başka düşüncelere dalmıştım: yüz binlerce dönüm arazi… devletin o toprakları sattığı ve şu an o toprakları işletenler. Şu an o evleri mülk edinenler. Toprak namustur deyip toprak için adam öldürenler… Devlet politikası… Düşündükçe umudum azalıyordu. Garo sözünü yerine getirecek miydi? Pek emin değildim. En azından geçen dört yıl zarfında bu ihtimalin esamesi bile okunmadı. O yüzden işe Ermeni’lerden özür dileyerek başlanmalı diye düşünenlerdenim. Ömrümüzün geri kalanı yeterse de Garo ile bir yaz akşamı Silvan’daki evlerinin damında mırra içip sıkı bir sohbete dalmayı hayal ediyorum. Çünkü kardeşçe yaşamayı bildikten sonra dünya hepimize yetecek kadar geniş…

Yorumlar

Image
ali
09.02.2013 / 00:17

Yani Garo'nun ermeni olması,değerli yazarımızın amcası olmasına mani:)

Image
hasan efendi
07.02.2013 / 10:37

dis gorunuse fazla onem vermesek diyorum <br>bize yazinin ici lazim

Image
Abdulhakim Şahin
06.02.2013 / 13:00

"Bir halkın acılarını anlamadıkça ya da bir halkın acılarına tahammül etmedikçe insan olmaktan bahsedilmez"<br><br>Anlama, tahammül etme. Siyasetçiler, karar vereiciler bunu başarabilseydi sorun çoktan biterdi. Belkide hiç yaşanmazdı.

Image
Hacer Eroğlu
06.02.2013 / 10:40

Mehmet Dinç'i mardinlife da görmekten çok mutlu oldum. Hoş gelmiş aramıza, daim olur inşallah. Yorumlarda bir tartışma var lakin anlamış değilim:) <br>OOO nasıl bir resim allah aşkına, soğuk mesafeli yazılarından azçok bildiğim Mehmet bey'e aykırı, sayın genel yönetmenimiz tez vakitde, daha doğal samimi kravatın olmadığı bir resim konula:)) <br> Mardine selamlar.

Image
AHMET AKTAŞ
05.02.2013 / 23:48

hayırdır, ben yazıdan kaynaklanan bir rahatsızlığımı dile getirmedim ki. ben sadece hoşgörüyü tavsiye eden bir arkadaşımın tahammülsüz bir grubun önünde yer almasını eleştirdim. faruk bey öğrencilerin yürüyüşü problem değil problem hakaret içeren pankartlar taşıması. cümleleri iyice okumanızı tavsiye ederim. ayrıca ilgili haberlere bakıp yazılan pankartların ne kadar rencide edici cümleler içerdiğini görün. baran amed kardeşim biz yazı yazanları yazılarıyla yorumlarız. her yazı yazanla ilgili yorum yapmadan önce hadi kalkın gidip bir çayını içelim, tanışalım mı diyeceğiz. :) hiç kimsenin nasıl biri olduğuyla ilgili bir derdimiz yok. yazıyı okuruz,yazıyı yorumlarız. mehmet bey mutlaka sağduyulu,beyefendi biridir, ama bu yazısını eleştirmeyeceğimiz anlamına gelmez.

Image
baran amed
05.02.2013 / 23:00

Ahmet aktaş kardeş, herkes dilediğini söylemekte özgürdür. Lütfü güllüoğlunun açıklaması ne kadar demokratik ise, bu tepkiye karşı tepkide bulunmakda o kadar demokratiktir. Mehmet Dinç'in yapması gerektiğini yaprak, yarınların umudu gördüğü gençliğe sahip çıkmıştır. ahmet kardeş, onu tanımadan yorum yapma. bence bir çayını içmeye git. o mardin'in sağdusuyudur. araplar- kürtler ve süryaniler arasındaki en güzel barış köprülerinden biridir. Mehhmet hocam ayrıca yazınızı çok beğendim. saygılarımla..

Image
faruk sağır
05.02.2013 / 19:43

Ahmet Efendi madem o kadar hoşgörülüsün sen ne diye bu yazıyı içine sindirememişsin. Ben Mehmet Xoca'nın hiçbir zaman şiddete başvurduğunu ve hoşgörüsüzlük yaptığını görmedim. <br>sizin Lütfü beyiniz nasıl ki demokratik hakkını kullanıp açıklama yaptıysa. Xocamın mensupu olduğu EğitimSen de aynı hakkı kullanıp aleyhte açıklama yapmıştır. yoksa kimse kimseye hakaret etmemiştir. Ortada bir hakret varsa o da lütfü beyin bizüniversite öğrencileri aleyhinde yazıp söyledikleridir.

Image
ahmet aktaş
05.02.2013 / 15:06

kardeşçe yaşamak için farklı söylemlere hoşgörülü bakmak , tahammül etmek gerekmez mi? sizi rahatsız edici bir tavrı sergilemem ne kadar doğru sizin bunu dile getirmeniz hakkınız değil mi? lüftü bey bir rahatsızlığını dile getirdi ki bu durumu ailenize anlatsanız onlar da rahatsız olduklarını dile getirirlerdi. ama siz lütfü beyin söylemlerine tahammül edeceğinize, belli bir kesimin düşüncesi haliyle normal karşılanmalı diyeceğinize çoluk çocukla hakaret içeren pankartlar taşıyarak eylem yaptınız. eylem yapmanız normal ama ya çoluk çocuğun babaları yaşındaki bir insana hakaret içeren kendisiyle alay edilen pankartları taşımalarına ses çıkarmayıp eylemin en önünde yer almanız sizin ne kadar hoşgörülü olduğunuzu gösterir. hoşgörü bekliyorsanız hoşgörüyü göstermeniz gerekmez mi? lafla peynir gemisi yürümüyor. herşey yazıda kalıyor...

Image
hazan zal
05.02.2013 / 10:09

bu Toprakların üzerinde yaşayan halkların kaderi ve yaşam çizgileri ilahidir.Yaşadığımız ve yaşacayacaklarımızı önceden beliryen kudrette tabii olarak insani cemallerimizi unutmamak lazımdır.diyor ve hoş geldiniz selamlar...

Image
Metin ÖĞREDİK
05.02.2013 / 09:48

Anlayana...<br>Gönül zenginliğidir bu Mardinin özü ve güzelliğidir.

Image
mizgin
05.02.2013 / 09:19

suryani, keldani,ermani,ezidi,<br>hepsi bir renkti.<br>hepsini bir bir soldurdular...<br>hem de biz kürtlerin eli ile<br>kendimizi nasıl afeettireceğiz

Image
Şeyhmus
05.02.2013 / 07:51

Mehmet Dostum!... Bu kişilerin ataları topraklarını niçin terk etmişler!? Klasik Türkiye Cumhuriyeti Devletini suçlama işine girmeden önce onu araştırsaydınız derim. Ha unutma ben kimseye haksızlık yapılmasından taraf değilim.

Image
A.Vahap Omuzlar
05.02.2013 / 00:09

Yerelleşip evrenselleşen bir değerin yüreğinin sesini kaleminde Süryani tabiriyle ''Harér''(ipek) gibi duygularla akmaya başladığına tanık oluyoruz.<br><br>Aynı sayfada yazıyor olmandan onur duydum.

Yorum Yaz