matesis
dedas

Müslüman Kadının Görünürlüğü

Müslüman Kadının Görünürlüğü

(modern kültürün temel aktörü olarak)

Son yıllardaki gelişmeler, yaşadığımız toplumda derin ve kaygı verici kırılmaların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Artık toplumumuzun ve insanımızın, binlerce yıldır taşıdığı güzel ve erdemli değerler yok olmaya doğru hızla ilerlemektedir.

            Dünya üzerinde hiçbir toplum artık kendi tarihi tecrübesinin derinlerinden getirdiği imkânlarla kendi gerçeklik tanımlarını, yaşamın anlamını ve ortaya konulan davranışların ya da üretim ve tüketimin hedefini kendileri belirleyememekte, aksine dünya çapında kabul gördüğü düşünülen küresel değerlerin tayin ve tespitlerinin pasif bir icracısı olmaktan öteye gidememektedir. Bu durum ise özellikle bir Müslüman için varoluşsal önem taşıyan yaşantımızla ilgili pek çok kabulün küresel değerler sistemine göre şekillendirilmesi ve bunun doğal sonucu olarak da kendi özüne yabancılaşması anlamına gelmektedir.

            Dünyanın son yüzyıllarda geçirdiği toplumsal değişmelerin önemli bir dinamiği olarak, geleneksel yaşam formlarından, modernliğe geçişin yarattığı sorunlar ve doğurduğu gerilimler, günümüz toplumlarının gerçekliğidir. Modernlik bilincinin yükselmesi ve yaygılaşmasıyla birlikte popüler kültürünün kuşatıcılığı bütün dünyada sürekli değişen ve yenilenen bir yaşam biçimi ortaya çıkarmaktadır. Popüler kültürünün metalaştırdığı hayatın içinde din ve geleneksel değerler de dönüştürülerek, yeni tarz dindarlık doğurmaktadır.

            Müslümanların değişen yeni yaşama düzenlerinde teknoloji kullanımı ve diğer tüketim eğilimleri, modernliğin değerleriyle artarak özdeşleşen bir yapı ortaya çıkarmaktadır. Bu ise zamanla modernlik algısına, din içinde meşruiyet aramaya kadar uzanan bir paranoyayı üretmektedir.

            Aydınlanma ve modernlikle birlikte yaşanan deneyimin gündelik hayattaki pratiklerinden biri de giyim kuşamı da kapsayan yeni bir dil, ifade ve temsil biçimidir. Gövdenin mahremiyetinin deşifresini amaçlayan ve geleneksel değerler açısından yıkıcı olan bu süreç, moda kuşatıcılığıyla sınırları zorlamayı ve kaldırmayı amaçlamaktadır. Kapitalist tüketim kültürünün etkin aktörü olarak kadının, görünürlüğü arttıracak cinsel kodlarla etkinleştirilen modanın diliyle gündelik hayatını düzenlemekte, kadın bedeninin saydamlaştırılması, cinsel estetik düzeyi ile ilişkilendirilen bir anlam kazanabilmektedir. Gövdenin örtülmesi, bu anlamda modern bilinç düzeyinin kadın bedeni üzerindeki belirleyiciliğini göstermektedir. Dolayısıyla modanın günümüzdeki konumu, giyinmenin bir ihtiyaç olmaktan öte bir gösterge, bir ifade, bir kimlik sorunu olduğunu ortaya koymaktadır. Böylece bedenin cinsel açıdan çekiciliğini arttıran giyinme biçimiyle, mazbut, sıradan, örfe uygun giyinme biçimi arasında farklılık gelenekle modernlik arasındaki ayrımı belirlemektedir.[1]

            80’li ve 90’lı yıllarda tesettürlü üniversite öğrencileri arasında yaygın olan kıyafet, uzun ve geniş pardesü ve onunla beraber omuzları kapayan ve iğne ile tutturulan büyükçe bir eşarptan ibaretti. Bu örtünme modeli o zamanlar “başörtüsü” diye adlandırılıyordu. Bu kıyafeti kullanan öğrencilere ise başörtülü veya tesettürlü öğrenciler deniyordu. Tesettürlü öğrenciler arasında sade, mütevazı ve vücut hatlarını dikkat çekmeyecek şekilde giyinme ideali vardı.

            Bugün ise bu idealler değişmiş gibi görünüyor. Saç, boyun ve kulak görünmemesi lazım. Bu konuda katı kurallar söz konusu. Ama kıyafetin geri kalan kısmına gelince alabildiğine fantezi, gösterişli, bazen de dar kıyafetler olabiliyor. Burada dini kurallar ve gelenekler açısından giyim tarzı ile çelişkili mesajlar veriliyor. Bir taraftan saç konusunda bir katılık diğer taraftan ise pahalı elbiseler, lüks ve diğer insanların dikkatini çekmek için uygulanan giyim tarzları. Böyle bir ortamda, saç neredeyse negatif anlamda bir fetiş haline gelmiş gibi görünüyor.[2]

            Bugün örtünme tarzlarındaki değişim, içerikte geleneksel anlam düzeyinden kayarak yeniden sembolleşirken, Müslüman kadın gelenekten farklı bir tüketim ve bu tüketimin imajlarla yüklü şov dünyasına adım atmaktadır. Türbanın aslında neyi örttüğü konusunda önemli bir sorun, saçın kapatılmasındaki hassasiyetin dindarlığın diğer aslî taleplerine karşı gösterilip gösterilmemesidir. Bedenin teşhir edildiği post modern örtünme biçiminin de ötesinde asıl sorun, İslam dininin de idealleştirdiği ahlâki tutum ve davranışlar konusunda gösterilen kayıtsızlıklardır.

            Şüphesiz dindarlığın ifade edilmesinde de sembolleştirilmiş değer ve imajlar önemli bir yer tutmaktadır. Ancak dindarlığı, yalnızca bilinen birkaç ibadet ve görünür tutuma hapsetmek, gündelik hayatın içinde ahlâki bir yükselişi gerçekleştirememek de günümüz Müslümanlarının en önemli sorunudur. Dolayısıyla piyasa ekonomisinin mantığında dönüşen dindarlıkların doğal olarak en çok göze batan yönü kadın giyimindeki değişimle kendisini göstermektedir. Başörtülü manken defileleri, başörtülü göbeği açık dans eden kız görüntüleri ve çeyrek tesettür tartışmaları bu nedenle popüler medyanın da dikkatini çekmektedir.

            Türkiye’nin küreselleşme sürecindeki yeri ve etkilenme biçimleri, Batı ile bütünleşmiş kesimlerin yanında Türk Müslümanlığını da dönüştürmüştür. Örtünme pratiğindeki yeni tarzlarıyla alış-veriş merkezlerinde, eğlence ve tatil mekânlarında, televizyon şovlarında, kafelerde çokça görünür olan yeni nesil İslamcı kadınlar, erkek egemen bir toplumda kendine tarz giyinme, söylem, davranış ve aktiviteler geliştirebilmişlerdir.[3]

            Sonuç olarak şunu diyebiliriz ki; popüler/tüketim kültürün etkisinde kalan Müslüman kadınlar İslami idealleri bir kenara bırakarak, mazbut, örfe uygun giyinme biçiminin aksine, kadının görünürlüğünü arttıracak cinsel kodlarla etkinleştirilen modanın diliyle gündelik hayatını düzenleyen, kadın bedeninin saydamlaştırıldığı, cinsel estetik düzeyi ile ilişkilendirilen bir anlam kazanabilmiştir. Tüketimi bir saygınlık ölçütü olarak benimseyen ve küresel yönelişin hiçbir ahlaki ilke taşımayan tutkulu piyasa ekonomisine uyum sağlamayı bir vecibe olarak gören çağdaş Müslümanlar, çoğu kere dini bile yeniden üreterek tüketimin hizmetine sunmanın yöntemlerini aramak gibi bir ikilemi yaşamaktadır.

 Edip AKYOL

Mardin Aile İrşad ve Rehberlik Bürosu



[1] Erkan Perşembe, Popüler Dindarlık Çağı, Eskiyeni Dergisi, sayı:7, Yıl: 2007. s.10.

[2] Bkz. Elizabeth Özdalga ile yapılan bir söyleşi, eskiyeni dergisi, 7. Sayı, 2007, s. 46.

[3] Bkz. Perşembe, a.g.m. s. 12.

Yorumlar

Image
üzüntü
13.11.2012 / 11:10

10 Kasım<br> <br>Yıl otuz sekiz On Kasım Perşembe<br>Hatırdan çıkmayacak bir sonbahar.<br>Sarsılıyor İstanbul yedi tepe,<br>Yaman esmiş Dolmabahçe’de rüzgar.<br>Gerçek olamaz, olsa olsa bir düş,<br>Dokuzu beş geçe Atatürk ölmüş.<br>Böyle toptan bir yas nerede görülmüş,<br>Beraber ağlıyoruz kurtlar, kuşlar.<br>Bu memlekete en çok hizmet eden,<br>Bu aşk ile dağlara gücü yeten,<br>On sekiz milyonun omzunda giden<br>Atam, Ankara sırtlarında yatar.<br> <br>İlhan DEMİRASLAN

Yorum Yaz