tatlidede

Neyimiz Eksik

Neyimiz Eksik
Geçen haftadan beri belki tüm dünyanın gündemi olan Charlie baskını bize bir kez daha Batı’nın gücünü gösterdi. Maalesef, biz bu kadar güçlü değiliz. 2000’li yıllarda milyonlarca Doğulu öldü, binlerce saldırı, çok sayıda savaş ve iç savaş gerçekleşti topraklarımızda ama dünya liderlerini şehir turu attırmaya dönük bir gücümüz olmadı. Acaba bizim onlardan neyimiz eksik? Gerçek mazlumlar biz olmamıza rağmen mazlum maskesi takan zalimlerin pişkinlikleri nereden geliyor? Fikir hürriyeti adı altında hakaret hürriyetini kendilerinde nasıl buluyorlar? Aynı Fransa bir çiziminden dolayı bu dergiyi kapatmış mıydı, kapatmamış mıydı? Bu soruyu da cevaplasalar, lütfen. Son yüzyılda, büyük çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu bu eski coğrafyada yaşanan kıyımların hiçbiri için dünyayı toplayamadık. Çünkü “birlik” denen temel düsturumuzu kaybetmişiz. En önde gelen eksiğimiz bu olmalı. Çünkü o maskelilerin hiçbiri bizden daha temiz değil aslında. Ellerinde sömürülmüş halkların ve hatta birbirlerinin kanı olanlar terörizm yaftasını bize yapıştıramazlar, onların boyunlarına çok daha fazla yakışıyor. İslam tarihinin hiçbir döneminde inançtan dolayı bir saldırı olmamıştır. Olmuşsa bu yalnız yapanın sorumluluğundadır. Charlie ailesine yapılan saldırı “birlik” eksiğimizi bir daha gözler önüne serdi. Hatta bunun kaçınılmaz olduğunu kafamıza dank ettirenler yine onlar. Ne diyorlar? “Bu saldırıdan tüm Müslümanlar sorumludur.” İyi. Tamam, sorumluluğu kabul ederiz ama bir şartla ‘Hilafet makamı geri gelirse.’ Öyle bir durumda saldırı gerçekleşmez, çünkü karikatür çizme cesareti gösteremezler. Karşılarında söz birliği etmiş bir buçuk milyarlık bir ümmeti görünce yapamazlar bunu. Ortak ekonomi, ortak siyaset, ortak ordusu olan bir İslam birliği kesinlikle bu tür saldırılara pabuç bırakmaz. Değerine, kutsalına saldıranı şeffaflıkla ve hukuki olarak sigaya çeker. Ama bunlar olmayınca zor. I. Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye halklarının başlatmış olduğu Milli Mücadele, sömürülmekte olan tüm Müslümanlarda bir ayaklanma cesareti oluşturmuştu. Bundan çekinen Batı dünyası Lozan masasına oturtmuştu bizi. Başta Hind Hilafet Komitesi olmak üzere Pakistan, Irak, Suriye, Mısır, Libya toplu bir ölüm kalım savaşına hazırdı ve Türkiye’den gelecek işareti bekliyorlardı. O dönemde savaşlardan bitap düşmüş olan ümmet bunu gerçekleştiremedi. Daha sonra yağmurdan kaçarken doluya tutuldu. Kemalist düzen onların emellerini kendi eliyle gerçekleştirdi. Türkiye’ye liderlik vasfını kaybettirdi ve kapılarını kapadı hatta İslam’ı silmeye çalıştı. O günden beri bir İslam ittihadı ne yazık ki gerçekleştirilemedi. Aradan geçen yıllarda yapılan üç dört toplantıda, bir Halife üzerine uzlaşı sağlanamadı. Zaten Halife Abdülmecid Efendi de pek, bu rütbeyi taşıyacak bir hayata devam etmedi. Şimdi de bir isim üzerine uzlaşmamız zor gibi. Ancak yukarıda saydığım ortaklıklar gerçekleştirilebilirse Fransa isterse Mars’ı dünyaya taşısın yine de o karikatürün yayınlanmasına izin vermezdi. Örnekleri tarihte var. Biz, İslam ümmeti olarak güç birliği kuralım. Hadi bakalım, o zaman İsrail çıt diyebilsin. Hadi bakalım, o zaman Suriye karışabilsin. Hadi bakalım, o zaman Amerika Irak’a girebilsin. Hadi bakalım, o zaman Myanmar Müslümanları yakılabilsin. Hadi bakalım, o zaman Uygur Müslümanları zulüm görebilsin. Hadi bakalım, o zaman karikatür çizilebilsin. Hadi bakalım, o zaman cami yakılabilsin. Hadi bakalım, o zaman Yezidilere saldırılabilsin. Hadi bakalım, o zaman… Hadi bakalım, o zaman… Yok, biz kendi aramızda binlerce parçaya ayrılacaksak o zaman vay halimize. Olmalıyız. Birlik olmalıyız. Sadece biz Müslümanlar için değil, dünya üzerindeki bütün mazlum insanlar için birlik olmalıyız. Bunun yolu da Türkiye’den geçiyor. Görüyoruz işte. Saldırı oluyor, Türkiye eleştiriliyor. Evet, Türkiye; kendi içindeki sorunları hallet ve İslam birliği için kolları sıva. Geç bile kaldın! Buradan iç siyasetle daha sonra devam ederiz…

Yorum Yaz