matesis
dedas

Nobel Barış Ödülü Erdoğan ve Öcalan’a…

Nobel Barış Ödülü Erdoğan ve Öcalan’a…

İki yılı aşkındır yaşadığımız coğrafyada, yol kazaları haricinde, kurşunlar sıkılmadı; kardeş kardeşi öldürmedi. Tam da ‘Yaşasın halkların Kardeşliği’ sloganı ve şiarının ruhuna uygun olarak… 

Hükümet de istiyor, Öcalan başta olmak üzere PKK-KCK tarafı da istiyor ve teorik olarak muhalefet partileri de istiyor. 

Demek ki istemeyen kesim kalmadı. Öcalan ve Erdoğan bu sürecin mimarı olmak üzere ‘oyalama’ ve ‘ sürünceme’ye rağmen yol alınmaya devam ediyor. 

Üç Newrozdur Türkiye’de barış kesimi Abdullah Öcalan’ın Diyarbakır’da okunacağı mesaja kilitleniyor. 

Ve nihayet Öcalan’ın kongre dediği, hiçbir kaygıya yer vermeyecek şekilde kaleme aldığı metni barışseverlerin huzurunda açıklandı. Millet bu metni onayladı ve barışa devam, dedi. Tabi işin usulüne uygun olarak PKK’ye de çağrıda bulundu Öcalan ve Silahsızlanma Kongresi istedi ve ekledi: “Bu işin geri dönüşü olmaz ve yıllardır sürdürülen mücadele tarzının eşiğine gelinmiştir.” 

 Bu Tarz Mücadeleye Daha Önce de Son Verilmişti PKK’nin yıllardır verdiği mücadeleyi yakından izleyen iyi bilir. PKK Lideri Abdullah Öcalan, daha İtalya’da iken MED TV’de yaptığı konuşmada Türk Devlet yetkililerine şu çağrıda bulunmuştu: 

“Savaş rolünü fazlasıyla oynamıştır. Artık kör bir savaş yürütülmektedir. Devlet günde 50 gerillayı öldürse ve PKK günde 15 asker öldürse bile varılacağı nokta bu.” Diye tespit koyduğunda da verdikleri mücadele tarzının geldiği eşiğe vurgu yapıyordu. Ancak ne yazık ki dönemin devlet adamlarının basiretsizliği çatışmaların sürmesine yol açtı. Artık O basiretsizlik Geride Kaldı Sadece Kürt sorununa güvenlikçi bakışla yaklaşan devlet aklı tarihe karıştı. Artık karşımızda sorunun adını koyan bir devlet zihniyeti var ve bunu en iyi bilen Abdullah Öcalan olmalı ki bulunduğu noktada sürekli barışın önünü açan bir rol oynuyor. Kimi zaman devlet cenahında sorunun teşhisini çarpıtan açıklamalar duyuluyor ki, bunları konjonktürel olarak değerlendirmek mümkün. Örneğin son dönem Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapılan açıklamaları bu bağlamda ele alınabilir. 7 Haziran Sonrası Öyle anlaşılıyor ki Türkiye halklarını, 7 Haziran sonrası yeni bir süreç bekliyor. Görüldüğü kadarıyla Öcalan ile hükümet arasında yeni bir anayasa ve başkanlık sistemi için konsensüs sağlanmış. Umuyoruz ve diliyoruz 7 Haziran sonrası Türkiye farklı halkları ve farklı kültürleriyle yeni bir sözleşme ile tesis edilmiş bir barış gerçeğini birlikte yaşayacaklardır. 

Ve Nobel barış Ödülü… Barış olgu olarak her zaman soylu bir duruşu ifade eder. Aslında barışı başaran gerçekte kahramanlığı hakkeder. Ancak ne enteresandır ki, tarihe şöyle bakıldığında, daha çok savaşan, yakıp yıkan kişilikleri görmek zor değil. Tarih bilimi bu anlamda tek bir hat üzerinde ele alınmıştır. Savaşları kazanan komutanlar hep yazılmıştır. Halbuki, savaşları sona erdiren antlaşmaların altına atan soylu duruşlara sahip kişilikler de mevcuttur. Ancak ne yazık ki bu konular pek yazılmamıştır. 

Mesela falanca savaşın komutanı(…..) deniyor ama falanca barış antlaşmasının kahramanı (…) denilmiyor. Dileriz bu kez Anadolu ve Mezopotamya halklarının arasında tesis edilmekte olan barışın kahramanlarını tarihçiler yazacaktır. Uluslar arası bir sorun olan Kürt sorununun doğurduğu savaşı sonlandırmak kahramanlık değil de nedir? Hiç kuşku yok ki bu savaşın sona erdirilmesinde inisiyatif alan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve PKK Lideri Abdullah Öcalan’dır. 

Son yıllarda kime verileceği konusunda sıkıntı yaşayan Nobel Barış Ödülü Komisyonu umarım bu gerçeği görür ve bu ödülü her iki lidere ortak olarak verme cesaretini ortaya koyar. Eşme Ruhu PKK Lideri Abdullah Öcalan, Newrozda okunan mesajında ‘Eşme Ruhu’ kavramına vurgu yaptı. Burada Öcalan’ın bu kavramı vurgulama sebebi, Anadolu ve Mezopotamya halkları arasında kurulması istenen barışa katkı yapmaktır. Bu, sembolik olsa da çatışmaların sona erdirilmesi anlamında önemlidir. Zira tarihte bu tür ruh birliktelikleri mevcuttur. Söz gelimi 1071 Malazgirt Savaşı’nda belki bu ruh ilk defa somutluk kazanmıştır. 

Yine yakın geçmişte Çanakkale Savaşı’nda da aynı ruh kendini tekerrür etmiş olmalı ki bu sene, HDP Eşgenel Başkanları imzalı ilk defa Çanakkale Şehitleri için bir mesaj yayınlandı. Bilindiği üzere Suriye’de Süleyman Şah Türbesinin savunulması Türk askerleri ile YPG güçleri tarafından yapılmıştır, iddiaları ortaya atılmıştı. Ancak Türkiye Genel Kurmay Başkanlığı yaptığı açıklamada, bu iddiaları yalanladığı gibi kınamıştı da. Her ne olursa olsun, Öcalan’ın yapılması gerektiğine inanarak yaptığı çağrı ile olasılıkla gerçekleşecek Silahsızlanma Kongresi ile Kürtlerin şiddete harcadığı enerji ve heba olan toplumsal sermayesi bundan böyle yerini siyasete bırakacak. Kürt halkının artık siyaseten mücadele edebileceğine ve kendini bu anlamda taşıyabileceğine inanmaktayız. Saygıyla…

Yorum Yaz