matesis
dedas

Öğretmenim, Eğit ama Öğütme

Öğretmenim, Eğit ama Öğütme

Yazının serencamı belki kimi müallimlerimizi gücendirir ama devamını getirdiklerinde eminim beni bu yazıyı yazmaya iten gerçek onlarında ruhlarını okşayacak ve var olan bir realiteye ışık tutan bir ayna olduğunu kabul ettirecektir.

İster ilahi ister beşeri her ideolojinin ve her felsefi doktrinin bir eğitim müfredatı bulunmaktadır. İslam’ın eğitim müfredatı da Kur’an’ın ta kendisidir. İslam’a göre bilgi ve eğitim sadece emanet değil aynı zamanda ibadet ve ubudiyettir.  Bu yüzden Kur’an’dan ilk nazil olan ayetlerin konusu tartışmasız ‘’bilgi’’dir.  Alak Süresinin ilk inen beş ayetinde ana unsur eğitimdir. 23 yıl sürecek olan son ve kamil vahiy,  konusu ‘’bilgi ve öğrenme’’ olan bir pasajla başlamıştır. Bu o vahye muhatap olan bütün insanlığa verilmiş ilahi birer mesajdır. Bunun, bilginin ve öğrenmenin Allah katındaki önemine ve değerine yönelik bir mesaj olduğu açıktır.

Bu mesajı alan nebi ‘’cahiliye’’ adı verilen bir dönemin ümmi insanları arasından, en rafine haliyle bilgiyi elde eden, üreten ve ileten bir toplum çıkaracaktır. Üstelik bu bilgi ahlaktan neş’et eden ve hayatın ta içinden süzülen bir ‘’hayat bilgisi” olacaktır. Üretilen bu bilgi, kendisinden sonraki tüm medeniyetlerin inşasında altın terkipli bir maya olarak kullanılacaktır.

Belli bir tarihten sonra düşüşe geçen İslam medeniyetinin örgün eğitim kurumları, gittikçe nüfuzunu  kaybetti. Bunda birçok faktör rol oynadı. Bunların başında yöneticilerin eğitime siyasi mülahazalarla müdahalesi gelir. Buna ilaveten eğitim kalitesinin düşüşünde şu faktörler de önemli rol oynamıştır: taassup ve mezhepçilik, eğitimde katı merkeziyetçilik, saltanat kavgaları, idari aksaklıklar, talebe artışına paralel kalitenin düşmesi, ilmi hürriyetin azalması, akli ilimlere sırt dönme, usuldeki tıkanıklığın aşılamaması vs…

Yüzyıllarca doğuyu ışığın kaynağı yapan medreseler bu ve buna benzer sebepler yüzünden miadını tamamlarken, onun yerini batıda ortaya çıkan ‘’okullar’’ aldı. Fakat okulun batıda ortaya çıkışı ulus devletin ortaya çıkışıyla aşağı-yukarı eş zamanlıydı. Ulus devletler, eğitim yuvaları olan okulları olması gereken hüviyetlerinden uzaklaştırarak  kendi ideolojilerinin çiftliği gibi gördü. Modern okul, elit sınıfın çıkarları adına halkın ahlak ve inançlarını iktidarın arzusuna göre şekillendirmenin aracı olarak kullanıldı ve adeta bembeyaz bir levhayı ( tabula rassa) andıran pak dimağlara idraktan ve tasavvurdan yoksun deli gömlekleri giydirme reyonları oldular.

Aynı hazin vakıa bu topraklarda da gerçekleşti. Osmanlı-cumhuriyet dönemi modern ulus devlete evrimle sürecinde gerçekleşen eğitim hep bir mühendislik projesi olarak görüldü. Medrese sistemini köhnemiş olarak bulanların onun yerine ikame ettikleri yöntem tam bir entelektüel soykırımdı. O gün bu gündür yönetici elit, okulları, kendi kafasında çizdiği ‘’ideal insan tipi’’ni imal etme atölyesi olarak kullandı.

Eğitimdeki mevcut tıkanmayı rabbani terbiyenin müfredatı olan kur’an’ın ışığında aşmak mümkün. Kuranın eğitim konusundaki özgün yaklaşımlarını şöyle özetleye biliriz:

Kur’an hazır bilgi vermekten çok, bilginin nasıl elde edileceğini öğretir, bunun yollarını gösterir. Verdiği bilgilerin, üzerinde durmadan, düşünmeden, sorgulamadan, anlamadan, sindirmeden ve içselleştirmeden alınıp uygulanmasını istemez. Aksine “Onlar Kur’an üzerinde derinliğine düşünmüyorlar mı?” diye sorar. Kur’an’ı sade bir okumayla okumayı değil, üzerinde dura dura, sindire sindire okumayı (tertil) emreder. Dahası Kur’an kendisini “düşünen bir topluma” ithaf eder. Bu, “Ben öğrettim, sen öğren ve gerisini düşünme” tavrının tam tersi bir tavırdır. Kur’an bu üslubuyla muhatabına bilgi kazandırmaktan çok, bilgiyi elde edebilecek, üretebilecek ve iletebilecek bir muhakeme ve tefekkür yeteneği kazandırır.

Kur’an totaliter ve otoriter bir “öğretmen” edasını dışlar. O müşfik ve merhamet sahibi bir Rabb’in hitabı olarak her insanın orijinalliği ve biricikliği temelinden yola çıkarak öğrenmenin de her insana göre değişen “yolları” olduğunu kabul eder.

Kur’an’a göre varlığın tümü öğrenmenin araçlarıdır. Hatta âlemi oluşturan her parça talimin bir unsurudur. Öğrenmek isteyen için karga bile öğreten bir unsurdur. Kur’an Kardeş katili Kabil üzerinden bu hakikati öğretir (5:31). Allah öğretmek için bir sineği, hatta ondan daha küçüğünü dahi misal vermekten kaçınmaz (2:26). Kur’an böyle yapmakla talim işini sadece “bilgi haznesi” olmaya indirgeyen anlayışları dışlar. O aldığı bilgiyi üretip çoğaltan, o bilgiye hayatiyet veren ve onu hayatın içinde aktaran kişiler inşa eder.

Vahyin temsil ettiği Rabbani terbiye, muhatabını “birey” değil “şahsiyet” olarak inşa eder. Şahsiyeti bireyden ayıran bir hususiyet de “sosyal” boyuttur. Yani bireye şahsiyet kazandırarak onu soysalın bir parçası haline getirir.

Vahyin temsil ettiği Rabbani terbiye “insan eğitimini” esas alır. İnsan hayatını kompartımanlara ayırmaz. Vahye göre insan kaynağından okyanusa doğru akan bir ırmak gibidir. Bu ırmağı belirli yerlerinden kesmek, onu ırmak olmaktan çıkarmak, yani hayattan koparmaktır. Vahiy talim ve terbiyenin sadece belli yaşlara özgü bir iş değil, her yaşa özgü olduğu gerçeğinden hareket eder.

Kur’an vahyi, insanın eğitimini bir “dışarıdan yükleme” olarak değil, bir “var olanı keşf ve geliştirme” olarak görür. Rabbani terbiyenin amacı, insana fıtrattan verilmiş olanın geliştirilmesi, bilkuvve (potansiyel) halde bulunanın bilfiil (kinetik) hale getirilmesi işlemidir.

Rabbani terbiyede “hayırda yarışma” vardır. Modern eğitim bunun yerine “eğitimde yarışma”yı koymuş ve okulları arenalara çevirmiştir. Vahyin inşa ettiği bir akla göre talim ve terbiye bir “yarışma” süreci değil bir “paylaşma” sürecidir. Bunun için öğrenene bildiğini başkalarına aktarma sorumluluğu yükler.

Kur’an Rabbani terbiyenin müfredatı olarak geldiği günkü gibi duruyor. Ve yüzyıllar ötesinden tüm insanlığa sesleniyor:


“Allah’ın vurduğu boya!.. Kim Allah’tan daha güzel boya vurabilir ki?” (2:138)

Yorumlar

Image
zelal
19.09.2011 / 20:10

Siması meçhul yazarı trt6 ekranlarında tanıma fırsatım oldu. o gün bugündür yazılarını takip ediyorum. mardin life yetkililerinden istirhamım yazarın güncel yazılarını takip edip bizlerle buluşturmaları. zira böyle ezber bozar nitelikte kalemşörlük yapanların sayıları çok ender.

Image
adsız kahraman
19.09.2011 / 00:55

yazınızı okurken itiraf edeyim sizi tanıdığım hissine kapıldım..bu ilginç isim ve yazı ne kadarda sizi anlatıyor..

Image
mehmet
18.09.2011 / 11:18

mardinlife ailesine hoş geldin melayé tori sizin yazılarınızı düşünerek ve yolumuza ışık tutacak şekilde okuyacağız inşallah. Rabbim emsallerini çoğaltsın mardinlife yetkililerine de yazıları okunacak yeni yazarları keşfetmesi umuduyla ... HOŞ GELDİN Melayé Tori

Image
hasan sağlam
15.09.2011 / 10:03

mele efendi öncelikle mardinlife ailesine hoşgeldiniz diyorum.<br>ben ilk defa yazılarınızı görüyorum ama başka yazılarınız da sisteme eklenmiş. ben birşey anlamadıysam da bu güzel yazılarınızdan dolayı sizleri tebrik ediyorum. <br>hocam öğretmenlere eğit ama öğütme demişsiniz. ama bu öğretmenler inanın ne eğitmekten ne de öğütmekten birşey anlıyorlar... ot yetiştirip ot büyütüryorlar çocuklarımızı.<br>allah sonumıuzu hayr eylesin

Yorum Yaz