matesis
dedas

Otuz üçüncü yol

Otuz üçüncü yol

Bir yol nereye gider, diye sordum kendime.  Nerde başlar nerde biter/bitmez.  Çocukluk, gençlik, olgunluk (olgunluk, yaşlılık yaşlanmak değil).  Muhtaç olarak başlarız yola.  Aciz.

 Anne babamızsa ilk yardımcılarımız, muhtaç olduklarımız. İlerledikçe adımlarımız şekillenmeye başlar benliğimiz. Yolumuza kendimiz yön vermeye başladıkça, yol arkadaşlarımız çoğaldıkça, öğretilenlerle öğrenmeye başladıklarımızın çelişkisini,  bazen göz yaşlarımız eşliğinde, bazen tuhaf bir gülümsemeyle bazen de kahkahalar eşliğinde idrak ederiz.  Akıtılan yaşlar, gülümseme ve kahkahalar yolda daha inançla ilerlememize vesiledir.

Yol da odalar, pencereler, kapılar var.  Çoğuna bakmadan geçtiğimiz, bazılarını göz ucuyla süzdüğümüz. İlk adımı attığımızdan beri bize dikte edilenler, sorgulamadan sormadan kabullendiğimiz hakikatsizlikler,önyargılar, toplu cahillikler. Beğenmeyerek, aşağılayarak, es geçtiğimiz odaların güzelliklerinden mahrum olarak, mahrum ederek kendimizi geçip gitmelerimiz.

Yol üzerindeki duraklar bunun için değil mi? Geçip gitmeden önce durmak soluklanmak gerek. Hakikati anlamak, başkalarının da bu yolda var olduğunu, hayatın sadece senden ve sana öğretilenlerden ibaret olmadığını, seninkiler dışın da hayaller, istekler, hayatlar olduğunu anlamak, kendime yeni bir “Ben” katmak için durmak gerek. Durmak, kucaklamak "öteki" yada "başka" denilen ruhları ve içine almak...

Yol dümdüz, noktasız, virgülsüz değil elbet. Geçerken ayağımızı kanırtan tikenler teller var. Her adım atmamızda canımızı acıtan, üzeri kabuk bağlayan yaralar oluşturan teller, dikenler. Kendi kendimizin koyduğu ve başkaları tarafından konulan irili ufaklı taşlar.  Geçerken atmakta, ötelemekte, parçalamakta en zorlandığımız, içimizi en çok acıtan, canım dediğimiz, arkadaş, dost edindiklerimizin bilerek/bilmeyerek kalbimizi kanırtan közleri. Korkularımız, cesaretsizliklerimiz, tembelliklerimizse kendi kendimize koyduğumuz taşlar.

Adım atmaya karar versek ilerleyeceğiz umduğumuzdan daha da kolay. Ah bir karar versek yolda yürüyüp yürümeyeceğimize. Kalmakla gitmek arasında bocalayıp cesaretsizliğimizin doruğa fırladığı anlar. Kalmanın daha da acı verdiği zamanlar. Gitmenin belirsizliği. Bu karasızlık, bu korku ne büyük işkence kendimize ettiğimiz.

Birde gitmek zorunda olduğumuz, bizden gidenler var. Gitme, kal dediklerimiz, gitmesini hiç istemediğimiz. Ama gene de gidenler. Bizden gittiklerini sananlar, aslında hep bizimle yol alanlar.

“Bir yol nereye gider? İnsan ancak adresi olmayan yolcuyu uğurladığında yolların bilinmezliğini keşfediyor.  Giden bir tek yola, kalan sayısız pek çok yolun sır dolu düğümünü çözmeye mahkum oluyor,mahkum ediyor kendini. Bizden ayrılanın ölümün yoluna mı, ihanetin yoluna mı, yoksa yolun bir yerinde tekrar kavuşmanın yoluna mı girdiğini asla bilemiyor insan.”  Bildiğimizse, uğurladıklarımız ve uğurlayanlarla beraber pek çok mesafeye çatallı yollara bölündüğümüz.

 “Bizim çağrımız kervanın çanıdır,

Yahut gök gürültüsü, ağır bulutlar çekilince!

Yolcu kalbini bir mola yerine koyma,

Ki yorulmayasın, seni çekip götürdüklerinde”

        Der Mevlana.  Yolculuğa başla ve bir an bile mola vermeden, sürekli değişerek dönüşerek yola devam et der.  Eğer bir yerde durursan, tekrar yola çıkacak takatin olmaz.  Rahat, su gibi yapışır eteklerine, seni ağırlaştırır ve dibe çeker.  Oradan çıkamazsın artık.  İşte o sabit yolda, yerde, yönde duran yolsuz yolcular.   Yolsuz yolcular onlar; ne kendilerine, ne çevrelerindekine faydaları vardır onların.  Dünya, hayat yalnız ve ancak tek kendi istek, arzularından ibarettir.

Ben yola, yolculuğa aşığım. Yolun yarısında, kalmakla gitmek arasındaki işkence nöbetlerinden sonunda kurtulup, gitmek kararını verdim.  Hala kalıyorum buralarda ama gitmek için kalıyorum.

 

Otuz üçüncü yolda yönümü değiştirdim. Doğuya...

*Bana bu yazı ve hayatım için ilham veren Leyla İpekçi’ye sonsuz sevgiler.

Yorumlar

Image
konya
16.03.2012 / 17:35

ben konyada okurken yanı başımda bir şair yetişiyordu haberim yok...hakkariye dönerken görürdüm mersederleri ... mevlana konyalılardan daha iyi anlaşıliyor tarafınızdan tebrik ediyoruz üstad

Image
konya
08.03.2012 / 11:54

çok derin ve etkileyici bir yazı ve yazarın işi bu olsa gerek inemediğimiz düşünemediğimiz mağaralarda dolaşmak.... sürekli bir yolda içgüdüsel olarak yol alır yaşarız durmadan bu nedenle ışık yolu açtı bu yazı.... tebrik ediyoruzzz

Yorum Yaz