tatlidede

Özgürlük ve Teslimiyet

Özgürlük ve Teslimiyet

İtiraz özgürlüğe açılan kapı

ÖZGÜRLÜK sınırları zorlayan mızrak 

Sınırı zorlamak mikatı zorlamaktır

Mikatın sınırlarını zorlayanın sınırları yoktur

Sınırsızlık kayıplara açılan kapı

Kaybolmanın kitaptaki adı dalalettir

Sınırlarını kendi belirleyenin hidayeti kendinden menkuldur

Kendi hidayetini kendi belirlemenin modern adı:

ÖZGÜRLÜK

Sloganı: ‘Hayatını yaşa!’, ‘sen bana karışamazsın!..’, ‘bu benim hayatım, sana ne?…’

Modern insanın merhamete ihtiyacı vardır. 

Dolayısıyla da İlahi Hidayete… 

Çünkü insanın kendi elleriyle çizdiği sınırların bir de çelikten dikenleri vardır. 

Dikenlerinden koruyamıyor modern insan kendini.

Bu yüzden Büyük bir Öğretmenin ona teslimiyeti öğretmesi gerek. Ahlakıyla, irfanıyla, stratejisiyle, doğurganlığıyla birlikte teslimiyeti… 

Kendisine kendi gerçeğinin sırrını; uyum ve çelişkilerini; doğurganlık ve kısırlıklarını; ruhsal ve maddi köşe taşlarını gösterecek üst perdeden söz söyleyecek bir öğretmen… Sözü Efendisinden menkul, evrenin köşe taşlarını merhametle sararak iç dünyamıza, kalbimizin girdabına kadar süzülen ve girdabı yatıştıracak olan bereket yüklü Söz… Bereketiyle kalbimize merhamet tohumlarını ekecek, bizi yatıştıracak, bizi onayacak, diriltecek, yekdiğerimize kardeş nazarıyla bakmayı salık verecek-sağlayacak mübarek ferahlatıcı… 

Ne çok ta Rahman’ın lutfuna, rahmet ve hikmetine muhtacız. 

Ellerimizde açtığımız/açtırdığımız yaraların sayısı bizi bitâp düşürüyor. Kalbimize arız olan öfke, hamakat; bir diğerini derdest etme arzusu; şu artık iyiden iyiye viran haneye dönüşen lakayt dünyada misafirliğimizi unutmuşluğumuz; bize arız olan ebedilik duygu ve tutkusu ile neffasat, hannasat, hemezat, iğvasıyla… Ensemizde her daim saltanatını kurmuş olan modern iblislerin tutkulu iktidarı bizi modern özgürlük makamında zavallı birer köleye dönüştürmüş, bilmeyiz. Ellerimiz titrek; ellerimiz harami… Ellerimiz bir ötekin elleriyle yeknesâk düşman. Ne yapar, ne eder bilen var mı söylesin modern çağda şu cahil, zavallı, perişan insan…

İnsan, önce kendine yardım etmek babından zihnini işgal etmiş modern neffâsâtın kirleriyle örtülmüş zihnini ve kalbini işgalden kurtarmalı. İblis iktidarının küresel kurumlarının kavramsallaştırdığı bilumum literatürden arındırmalı. Tezkiye olmalı, beri olmalı modern iblis lügatinden, azad olmalı. Zihnini işgal eden A-Z arasında yer alan bütün kelimeleri Rahman’ın ilahi öğretisi Kitab-ı Kerimiyle yeniden inşa etmeli. Özgürlük, teslimiyet, dünya, Ahiret, imtihan, Kuran, Allah, insan,… A-Z arasındaki kelimeleri hem klasik hem de modern hurafelerden arındırabildiği kadar temizleyerek yeniden, yeniden, yeniden… düşünmeli; ellerini kardeşlerinin elleriyle birlik kılarak/tevhid ederek yeniden ilahi kelamın havuzunda yer alan, ilahi kelamın duvar taşları olan kelimeleri ‘Onun baktığı pencereden; O’nun anlamlandırdığı gibi’ yeniden okumalı, kavramalı, kıraat etmeli. 

İnsanın başlayacağı ilk ilahi kelimenin adı: 

KIRAAT!

‘İkra’ bismi rabbikellezi xalak….’  

İnsanı insana düçar kılmak yerine, insanı Rahmana ‘abd kılmak. Adem’e üflenen nefesle yeniden diril(t)mek. 

Bu nefesten sapalı beri insan, şeytanın iğvasıyla /şeytani bir direktifle zihin yapısı şekillenen, özgürlüğe kapılarını açalı beri insan -Kabil’den beri- özgürlük fikrine köle oldu. Özgürlük Rahmani sınırları tanımamak anlamına gelir oldu. Oysaki aynı insan en çok ta modern çağda daha çok askeri ve dijital sistemlerle kontrol edilir oldu. Kısıtlanma ve sınırlanmalarına güvenlik adı verildi. Ama Rahman’ın buyruklarına itaat söz konusu olduğunda ise modern iblisler itici, kara, olumsuz, kötü imajlarla bezenmiş kelimelerle tasarladıkları isimler verdiler.

Müslüman neslin çocuklarının duçar olduğu kavramsal ve zihinsel bir bataklıktan söz ediyorum. Malum modern özgürlük söylemi Newyorklu, Parisli, Londralı çocuklarla eş zamanlı olarak İstanbullu, Kahireli, Tahranlı, Mekkeli ve Medineli çocukların da dilinde ve zihninde… 

Çünkü aynı yerlerde aynı anda MacDonalds ve CocaCola tüketiliyor. Ve çocuklarımız onların çocuklarıyla aynı anda aynı anlamdaki özgürlüğü istiyorlar. 

Bu sapmaya, bu kavramsal faciaya, bu kalb kayganlığına ve bu nefes darlığına kim dur diyecek. Bu gidişatın kefaretini kim ödeyecek. İslam dünyasında, tanklarıyla, füzeleriyle, fosfor bombalarıyla üstümüze hışımla gelmekte olan İblis ordusunun karşısına çıkacak on iki yaşındaki Gazzeli General Farislerin sayısı kaç? Farisleri evlerinde yetiştirecek öğretmen analar kaldı mı Gazze’den başka şehirlerde. Ölümün anlamını şahadet diye değiştirecek; İlahi nefhayı içinde kirletmeden taşıyan, nebilerin soluğuyla izzetli ve onurlu bir duruşu ülkesinin dağıyla, ormanıyla, suyuyla, toprağıyla karmış öğretmen analar kaldı mı? 

Şimdi abdest almanın vakti… 

Şeytani kelimelerden arınmanın… 

Yorulmuş bir kalbi dinginleştirmenin; sekinete erdirmenin… 

Yolu uzak olana azık sağlamanın… 

Kirlenmiş olanı merhametle yıkamanın… 

Şimdi evimize, derimize, kalbimize abdest aldırmanın vaktidir. 

Bize ait olmayan yüklerden, sıkletten kurtulmanın vaktidir.

Şimdi ilahi kelimelerle zihnimizi yıkamanın vaktidir. 

Kalbimizi onarmanın; ruhumuzu suvarmanın haddimizi bilmenin vaktidir. 

Güz gelmeden, kış yolları tıkamadan, ehli küffar düğmelerine basmadan çocuk sahabeler yetiştirmenin vaktidir. 

Evet… Şimdi itinayla ve kararlılıkla kalkıp ellerimizi yıkamalıyız, kandan ve irinden. Yüzümüzü yıkamalıyız şeytanın yüzüne bakmaktan. Kollarımızı dirseklere kadar güç katarak Rahmanın izniyle pazularımıza demir döven Davud’un izinde; secdeye gidecek diye alnımızı secdeye müheyya kılmalıyız. Hazır ve tetikte… Ayaklarımız işlediği cürümlerden alıkonulacak ve Rahman’la buluşmaya çıkacağız. Hep beraber miraca çıkacağız. 

Şimdi abdest almanın vaktidir. Miraca çıkmanın vaktidir. 

Her dönüşte işlerimizin başına dönmeliyiz. 

Çünkü İblisin, insandan eksilterek hibe ettiği özgürlüğü yaşamaktansa, Rahman’a teslimiyet makamında secdenin dinginliği ve derinliği koca bir ümmete, çocuklarına ve gelecek bin yılların zürriyetlerinin toplamına yeter de artar. Vesselam…

 


Yorum Yaz