tatlidede

Partisine Sığmayan Vekil: Altan Tan

Partisine Sığmayan Vekil: Altan Tan

HDP Ötesi HDP’li Milletvekili olarak tanımlayabileceğimiz vekil olan Altan, bir anlamda partisine sığmayan vekil de denilebilir. Sayın Altan Tan gibi şahsiyetlerin HDP’de olması, bu partinin demokratik yüzünü ve niteliğini test eder derecededir, kanaatimizce. Kendilerinin görüşlerine ve duruşuna yaklaşım bir anlamda farklılıklara hoşgörü ile yaklaşımın da ölçüsü olmaktadır. Böylesi şahsiyetlerin varlığı, mensubu olduğu yapılar için demokratik gösterge de olmaktadır, diyebiliriz.

Parti kaygısı taşımayan vekil olarak Sayın Altan Tan’ı ilk defa, sanıyorum 1997 yılıydı, İzmir’de gazetecilik mesleğimi ifa ederken Cennetçeşme’de düzenlenen bir panelde izlemiştim. Hatırladığım kadarıyla diğer konuşmacılardan biri de Mustafa Yalçıner idi. Sayın Tan, o paneli iyice hatırlayacaktır, diye düşünüyorum.

O panelde de Sayın Tan sıra dışı fikir ve cesur çıkışıyla salondaki dinleyicilerin takdirini toplamıştı. Kendi payıma, ben de kendilerini takdir etmiştim. Daha sonraları Mardin’e döndüğüm zaman yine kendilerini çeşitli sempozyum ve panellerde izleme olanağını buldum, hatta panel öncesi sohbet etme fırsatı yakalamıştım ayak üstü de olsa. Her karşılaştığımızda kendilerine “Altan Abi” demeye başladım, hoşgörüsüne sığınarak.

Altan Tan’ın HDP’de milletvekili adayı gösterilmesi birçok farklı kesimi, özellikle Kürt toplumunun mütedeyyin kesimini fazlasıyla memnun etmiş hatta bu kesimin oylarının bu partiye kanalize etmesine de olanak sağlamıştı. Altan Tan ise, HDP projesi kucaklayıcı diye meyletti ve kendisine gelen öneriyi kabul etti. Ancak gelinen nokta ne trajedidir ki, bu kucaklayıcı projede yeri çok dar kalmaktadır gittikçe. Ama bizce, Sayın Tan aslında kendisine belirlenen alana sığmayacak kadar entelektüel bir hacme sahiptir.

Kendi açımdan değerlendirdiğimde Altan Tan’ın HDP’deki eleştirel duruşu ve bundan hareketle siyasi fikirlerini cesurca dile getirmesi, görüşlerini kamuoyu ile paylaşması takdire değer bir durumdur. Deyim yerindeyse “ideolojik koroyu” bozan bir duruşa ve çapa sahiptir. Altan Tan’ın entelektüel bir şahsiyet olması hasebiyle düşündüğümüzde hiçbir zaman onun bir ideolojik siyaset çizgisinin adamı olamayacağının ipuçlarını ortaya koyduğu tavırlardan rahatlıkla çıkarabiliyoruz. 

Altan Tan, parti içi “uyarılara” ve “ayarlara” gelemeyen kendisine has bir kişilik olduğunu her fırsatta ortaya koymaktadır. Bu yüzden onun bu ezberleri bozan açıklama ve demeçleri “ideolojik aydınlar”ın saldırılarına maruz kalmaktadır. Başka bir anlatımla hariçten gazel okuyanların saldırılarına…

Altan Tan, katıldığı televizyon programlarında “Çarşı-Pazar dilini” kullanması onu halka yakınlaşmasına hatta halkla bütünleşmesine sebebiyet vermiştir. Sıkıntılı süreçlerde halkın önemli bir kesiminin gözü Altan Tan’ı aramaktadır, acaba yaşananlara ilişkin neler diyecektir, diye. Başka bir deyişle halkın sıkıntılarını dile getirme gibi bir misyon sanki kendisine verilmiştir. 

Sandığa ve seçmene inanması, daha doğrusu demokrasiye inanması kendisini “Eğer PKK silah ile çözecekse biz de evimizi gidelim.” gibi kritik, hassas ve tarihi bir tespite götürmüştür. Bu çıkışı kendisini adeta hendeklerin içine düşme eşiğine getirdi. Ancak daha sonra da ortaya koyduğu çıkışlarla “hendeklerde” boğulamayacak kadar cüsseli, özgüven ve özgün fikirlere sahip bir kişi olduğunu göstermeyi bildi. Bu nedenle sıradan ya da sokaktaki insanın sesi oldu. 

“HDP’nin gücü PKK’ye yetmedi.” diyerek aslında kendi safını sivil, demokratik siyasetten yana belirledi; böylesi çıkışları aydınların bir süre “dinlendirilmesine” neden olacağını bildiği halde yapıyordu. Fakat yine de vicdanı, ona bu söylemi dayattı ve dedirtti. 

Kimi zaman, kendisini suçlayanlara, eleştirenlere karşı cevap hakkı bile tanınmadı; fakat internet medyası imkanını kullanarak cevap hakkını bu yöntemle kullanma yoluna gitmek durumunda kaldı. 

Böyle giderse “Kürt siyaseti Erdoğan’ı padişah da sultan da yapar.” şeklindeki belirlemesiyle bir başka açıdan Kürt siyasi hareketinin dikkatini çekmek istedi.

Kendisini AK Partili olmakla karalayan bazı küçük kafalılara “Erdoğan'ın istediği başkanlık değil, sultanlıktı. HDP aynı zamanda AK Parti'yi tek başına iktidardan düşürdü. Bu durum 13 yıldır hiç kimseyi takmadan iktidar sürenleri çıldırttı. Şu an yaşanan sorunun nedeni bu hazımsızlıktır. Oysa demokrasilerde sonucu kabul etmek gerekir. Hazmetmek lazım. Ama Erdoğan ve AK Parti hazmedemedi.” Şeklindeki tespiti cevap niteliğindedir.

Çatışmasızlık süreciyle ilgili şu cümleleri tarihe düşen bir dipnot niteliğindedir:

“Suriye bu haldeyken PKK nasıl silah bıraksın? Var mı bir güvencesi? Birileri gelip ey Kürtler ben sizin geleceğinizi garanti altına alıyorum, diyor mu? Bu şartlarda nasıl silah bıraksın?.. Ama bunu söylerken Türkiye içinde bir devrimci halk savaşı başlatmanın da yanlış olduğunu söylüyoruz. Bazı arkadaşlarımız darılıyor ama devrimci halk savaşı denilen işler 80'lerin Angolas'ında Bolivya'sında kaldı. Türkiye'nin içinde bir devrimci halk savaşından bahsetmek iç savaş demektir. Bu bir pirus zaferidir. Kobani, Halep, Şam ortada... Bunun için savaş yaptırmayacağız diyoruz. Hem hükümete hem PKK'ye söylüyoruz.”

Altan Tan, bu tespitleriyle aynı zamanda “Devrimci Halk Savaşı”nın halka getireceği felaketten söz etmektedir ve bu yöntemin tarihin sonu olduğunu ortaya koymaktadır bir anlamda. 

İçi içine sığmayacak kadar bir vicdan sahibi olan Altan Tan, bugünlerde halkın yaşadığı sıkıntılara karşı derin bir psikolojik üzüntü içerisinde. Ama onu asıl üzen durumun, dar yaklaşım ve günümüzde köhne olan zihniyet sahiplerinin hariçten gazel okurcasına kendisine saldırmaları…

Biz de biliyoruz halk gerçekliğinden uzak olanlar halkın vicdanından ve halkın çığlıklarından da uzaktırlar. Yakın gibi dururlar ancak sahtekardırlar böyleleri.

Bütün bunlarla beraber Altan Tan, siyaset yaptığı HDP projesinde sadece eleştirileri ile tanınmamaktadır. PKK ve HDP özelinde Kürt halkının haklı olduğu konuları da devlete ve iktidara karşı cesurca savunan bir siyasi aktör olmaktan da hiçbir zaman geri durmamıştır.

Altan Tan, hiç kuşku yok ki siyasi ve entelektüel dünyasının en olgun ve verimli dönemini yaşamaktadır. O, asil duruşunu 1980’lerde Diyarbakır Cezaevinde dönemin devlet anlayışının uyguladığı sistematik işkenceler sonucu öldürülen rahmetli babasından almaktadır.Tarihsel süreç boyunca Kürt halkı böyle vefalı evlatlarına her zaman kucağını açmıştır. 

Dün bu, böyleydi; bugün de…

Saygıyla…

Yorumlar

Image
Alaaddin Tan
16.11.2015 / 21:41

Sayin Faracoglu,yaziniz icin tebrik ediyorum.

Image
bavermend
16.11.2015 / 16:55

Altan Tan'a hdp içinde olan öfke aslında hdp nin türk solunun eline geçmesi ve dindar kimlikli kişiler üzerinden islam ile olan proplerinden kaynaklanmaktadır. Altan bey islami kimliği ile bilinen bir insandır. hdp nin bu tavrı sadece Altan beye özgü değildir. <br>Geçenlerde hdp Van milletvekili olan Adem Geveri ye hdp tabanı tarafından yapılan linçi hepimiz gördük. dindarlara karşı hdp nin hiç sabrı yok bu böyle bilinsin. Bu sebeple hdp dindar olan vekillerin en ufak bir ses vermeleri durumunda üzerlerine ciddi ciddi gidiliyor.

Yorum Yaz