matesis
dedas

Peygamber'in Müşriklerle İlişkileri

Peygamber'in Müşriklerle İlişkileri
Peygamber’den başka hiçbir kimse Kur’an’da iman edenlere örnek olarak gösterilmemiştir. Diğer insanlar bir davranışıyla örnek gösterilmiştir ama dinin alanına giren bütün davranışlarıyla örnek gösterilen sadece Peygamber’dir. Bireysel davranışlarda böyle olduğu gibi başka kişi ve topluluklarla ilişkilerinde de Müslümanlara örnektir. Kuşkusuz Peygamber’in müşriklerle ilişkileri de sonraki Müslümanlar için örnektir.


Müslümanlar Mekke’de müşriklerin eziyet ve baskılarına sabrettiler. Bu konuda Kur’an’da hem Peygamber’e ve hem de Müslümanlara sabretmeleri emredilmiştir.

Peygamber Müslümanlara: “Düşün peşime, ben Son Peygamber’im. Allah beni yüzüstü bırakmaz; bir şekilde bize yardım edecek” demedi. Eğer mesele cesaret ise kuşkusuz o cesaret Peygamber’de vardı. İlk dönem İslam’a giren o Müslümanlar tereddütsüz bu uğurda canlarını verirlerdi.

Peygamber planlamasını Allah’tan gelebilecek olağanüstü yardımlar üzerine kurmadı. Onun döneminde onca savaş oldu, 20 kadar savaşta kendisi orduya komutanlık yaptı. Buna rağmen sadece iki savaşta Allah melekleri yardıma gönderdi. Bu iki savaşta da meleklerin yardımı Müslümanlara moral verme şeklindeydi, melekler bizzat çatışmaya girmediler; Müslüman ordusunun yanında insan şekline bürünerek saf tuttular ve böylece Müslüman ordunun sayısını çok gösterip düşmanın moralini bozdular. Yaptıkları bundan ibaretti. 

Mekke döneminde Müslümanların işkence gördüğü ve ambargoya tabi tutuldukları bu dönemde müşriklere fiili karşılık verilmemiş ama gizli-açık İslam’a davet devam etmiştir. 

Mekke döneminin sonuna doğru, kâfirler anlamına gelen “Kâfirûn” suresi indirilmiştir. Söz konusu surede Peygamber’e şöyle demesi emredilmektedir: “Ey kâfirler! Ben sizin taptıklarınıza tapmıyorum. Siz de benim taptığıma tapmıyorsunuz… Sizin dininiz sizin olsun, benim dinim de benim.”

Böylece Peygamber, dinden taviz vermesinin asla söz konusu olmadığını açıkça ilan etmenin yanında artık Müslümanların üzerine üzerine gelmemelerini müşriklere ihtar ediyordu. Zira Müslümanlar eskisine nazaran güçlenmişlerdi. Ne var ki fiili karşılık vererek müşriklerle olabilecek bir çatışmada galip gelecek duruma da gelmemişlerdi. Bu sebeple Müslümanlar ve Peygamber Medine’ye hicret etti. Hac sebebiyle Mekke’ye gelen Medinelilerden İslam’a girenler olmuştu. Akabe denilen yerde İslam’a girmiş olan bu Medineli Müslümanlar, Medine’ye geldiği takdirde Peygamber’i koruyacaklarına dair söz vermişlerdi. Medine’ye hicret eden Peygamber, hem daha rahat davranma imkânı bulacak; İslam’ı daha rahat bir ortamda tebliğ edecek ve hem de Mekke’den hicret eden Müslümanlarla Medine’deki Müslümanları bir araya getirerek düşman saldırılarına karşı koyacak bir güç oluşturacaktı. Öyle de oldu.

Medine’ye hicretten bir müddet sonra Müslümanları haksız yere yurtlarından kovmuş olan müşriklerle savaş izni veren ayet indirildi. 

Medine’de  bir müddet sonra Müslümanlar daha da güçlendiler.  Bunun üzerine yüce Allah, kâfirler Müslümanlara saldırdıklarında Müslümanların mutlaka karşılık vermelerini ve onlar nasıl Müslümanlara topyekûn savaş ediyorlarsa Müslümanların da topyekûn onlarla savaşmalarını emretti.  

Müslüman âlimlerin birçoğu, savaşla ilgili indirilen ve düşman saldırılarına mutlaka karşılık verilmesini emreden bu son ayetlerin daha önce indirilmiş olan ve müşriklerin baskılarına karşı Müslümanların sabretmelerini isteyen ayetlerin nesih edildiğini; hükümlerinin ebediyen kaldırıldığını söylediler. Beklide Müslümanların bir daha zayıf duruma düşebileceklerini hiç düşünmemişlerdi.   

Mekke döneminde Müslümanların düşmanları Mekke müşrikleriydi. Bugün İslami yönetime talip olanların düşmanları neredeyse devletlerin tamamıdır.

Yorum Yaz