matesis
dedas

Ruhumu süzerken...

Ruhumu süzerken...

Bu dünyanın insanları

Bir mumun alevi önündeki üç pervane gibidir...

İlk olan yaklaştı ve :

“Ben aşkı biliyorum” dedi.

İkinci olan kanatlarıyla

azıcık aleve dokundu ve :

“Ben aşk ateşinin nasıl yaktığını biliyorum.” dedi.

Üçüncü olan kendisini alevin kalbine attı

ve alev tarafından tüketildi.

Hakiki aşkın ne olduğunu sadece o bildi.

Mevsim saçları ağarmış bir çocuk. Ben, kimsesizlik şiiriyle acısını her daim taze tutan kendine öksüz biri. Şehrimin evleri üstüme yıkılmış, sokak lambaları zifiri karanlıklarını gözüme sokuyor. Dilimi kesen ayazları caddelerine, asfalt niyetine dökülmüş. Kalabalık köşebaşları don tutmuş, kendi sokağımda kayboldum.

“Mutmain bir nefs asla kaybolmaz”.

Bir rüyanın içine girdim, başka bir rüyanın ateşinde kavrulurken. Uçsuz bucaksız çöl, fırtına sonrasında üstümdeki kumları temizlerken, bir hikmet tutuyor ellerimden. Ruhuma ağırlık yapan, sahip olduklarımdan kurtulmak niyetine, tutuyorum yaşlı nur’un yüreğinden.

“Kayboldum” diyorum..

“İman sahibi olan asla kaybolmaz küçük meleğim”.

Hafi hislerimi bir bir deşiyorum, irin akıyor. İçimde acı bir göl, iliklerime kadar çoşmuş. Ayaklarım nasırlaşmış, adım atasım yok, atsamda dizlerimin bağı kopuyor. Mavi hislerim taşa çarpıyor, yeşile çalan dokunuşlarım heyelanlar altında. Enkaz içindeki bakışlarımı, bir umut kurtarayım derken, daha da sarılıyor yıkıntılarıma. Gittikçe kalabalıklaşan ruhumla, yüküm benden ağır. Kendimi kendimde kayıplarım çoğaldıkça, küsüşlerime ustaca kılıflar hazırlayıp suçu öteliyorum. Madde ile mana arasında sıkışmış ince bir ipte süren yolculuğum, çöl fırtınasında kumlara karışıyor.

“Yürü sadece yürü, insan yeterince yürürse bir yere ulaşır. Yanlız bir damla suyun peşinde değil, nehir için yürü”

Hangi nehir? Kimin nehri?

Kum tanesinin dansı kulaklarımı zonglatırken, karınıncanın ayak sesi düşüncelerimi darmadağın ediyor. Çölün ortasında benden kopan bir ses, içimdeki susuz nehre düşüyor. Suyun üzerine düşmüş medcezirlerime yaslanıyorum. Aradığım benmiyim? Kendi nehrimde görünen şafkı hangi buzdağımın? İçi boşaltılmış bir şişe misali akışa eşlik ediyorum.

“Hepimiz buz dağlarına benzeriz; sadece onda birimiz zâhirdir, geri kalan ise suyun altına uzanmaktadır. Her kim su da kendi yansımasını görürse, o aşk yeteneğinden yoksundur.”

Çöle düşen bir kar tanesi şaşkınlığıyla, ruhumdan yükselen ney sesiyle, semazenin eteklerinden tutunuyorum.

“Herkes dünya çölünde kaybettiğini arar, ama herkesin kaybettiği farklıdır. Pervane olmak herkesin payına düşmez”

Yoksa ben şifasını kendinden saklayan bir hastamıyım?

Bir perdemiyim yoksa, kendini kendinden saklayan?

Nefs’imin tutsaklığında ruhum inlerken,  ince bir odun parçasıyla karıncaya yardım eden güvercin misali bedenime dokunuyorum.

Yamalarım dökülüyor.

Ruh ve nefs tek bir can değil mi?

Bedenlerini arayan ruhlar ve ruhlarını arayan bedenlerin iniltileri çoğalıyor çölümde.

Bab’ Aziz, hikmetim, masumiyetimle soruyorum sana;  Teslim olmadıkça, yol ONA varır mı?

“Allaha giden pek çok yol vardır, dünyadaki nefesler kadar”

Ruhun yokluğunda nefse düşen ölüm korkusuyla irkiliyorum...

Ölüm bitiş mi başlangıç mı?

“Anne karnında karanlıktaki bebeğe denseydi ki: Dışarıda aydınlık bir dünya var, yüksek dağlarla dolu, büyük denizleri olan, dalgalanan düzlükleri olan, çiçekleri açmış güzel bahçeleri olan, dereleri olan, yıldızlarla dolu bir gökyüzü ve alevli güneşi olan... Ve sen, bu mucizelerle yüzleşmek yerine, karanlıkla çevrilmiş oturuyorsun...Doğmamış çocuk, bu mucizeler hakkında hiçbir şey bilmediği için, hiçbirine inanmayacaktır. Tıpkı ölümü karşılarken bizim gibi. İşte bu yüzden korkarız. Ölüm nasıl olur da son olur”

Güneş sabaha kadar baş ucumda bekliyor...

Not: Nacer Khemir’in muhteşem eseri Bab’Aziz filminden alıntılarla kendi ruh iniltilerimi izaha çalıştım. Gerçek olmayan ama doğru olan bir masal!

Yorumlar

Image
gever
01.02.2012 / 14:07

su o kadar saf ve temizki ancak kendimi görebiliyorum ..:):) Üstümüzden ve uludereye uçan devlet uçaklarını saymazsak. Yazın çok güzel olmuş tebrik ediyorum yeni yazacağın yazıyla karşılaşmayı büyük merakla bekliyorum.

Image
davut mişkinli
31.01.2012 / 14:59

Nefs&#8217;imin tutsaklığında ruhum inlerken, ince bir odun parçasıyla karıncaya yardım eden güvercin misali bedenime dokunuyorum.<br>Ruh ve nefs tek bir can değil mi?<br><br>bence ruh farklı nefis farklı çünkü çünkü nefis tek yönlüdür ama ruh çift yönlüdür...<br>nefis kötülüğe ruh ise hem kötülüğe hem de iyiliğe kötürür..

Yorum Yaz