matesis
dedas

Sağlığımız, temizlikçilerin aymazlığına bırakılmamalı!

Sağlığımız, temizlikçilerin aymazlığına bırakılmamalı!

Mardin’e yola çıktığım her seyahatin ilk teker hareketiyle başlayan kavuşma heyecanı, acaba bir dahaki gelişimde de aynı heyecanı yine duyabilecek miyim sorusunu alaşağı ederek, daha farklı bir hevesle savurur beni, doğup büyüdüğüm bu topraklara.

      Geride bırakılan yaşama duyulan genel özlemin dışında her adımında hatıra ve sevdiklerimin olduğu bu tarih kentinin tarihinde, yaşadığı dönem ufak bir tarih dahi olamayacak şahsımın ömür tarihinde buralarda yaşamış olmak, sebebini tanımlayamayacağım bir gururla kaplar içimi.

      İşte rahmetli babamın mevlidine yetişmek için çıktığım heyecanlı Mardin yolculuğumun ilk anlarında yolda karnının ağrıdığını söyleyen oğlumu, mevlit yerine anca Mardin Devlet Hastanesine yetiştireceğim hiç aklıma gelmezdi.

       Çocuk acilde yoğun hasta trafiğine cevap vermeye çalışan doktor ve personelin iyi niyetli koşuşturmaları arasında; kan tahliliydi, ultrasondu ve nihayetinde ilaçlı çekim derken apandisit teşhisi eşliğinde acil ameliyata alınacak oğlumun, ameliyat masasına üzerinde ameliyat önlüğüyle yatışının şokuyla karşılaşıyordum.

      40 gün önce babam Ali İhsan’ı toprağa veren ben…

      40 gün sonra oğlum Ali İhsan’ı  toprağa vermek için mi tekrar gelmiştim Mardin’e?..

      İnsan zihninin kötümserlik aşılayan baskın düşüncelerinden sıyrılıp, daha eve doğru düzgün geçemeden, hastane koridorlarında koşturan babalık sıfatımla aklıma kazınan; basit bir operasyon olarak bilinse de ameliyat masasına yatan oğlumun, ürkek gözlerinin soluk ışığı oluyordu.

     İyi de ameliyatı burada mı yapmalıydık yoksa Ankara’ya mı götürmeliydik?     

     Daima planla hareket edip yaşamını düzenleyen biz insanoğluna, yaradan kendi planını, her şeyde bir hayır vardır inancının teslimiyetiyle dayattığında, bize zaten boyun eğmek düşüyordu.

      Ameliyatı yapacak cerrah doktor yeterlimi, anestezi uzmanı doktor güvenilir biri mi gibi, aslı pek mantık taşımayan telaş, ana – baba ikilemleri ve tereddütleri yaşatan soru işaretlerinin çengelinde gidip gelmelerden, Çocuk Cerrahı Sayın Asım Aydınoğlu’nun işi bilen tavrıyla karşılaşınca, rahatlayarak kurtuluyorduk.

      Ameliyat sonrası hastane odasında  gözünü açıp ameliyatı gerçekleştiren doktora en içten haliyle “Allah senden razı olsun doktor amca, beni bu sancıdan kurtardın” sözleriyle minnetini ileten oğlumun, yorgunluktan bitkin bir doktorun içten gülümsemesiyle cevaplanan insan olmanın asil duyguları kadar, doktorluk mesleğinin de kutsallığı, bir kez daha gözümün önüne geliyordu.

         Allah devlete ve millete zeval vermesin…

         Allah devletin kucaklayan yüzünden hiçbirimizi mahrum bırakmasın dedirtecek, devasa yatırımlı ve hizmet noktasında özverili sağlık personeliyle, Mardin Devlet Hastanesinin şifa dağıtan ve emek döken yüzünü, hiç birimizden esirgemesin.

         Her güzelliğinde ufak bir kusuru olur deyi p geçemeyeceğim bir durumda var ki ona da değinmemek, toplum sağlığı açısından beni vicdani muhasebeyle karşı karşıya bırakır.

     Beş yıldızlı otel mutfağı tadında yemeği hastasına sunabilen bir hastanenin; hijyen ve temizlik konusunda daha titiz davranması ve temizlik elemanlarının gösterilen temizlik yerlerini dahi görmezlikten, seslenmenizi duymazlıktan gelme gibi bir hakları olduğunu düşünmüyorum.

    Steril ve en küçük bir pisliği barındırmaması gereken böylesine tam teşekküllü ve özverili çalışan sağlık personelinin hakkını, temizlik görevlilerinin aymazlığına da bırakmamak gerekiyor.

    Doğru… Bizlerinde temiz olup bulunduğumuz ortamı hele ki bir hastaneyse tertemiz tutmamız elbette bir zorunluluk. Lakin dostlar alışverişte görsün mantığıyla çalışan temizlik görevlilerinin de dikkatlerinin çekilmesi ve azami temizlik şartlarının yerine getirilmesi gereğini, ilgililerin vicdanına bırakıyorum.

     Bu vesileyle; güzelim memleketimin güzelim hastanesinde…

     Çocuk Cerrahı Sayın Asım Aydınoğlu ve onun şahsında tüm ameliyathane ekibine…

     Sabahın köründe hastane kapısı önünde çay satan ama çay daha olmadığı için aldığım bardaklar için uzattığım parayı olur mu ağabey deyip almayarak, bana kendi memleketimde olduğumu bir kez daha hatırlatan, genç arkadaşıma…

     Ameliyathane koridorunda birbirini tanımadan; ortak kaygı ve sevgi ile birbirlerini; Türkçe, Kürtçe ve Arapça teselli eden büyüklü – küçüklü, kadınlı – erkekli,  Mardinli kardeşlerime…

    Teşekkür ederken…

    Allah Bu Birlikteliğimizi Daim Kılsın…

    Duasını dudaklarımdan esirgemiyorum…  

Yorum Yaz