matesis
dedas

Seçim Yorgunluğu

Seçim Yorgunluğu

Öncelikle bayramınızı tebrik eder, ramazanın hayır ve huzurunun bütün seneye yayılmasını murad ederim.

Erken seçim kararı alındığında siyasilerden ziyade seçmenin hazırlıksız yakalandığını yazmıştım. Meğer siyasetçiler de öyleymiş. Seçileceklerde de seçeceklerde de istek ve heyecanı göremiyorum. İlk başlarda “tercihler zaten yapılmış, propagandaların pek etkisi olmayacak” fikrimden dolayı heyecansız görüyordum. Ancak mayıs ayı farklı geçti. Birçok kamuoyu araştırmasında mayısın yarısından sonra ikinci tura gidileceğini gösterdi.

Bu seçimde üslup öncekilere göre daha temiz, hakaret ve iftira pek yok. İnce-Erdoğan arasında geçen miting atışmaları 90’ları andırıyor. İnce’nin orta attığı görüşler Erdoğan cephesinde de karşılık buldu. Gençlerin yetiştirimi gibi… Bu seçimde hoşuma gidecek diğer bir yön oy pusulalarının sade olmasıdır.

Bunlar dışında siyasetin ve seçmenlerin yorgunluğu seçim propagandasının da sönük geçmesi sonucunu doğurdu.

Bu yorgunlukla…

AK Parti yeni bir şeyden bahsetmedi. Sürekli gösterilen videolar bir dönem için etkili olabilir ancak her zaman gösterilmeleri duyarsızlığa yol açar. Kırk sen önceki tüp kuyruğunu otuz sene öncenin hastane ortamını göstermek yeni nesil şöyle dursun o dönemleri yaşayanların bile duyarsızlığa sürükler. 2001 krizinde tüp gaz vardı ama insanlarda alacak para yoktu. Şimdi hastaneler var maalesef “kiralıklar” köprüler var ama maalesef feribotu kullanmak ya da körfezi dolanmak çok daha ucuz.

Rahmetli Erol Olçok’un yokluğu iktidar partisi için kendini gösteriyor. Öncekiler ile AK Parti dönemini karşılaştırmak demode bir yaklaşım, geleceği konuşmak lazım. Ayrıca on altı yıllık bir iktidardan sonra vaat etmek zorlaşıyor. Adama “şimdiye kadar ne yapıyordun?” derler. Eğitimi örnek verebiliriz, sadece fiziki şartlar iyileştirildi ve bununla övünüldü. Oysa ideal bir “insan yetiştirme modeli” ortaya konamadı.

İttifak için gelen eleştirilere, “fitne” yakıştırması rasyonel bir yaklaşım değil. Daha önce birbirini yıpratmaya çalışmış partilerin ittifakının tabanda kısa vadede karşılık bulmasını beklememek gerekir.

KHK’lerde “at izi ile it izinin birbirine karışması”(Erdoğan’ın ifadesiyle) referandumda kendini göstermese de bu seçimde gösterecektir.

Eğitimi ihmal etmekten sonraki en ciddi açmaz, torpil ve kadrolaşmanın iyice cıvımasıdır. Altı aylık temizlik görevi olmak için milletvekili torpili (ya da teşkilatlara yapışma), kurumlarda hizipçi kadrolaşmalar, AK Parti ve Memur-Sen ile zihniyet olarak bağı olmadığı halde buralar üzerinden yükselme peşinde olup bunu başaranlar; bütün memuriyet, yöneticilikler için güven duyulmayan mülakatlarla karşılaşmalar AK Parti’ye oy kazandıracak haller değildir. AK Parti içindeki AKP’liler…

Danışmanlar, ne halde bilmiyorum. Dev projeleri anlatan bir partinin “kıraathanelerde(okuma salonu olduğunu söyleyeyim de bir aklı evvel atarlanmasın) kek ve çaylar bedava olacak” demesi gülünç bir vaat.

Sosyal madde kullanımı çok hatalı, Erdoğan’a destek olacağım diye rakibinin bile vermeyeceği zararı veren toy çocukların hazırladığı capsler, mesela. Kararsız olsam sırf oradaki yalan ve iftiralardan dolayı gider oyumu karşı tarafa atarım.

Ekonominin vaziyeti de hiç açıcı değil. Bakan Şimşek uyardı, Erdoğan ona kızdı. E, bu da rasyonel bir tutum değil. Doları azarlayarak durdurmazsınız. Bu konu çok hassas, ciddi bir kitle ekonomi hatırına AK Parti’ye oy veriyor.

CHP’ye gelince, İnce prompter kullanmadan gayet iyi bir performans sergiliyor. İçerik sığ ama iddialı. Halkta bunun karşılığı olacak mı? Bu biraz hayal. Çünkü muhalefet çok tembellik etti ve çok zaman kaybetti. On altı yılda, insanların neden AK Parti’yi tercih ettiğini irdelemedi, bir lider çıkaramadı (halk ille de lider, diyor).

Bu seçimlerde hiç hoşa gitmeyen bir durum da saldırılar. Özellikle bölgemizde seçim çalışmaları sırasında yaşanan saldırılar tedirginlik ve üzüntü yaşatmaktadır. Maalesef dün Suruç’ta kan aktı. Aman ha… Öyle bir hatalı yola düşülmemesi için sağduyu ve aklı yanınızdan hiç eksik etmeyin.

 

 Gelelim Mardin’e…

Elbette seçim yine HDP ile AK Parti arasında. Bütün her şeyi belirleyecek olan HDP’nin barajı geçip geçmemesidir. Geçmezse AK Parti’nin bütün hataları örtülecek ama anketlere göre baraj sınırında 6 milyon oyun boşa çıkması özellikle bu sistemde demokrasi için büyük ve açıklaması olmayan bir handikap olur. Geçerse işte o zaman AK Parti şapkasını önüne koyup bir güzel düşünecek gibi duruyor.

Uzaktan görüldüğü kadar AK Parti’nin çalışmaları göze çarpıyor. HDP ise sessiz çalışıyor.

Kayyum süreçlerinin iyi yönetilip yönetilmediği, listelerin iyi oluşturulup oluşturulmadığı, teşkilatların ne iş yaptığı ortaya çıkacak.  7 Haziran’da yüzde 19’larda alıp referandumda yüzde 41 ile teslim edenleri listede göremedik. Ceyda Hanım’ın İzmir’den aday gösterilmesinin karlı olduğu kanaatinde de değilim. Halk neyin ne olduğun 24 Haziran’da gösterecek.

24 Haziran, 1 Kasım’a değil, 7 Haziran’a yakın bir tarihtir. Erdoğan’ın dediğine bakılırsa ikinci tura gidilecek gibi duruyor. Öyle bir durumda zaten meclis aritmetiği de farklı olacak.  Yukarıda değindiğim konulara 24 Haziran akşamı bir daha değineceğim.

Allah hepimiz için en hayırlısını versin…

Yorum Yaz