matesis
dedas

Şeyh Bedreddin ve Okyanuslar Ötesi ...

Şeyh Bedreddin ve Okyanuslar Ötesi ...

                        O GÜNDEN BUGÜNE KIYIMLARLA! ...


      Yerelimizde yapılan mizahlardan biri de:

  '' Leyş rengig mısfar vé? ''

                                ( Neden benzin sararmış? )

      Rengi sorulan kişi ciddiye alıp diğer tetikte bekleyenlerden de aynı sorulara maruz kalınca hastanelik olduğu söylenir bu psikolojik espiri türlerinde yerelimizde.

      Doktora göründükten,arkadaşlarıyla buluştuktan sonra espirinin hızı ve tadı daha da ilginç bir hal alır Mardin'imizde :

      '' Mıkve ce ğoce ısfarrayt.''

      (  İşte geldi! benzi sararmış hoca.)

      Hoca dedik de her hocaya benzin soluk demedik ki!

      Simavna Kadısı'nın oğlu 'Şahidi' adlı bir hocadan ders alıp darağacına gitmeden dağarcığına astronomi,matematik,mantık ve felsefeyle eşitsizliklere,sömürüye ve  saldırganlıklara karşı çıkan önceleri hoca sonraları şeyh sıfatı yakıştırıılan gerçek nitelikte,direnç sembolünden söz etmek boynumuzun borcu oldu Şeyh Bedreddin için.

      Şeyh Bedreddin'in sonradan Müslüman olan Melek Hatun adındaki bir annenin Simavna ya da Samavna denilen beldenin kadısı olmadan Osmanlı emiri hatta gazisi olan 'İsrail'in' ya da İsmail'in oğlu diye yazarlar tarihçiler.

      Kimine göre Alevi olmadığı halde Alevilerin kıyımında mazlumun yanında olmayı,Börlükçe Musafa'nın mücadelesine destek vermeyi,Torlak Kemal ile güçbirliği yaptıktan sonra da İzmir'den İznik'e sürgün edilir Mahmud anlayacağınız Şeyh Bedreddin.

      Prof.Dr. Ahmet Akgündüz'ün, ilerici hukuktan yana ve sömürüye karşı dik duran şahsiyetleri tek yanlı bakışı ile kendi penceresinden değerlendirmeye çalışırken '' Osmanlı'nın kargaşa ortamından yararlanarak isyan ettiğini ...'' gerçek nedenleri görmemeye tıpkı '' Said-i Kurdi '' nin illa ki '' Said-i Nursi '' olduğu anlayışını sadece kendinde bulduğu gibi dar çerçevede ve hiç de bilim adamına yakışmayacak şekillerde hakaretlerle konferanslarına konu etmeye çalışmaktadır hakkı olmadan gerçeğin üstünü örtmeye.

      Gerçek bu mu diye bakıldığında özellikle 13.yy.'da Moğolların istilaları Asya'nın içlerinden başlayarak tek tek saymasak, Hindistan'ı da içine alacak şekilde batıya doğru Anadolu'ya ordan da Avrupa'nın Avusturya'sına kadar yakıp-yıkarak işgallerine ve barbarlığına devam ederken tam da Osmanlı'nın kuruluş aşamasındaki beyliklere doğru önüne hep bu vahşetlerden kaçıp Osmanlı'ya sığınmaya çalışan birçok tarikat erbabı hoca,şeyh ve müridi taşımıştır tıpkı aynı kıyımlardan etkilenip Anadolu'ya göç eden/etmek zorunda kalan Yesevilik,Haydarilik,Kalenderilik,Bektaşilik,Mevlevilik gibi farklı bakış açılarıyla İslamı farklı yorumlamaya,daraltmamaya çalışmışlardır yerel gerçekliklerinde Alevilik,Şiilik ya da Sünnilik gibi yorumlarla.

      Tarihin belirli evrelerini sosyolojik seyirde inceleyip ''Osmanlı'nın kargaşa ortamından yararlanarak...'' gibi sürecin adaletsizliğinden,kardeşler arasındaki iktidar savaşlarından,halkın sorunlarının altından ne tür çözümlerle kalkılabileceğinin sorumluluğunu duymayan,babalarını (Yıldırım Beyazıt'i) Timur karşısında yenik düştükten sonra kaybeden şehzadelerin devleti 'padişah ailesinin ortak malıymış..' gibi sorunları görmeyip diline doladığı şartlanmalarla tepkisini Şeyh Bedreddin için ''fırsatçı ve ayrımcı..' diyerek gerçekleri örtmeye çalışması bazı akademisyenlere doğrusu pek de yakışır desem az gelir.

      Bu zat gibi düşünen insanlara yakıştırılan akademisyen,ilim adamı,tarihçi ya da hacı,hoca veya şeyh sıfatları ise bundan en büyük üzüntüyü duyacağımdan kimsenin kuşkusu olmasın;ta ki Osmanlı'da isyanın nedenlerini:

      Ekonomik ve siyasi

      Toprağın Osmanlı'da kimlerin işlediği?

      Gereksinimler ve çağa uygun yaşam anlayışlarının görmezden gelinmesi;

      Kültürel farklılıklar ve düşünce özgürlüklerinin kısıtlanması/yasaklanması

      İslamın bu farklılıklarından ötürü yeniden yorumuna ve harmanlanmasına müdahaleci katı anlayışlarda ısrarcı devletin ''kargaşa ortamından'' tutumuna direnmekten daha tabii ne olabilir ki?

      Duyarlı toplum için bireyin yereline hitap eden kabul edilebilir görüşlerini benimseyerek müdahaleye,dayatmaya,zora ve zorbalığa karşı çıkıp ''Bırakın artık saray zurnacılığınızı;iktidar savaşınızı!'' diyerek örgütlenip asırlarca sömüren,talan edenlere karşı tavır almak mı ayrımcılık Ahmet Bey?

      Böylesine bir seyirde Şeyh Bedreddin,Serez'de yakalanıp Sultan Çelebi Mehmed'in karşısına çıkarıldığında Padişah:

      '' Neden yüzün sapsarı?'' diye sorunca Çelebi Mehmed,Şeyh Bedreddin:

      '' Güneş batmadan önce sararır.'' derken,kimin kimden korktuğunun ip uçlarını vermiyor mu idama götüren acımasız fermanıyla Çelebi Mehmed'in?

      Görüşme sonrasında Serez'de nalbantçı dükkanının önünde soyularak hazırlanan sehpada idam edilir Bedreddin.

      O günden bugüne kıyımlarla,idamlarla! sürgünlerle,yok etmeler ve açılan savaşlarla düzeltemediyseniz;varın bir kezciliğine insan haklarıyla yenilenip ister siyasetinizi ister akademisyenliğinizi etik ve onurlu yaşayın(!)

       Yaşayın ki okyanusların ötesinden yeni yanılgılara düşmeden/düşürmeden kendi benliğiniz ve gerçekliğinizle çelişmeden rahatlayın... 

       ''... Köylünün göz nuru zeamet alın teri timar idi,

       kırık testiler susuz su başlarında bıyık buran Sipahiler var idi;

       yolcu yollarda topraksız insanın ve insansız toprağın feryadını duyar idi.''

                                                                                            N.Hikmet R.


Yorum Yaz