matesis
dedas

Sivil İtaatsizlik Üzerine

Sivil İtaatsizlik Üzerine

Sivil itaatsizlik eylemi ve düşüncesiyle bağlantılı olarak birçok kavram, her zaman gündemde olmayı başarıyorlar; Mesela insan hakları, vicdani değerler, hukuk düşüncesi gibi. Tabi ki bu konular hepsi birbirleriyle bağlantılı konulardır. Biri diğerini destekler, tamamlar, anlamlandırır, düşündürür ve mantıksal çözümlemeleri kolaylaştırır…
 Ben şunu çok iyi biliyorum; en zalim yönetimler, en azgın diktatörler, şiddete tapan psikopatlar, insafsızlar, vahşileşenler, en otoriter sistemler bile sivil itaatsizlik, sivil direnme hareketleriyle karşılaştıklarında elleri ayakları titremeye başlar. Çünkü bu hareketler sözünü ettiğimiz sistem ve toplum biçimlerinin tam tersi bir duruş sergiliyorlar…
 Birisi şiddete tapar ötekisi şiddeti reddeder, birisinde vicdani değerler sıfırlanmıştır ötekisinde vicdani değerler zirvededir, birisi ölümden korkar, kendi gölgesinden bile kuşku duyar ötekisi ölümü hiçe sayar ve onurlu bir yaşam için hayatını ortaya koyar. Birisi sadece güce tapar ve inanır ötekisi bilgi ve sivil cesareti yüceltir…
 Şimdi ben bu sivil itaatsizlik konusunda ciddi bir şeyler ararken, hiç beklemediğim bir yerden derli toplu bir çalışmaya rastladım. Mardin Barosundan Avukat olarak çalışan Nusaybinli hemşerimiz Osman Zuhat Bilen sivil itaatsizlik ve vicdani ret konusunda çok değerli bir çalışma yapmış. Bu çalışma avukat Osman Zuhat Bilenin avukatlık tezidir. Osman Zuhat bu çalışmada gerekli bilgileri toplamış, değerli düşünceleri özetlemiş ve kendi değerlendirmeleriyle birlikte bizlere sunmuştur.
İyi de yapmıştır diyelim.
Ayrıca sivil itaatsizlik ve onunla bağlantılı olan kaynakları değerlendirmiş, kavramları netleştirmiş, uluslar arası sözleşmelere atıfta bulunmuş, sivil itaatsizliğin teori ve düşüncesini yalın bir biçimde bizlere anlatmıştır.
Hem de bunu somut örneklerle yapmıştır!
 Tabi olarak sivil itaatsizlik birçok ilkesel konuyu barındırıyor. Bu ilkelerin hepsi tartışılmaya değerdir. Ama birisi var ki, bunu savsaklamak sivil itaatsizlik düşüncesiyle hiç bağdaşmaz. Bu da bilindiği gibi eylemde şiddet konusudur…
 Sivil itaatsizlik her türlü bağlamda şiddeti reddeder. Bu ilkesel ve ahlaki bir duruştur. Canlı cansız her türlü varlığa karşı şiddet ilkesel olarak ret edilir. Sivil itaatsizlik eylemlerinde mal ve can zarar görmeyecektir. Görmemelidir. Karşınızda duran güçler mal ve canınıza zarar verseler bile, sizler sivil itaatsizlik eylemcileri olarak bunlara karşılık vermeyeceksiniz.
 Tabii olarak böylesi bir ilkesel duruş güçlü bir insani donanımı gerektiriyor. Yani aslında sivil itaatsizlik eylemcileri ancak manevi açıdan çok güçlü insanların birlikteliğiyle mümkün olur. Bu manevi güçlülük, imparatorluklara bile meydan okumuş bir manevi donanımdır. Mahatma Gandi örneğinde olduğu gibi İngiliz İmparatorluğu bile sivil itaatsizlik yöntemlerine karşı çaresiz kalmıştı.
Sonunda Hindistan bu yöntemlerle bağımsızlığını da kazandı.
 Yine Amerika’daki siyahların ünlü lideri Martin Luther King, sivil itaatsizlik yöntemleriyle ırkçı Amerikan toplumunu eşitlikçi reformlar yapmaya zorladı.
 Burada kısaca aktarmaya çalıştığım iki tanınmış örnektir. Gandi ve King sembol isimlerdir. Doğal olarak bu yöntemleri tamamlayan milyonlarca bölgesel ve uluslar arası örnekler vardır. Mesela Türkiye de güçlü bir sivil itaatsizlik geleneği olmadığı halde zaman zaman insanlar bu yönteme başvurmuşlardır. Yaygın olmasa da eğitim emekçileri, işçiler, yazarlar, gazeteciler, Cumartesi Anneleri, Susurluk kazasıyla ortaya çıkan piş ilişkileri protesto etmek için yapılan ampul kapatma eylemleri, Bergama köylülerinin siyanürle altın aramak isteyen yabancı şirketleri protesto etmesi, başörtülü kızların üniversitelerde yaptıkları proteste eylemleri, Çocuklarına Kürtçe isim vermek isteyen Kürtlerin nüfus müdürlüklerine ve mahkemelere başvurmaları vs, vs…
 Şimdi elbette Türkiye’de ve Ortadoğu bölgesinde neden sivil itaatsizlik geleneğinin güçlü olmadığını konusunda farklı fikirler ileri sürmek mümkündür…
 Ortadoğu da siyasi gelenek otoriterdir ve şiddete tapar. En ufak, en masum sivil hareketleri bile şiddetle bastırma eğilimleri vardır.
Hatta bu bir siyasi saplantı haline bile gelmiştir.
 Bir de çok açıktır ki dini mirasımızda da şiddet siyasi ve sosyal yaşamda önemli bir öğedir. Dini inanışlar şiddetle harmanlanmışlar, dini geleneğimizde şiddete dayanan çözümler belirgin bir miras oluşturuyorlar.
Hatta yaygın yanlış bir kanıya göre şiddet cennetten çıkmıştır.
 Yine bölgemizde tarih boyunca birçok kavim, devlet, imparatorluk hep şiddete başvurarak egemenliklerini sürdürmeye çalışmışlar.
 Ortadoğu coğrafyasında ortaya çıkan uygarlıklar ise çok uzun soluklu olmamışlardır. Uygarlıklarımız hep kesintiye uğramışlar, o nedenle de sivil itaatsizlik için gerekli olan psikolojik ve sosyal donanım ve birikimler olgunlaşmamıştır…
 Evet, gördüğümüz gibi hem yapısal hem uygarlıksal hem de siyasi geleneğimizde şiddet önemli bir yer tutuyor. Bu geleneği birkaç sivil itaatsizlik eylemiyle kırmak kolay değildir elbette. Ama zor olanı başarmak zaten sivil itaatsizliğin en önemli unsuru değil midir?
 Şimdi tam da sivil itaatsizlik zamanıdır!
 En günahsız konu burada Kürtçe eğitimdir. Kürt dili bence en uygun alandır burada. Kürtçe eğitim konusunda yapılacak sivil itaatsizlik eylemleri her şeyden önce temel hakkımız olan anadilde eğitim güncelleştirecektir.
 En olmaz denilen mekanlarda bile Kürtçe konuşmak, Kürtçeyle ilgili düşüncelerimizi dillendirmek en vazgeçilmez bir demokratik haktır.
 Tabi ki herkes bu konuda da kendi seçimini yapmakta özgürdür…
 Sivil olmak bunu gerektiriyor…

Yorum Yaz