matesis
dedas

Sivil Toplum Tanrıları -2-

Sivil Toplum Tanrıları -2-

       Son on yılda kurulan bazı STK’ler;   Ahlaki ve insani boyutlarda olmayan sosyal vakaları şirinleştirmektedir. Bunlara gösterilen muhalefeti sindiren ve de bunun şiddetini ayarlayan birer sosyal ölçeklendirme aracı olmaya yeltenmişlerdir. Daha doğrusu STK’ler;    insanlığın yaşamsal serüveninde; yeni statükoculukları koruyan makine hüveyitine bürünmüştür. 

      Bu durum Ortaçağdaki kilise - kral hâkimiyetine benzer bir sürece doğru bizleri götürmektedir. Kendilerini kral yerine koyan tacirler, kilise ile rekabete girmişler. Paranın tadını alan bu kesim; kilise ve kralı devre dışı bırakmaya çalışmışlar. Hatta 1336 yılında Milano meydanında tacirler tarafında yapılan meydan saati; Kilisenin Çanından daha fazla itibar almıştır. Kilise, zamanı tacirlere kaptırmıştır.

      Tacirler, imajsal olarak dindar idiler. Lakin kilisenin el atmadığı dünyevi bir düzen istemişlerdir. Bu yöntem ile sistemin çarklarına da müdahale etmeyi bilmişlerdi.

      Aslında bu günde STK’ leri yönetenler ve bunların sözcüleri durumunda olanların dini inançları, son derece güçlü insanlardır.

      Buna mukabil şöyle demektedirler. Artık insan değişmiştir ve tanrıyı da değiştirmek lazımdır. ” Diyebilmektedirler. Alev Alatlı’nın dediği gibi    Tanrı, uzak bir kâinat AŞ.’nin Yönetim kurulu başkanına indirgenmiştir. ” ve Batı Medeniyeti maksat tanrısız kalmayalım hesabı ile kendine ticaretten tutunda, paraya kadar; toplumsal sözleşmelerden tutunda, sivilleşme tanrılarına benzer tanrılar üretmişlerdir.

       Evet; saltanatlarını kesintisiz bir şekilde devam etmek isteyen gelenekçi, görenekçi, milliyetçi, muhafazakâr ve mütemadiyen kesimler; bir şekilde var olan duruma egemen; otoriter, baskıcı ve Ettiğim ettik, kestiğim kestik.”  diyen yönetimlerle beraber hareket edebiliyorlar.

       Lakin bize düşen; vahyin öncülüğünde, akılcı ve yepyeni bir bütünlüğe bağlı kalınarak; sivil hayatın önceliklerine yer vermektir.

      Korkum odur ki bizlerde; Batı Medeniyeti gibi kendimize yeni tanrılar bulma alışkanlıklarına sahip olabilir ve bu tanrıları, sivil yaşamın başköşesine oturtabiliriz. 

***

       Derler ki; İnsan İnsanın kurdudur. Ama sivil toplumlar, kurtların birbirini yemelerine engel olan mekanizmaların ta kendisidir. Eğer bu kurtlar, kendini tanrının yerine koyma cesaretine varırlarsa; kaoslu süreçlerin damarlarına girmişiz demektir.

       Bu sebep ile yarınlarımız, Ortaçağın vahşi iktidar kavgalarına benzeyebilecek yeni durumlara gebe olabilir ve toplum olarak bu problemlerin sancılarını hissedebiliriz.

          Vesselam herkese…

Yorum Yaz