matesis
dedas

Siyonizmi Anlamak

Gazze’deki Siyonist vahşet tüm şiddetiyle devam ededursun, Suudi Arabistan'da “Riyad Sezonu” ismiyle dünyanın en büyük müzik eğlence festivali düzenlendi. Festivale yüzbinlerce kişi katıldı.
Siyonizmi Anlamak

Filistin, Ürdün ve Mısır yönetimleri “şu fırtına bir dinse de yerimizden olmasak” derdinde. Neredeyse bütün Müslüman ülke yöneticileri bir eksiği bir fazlasıyla aynı durumda. Söylemlerinde vahşeti kınasalar da, idealize edilmiş nutuklar atsalar da, kimisi ülke ekonomisini bozuntudan korumak, kimisi şahsi ve ailevi kazanımlarını kaybetmemek, kimisi de hasmına kökten bağlı olduğundan ete dişe dokunur bir şey yapmıyor, yapamıyor.
Bizim cephemizde durum nasıl, diye bir gözden geçiriyorum. İsrail’li bir yetkilinin demecine göre, bu son olaylarda sosyal medyada İsrail’e destek verenler sıralamasında Türkiye ön sıralardaymış. Buyur burdan yak! E peki, mitingler gösteriler yapılıyor, en son haberlere göre büyükelçimiz de geri çağrıldı, sonracığıma konvoylar İncirlik Üssü’ne hışımla akıyor, dahası gençler Siyonist marka ve iş yerlerini hunharca protesto ediyor, üstelik terör malları daha önce görülmemiş bir kararlılıkla boykot ediliyor. İnkar götürmez bir çaba var ortada. Bütün bunlar hiç mi işe yaramıyor, boşa mı kürek çekiyoruz?
Elbette bunların hiçbiri boşa gitmiyor. Hiçbir işe yaramasa bile en azından herkes duruşunu, saffını ortaya koyuyor. Bu bütün dünya için bu şekilde. Dünyanın Batı yakası, bugüne kadar hiç şahit olmadığımız kadar yoğun ve etkili Siyonizm karşıtı gösterilere sahne oluyor. Bomba yağmurları altında ne zaman can vereceğini bilmez halde imanına sarılan, Yaradan’ına sarsılmaz bir teslimiyet gösteren insanları görüp bunun kaynağını araştıran ve bunun karşısında hayranlıklarını gözyaşları içinde itiraf edenleri daha çok görmeye başladık. Bütün kardeşleri vurdumduymaz olsa da İlahi hakikat uğruna canını, bütün varını feda edecek bir güruhun yeryüzünde hep var olacağını gözümüzle gördük, görmeye de devam ediyoruz.


***
Siyonizmin akıl çelici ve gaflete düşürücü çok fazla aygıtı var. Bir asırdır dikkatli bir disiplin içinde ağlarını çok sağlam örmüş, temellerini çok muhkem kılmış. Bilim, ekonomi, ticaret, medya, teknoloji adına aklınıza ne gelirse o alanda üstünlüğünü ilan etmiş. Bu ağ içerisinde insanların doğru bir bakış açısı edinmesi çoğu zaman zorlaşabiliyor. Bunun bir sonucu olarak, Gazze’deki vahşete gözyaşı döküp üzülen kadar, bunu kendine göre sebepler öne sürerek önemsemeyenler de çok fazla.


Gazze’deki vahşete tepki duymaya mesafeli olanların öne sürdükleri gerekçeler, kişisel durumuna ve fikir yapısına göre değişiyor. Seküler düşünceye yakın olanlar, İslami yaşam tarzına uzak olanlar veya “siyasal İslam”a karşı rezervi olanların halihazırdaki vahşete cılız tepkiler gösterirken “ama” ile başlayan cümleler kurmalarının temel nedeni, bugünkü Gazze savunmasında “Hamas” gibi bir yapının öne çıkmış olması. Filistin davasının savunuculuğunu bugün eğer sol, seküler veya liberal yapılar üstlenmiş olsaydı, bu kadar mesafeli olunmaz, daha güçlü tepkiler gösterilirdi belki. Ebu Ubeyde gibi figürler değil de, en başta olduğu gibi Deniz Gezmiş, Cengiz Çandar gibi figürler bu meselenin sözcülüğünü yapmış olsaydı, durum bugünkünden farklı olabilirdi. Ahmed Yasin, İsmail Heniye ve Halid Meşal gibi liderler değil de Yaser Arafat gibi liderler etkin olsaydı veyahut Mahmud Abbas gibileri bu meselenin tek temsilcisi olsaydı yaklaşım belki daha farklı olabilirdi.


Oysa tam da Cemil Meriç’in, ideolojileri insanlara giydirilen birer deli gömleği olarak tanımladığı noktadayız. Hastalıklı bir ideolojinin devletleşerek ve daha pek çok devleti de arkasına alarak ülkeleri ve milyonlarca insanı fütursuzca tehdit ettiği, yok etmeye ahd ettiği bir ortamda, ideolojilerin deli gömleklerine bürünerek duyarsız kalmak ve gereken insani tepkiyi göstermemek insanlığın içine düştüğü içler acısı halin ifşasından başka bir şey değil.
Peki, Siyonist İsraillinin cephesinden durum nasıl görünüyor? Siyonist örgütün en yetkili ağzı İsrail başbakanı Binyamin Netanyahu’nun 28 ekimde Gazze işgali konusunda Yahudilere hatırlattığı bir şey vardı: Düşman kavim Amalek. Hönküre hönküre, ağzından köpükler saça saça şunları söylüyordu:
“Şimdi gidin ve Amalek’in halkıyla savaşın. Sahip oldukları her şeyi yakıp yıkın ve asla merhamet göstermeyin. Hem erkekleri ve hem kadınları, bebekleri ve o bebekleri emziren kadınları, büyükbaş ve küçükbaş hayvanları, develeri ve eşekleri gözünüz kırpmadan katledin.”


Aslında Yahudilere, kutsal kitaplarında geçen şu fikri aynısıyla hatırlatıyordu:
“Şimdi git, Amalek'e saldır! Onlara ait her şeyi tümüyle yok et, hiçbir şeyi esirgeme! Kadın erkek, çoluk çocuk, öküz, koyun, deve, eşek hepsini öldür! (Tanah, 1. Samuel 15:3)”


Rivayete göre İsrailoğulları, milattan önce 1312’de, yani kabataslak bundan 3.000-3.500 sene önce, Mısır’daki el-Arîş’in 22 mil güneydoğusuna düşen Refidim’de bulundukları sırada Amaleklerin saldırısına uğramışlar. Bu kin ve nefret onlarda o kadar derinleşmiş ki kutsal metinlerinde bunun intikamını kendilerinden sonraki kuşaklara kutsal bir vasiyet haline getirmişler. Siyonistlerin dinsel bir motivasyonla yaptıkları bunca katliamda Amalek, bugün için Filistinliler ise de, yarının Amaleklerinin kimler olacağını bilemeyiz. Fakat şunu iyi bilmek gerekir ki; siyonizmin yoluna kim çıkarsa, menfaatleriyle kim ters düşerse, o bir Amalek adayıdır.


Mesele Amalek ile kalsa yine iyi. Arz-ı Mev’ud denilen bir şey var ayrıca. Aşağı yukarı herkesin bilebileceği gibi Fırat ve Dicle nehirleri arasında kalan geniş bir coğrafyanın Tanrı tarafından Yahudi ırkına verildiği düşüncesi. Siyonistlerin, bugün dünyanın en güçlü devletlerini, ekonomilerini ve savaş teknolojilerini arkalarına alarak uygulamaya soktuğu bu idealin hepimiz için büyük tehlikeler barındırdığı ortada. Yahudinin; dini bir görev, imanının bir parçası ve varlığının temel amacı olarak gördüğü bu ideale hizmet etmeyen veya buna engel olmaya çalışan herkesin Amalek ile aynı potaya gireceği de ortada. Kendisinin üstün ırk, geri kalanının da ona hizmet etmek üzere yaratılan “insan görünümündeki hayvanlar” olduğunu ona vaz eden bu hastalıklı ideoloji, bu yolda yapacağı hiçbir katliamdan Siyonisti alıkoymamaktadır.


Meselenin özü şu ki; bugün eğer Filistin’de Araplar değil de Kızılderililer, Eskimolar, Almanlar veya İspanyollar yaşasaydı onlar da aynı kıyıcılığa maruz kalacaklardı. Filistinliler eğer Müslüman değil de Şamanist, Şintoist, Hristiyan veya ateist olsalardı yine aynı zulme uğrayacaklardı. Yoluna çıkan hangi ideolojiden olursa olsun; ister “siyasal İslamcı”, ister sosyalist, ister hiçbir fikre kapılanmamış olsun, fark etmez; hepsi düşman, hepsi muarız, hepsi Amalek olmaya, başları ezilmeye mahkum olacaktı. Önü alınmazsa, Fırat ve Dicle arasındaki herkes günün birinde bu gerçekle yüzleşecek. Kaçış yolu bulana aşk olsun …

Editör: Kadir Üründü

Yorumlar

Image
Ziyaretçi
07.11.2023 / 09:34

ABD ve İngiltere hızlıca savaş gemilerini yolladı.Biden anında İsrail'e koştu.Yetmedi, nükleer başlıklı deniz altı yolladılar.Yetmedi, İsrail üniformaları ile ABD askerleri Filistin mücahitlerine karşı savaşıyor.ABD ve Batı anında İsrail'in yardımına koşmasaydı , Kassam Mücahitleri İsrail'i dağıtmıştı.Erbakan gibi siyonizmi topluma anlatacak bir lider kalmadığı için bizlerin bu konuda bilinçlenmesi gerekir.Korkak, pısırık, aşşağılık dünya hayatına paraya altına ve şehvete tapan katiller sürüsünden oluşan İsrail yok olacaktır.

Image
Ziyaretçi
06.11.2023 / 14:38

Akıcı ve etkileyici bir üslup. Aydınlandık sayenizde değerli hocam. Kaleminize sağlık 👏

Yorum Yaz