matesis
dedas

SİZDEN GELENLER (1)

Kıymetli okurlarım, günümüzde ekonomik sistemlerin temel yapı taşlarından biri, bireylerin ve işletmelerin sosyal güvenlik ve vergi uygulamalarıyla ilgili olarak taşıdığı yüklerdir.
SİZDEN GELENLER (1)

Bu iki kavram, toplumun genel refah düzeyini artırmak ve bireylerin yaşam kalitesini yükseltmek amacıyla oluşturulmuş önemli düzenlemelerdir.Bu haftaki yazıda sizden gelen sorulara karşılık bir derleme sunulacaktır.

SORU :
Ben oto galeri işi ile diğer yandan daire alım satım işi ile uğraşan bir mükellefim. Daire ve araba sattığımda satış bedelini tapu veya noterlikte nakit olarak alıp imzayı atıyoruz. Diğer bir ifade ile bankadan herhangi bir havale olmuyor. Yani bedeli bankalar üzerinden olmuyor. Bu uygulama ileride bir sakınca olur mu?

CEVAP :
Tevsik zorunluluğu Vergi Usul Kanunu (VUK) Tebliği No:459 ile düzenlenmiştir.Buna göre fatura almak zorunda olan birinci ve ikinci sınıf tüccarları, serbest meslek erbabını, kazançları basit usulde tespit olunan tüccarları defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçileri, vergiden muaf esnafı tevsik zorunluluğu kapsamındadır.
Tapu sicil müdürlüklerinde gerçekleştirilen işlemler karşılığında yapılan tahsilat ve ödemelerin,
Noterlerde gerçekleştirilen işlemler karşılığında yapılan tahsilat ve ödemelerin aracı finansal kurumlar kanalıyla yapılması zorunluluğu bulunmamaktadır.

SORU :
Araç kiralama ve araç alım satım işiyle uğraşmaktayım. Yazarkasa kullanma zorunluluğum var mıdır?

CEVAP :
Ödeme Kaydedici Cihaz (OKC) Genel Tebliği No:43’de motorlu kara taşıtlarının alım-satım ve kiralama işi yapan mükelleflerin yazar kasa uygulamasından muaf tutulduğu açıklanmıştır. Bu açıklama doğrultusunda sizin yazar kasa uygulamasından muafsınız.


SORU :
Basit usule tabi bir mükellefim. Internet üzerinden satış yapmaktayım. 2023 yılında yaklaşık olarak 500 bin civarında satış yapmış bulunmaktayım. Bu satışla tekrar basit usule göre mükellefiyetim devam eder mi?

CEVAP :
Değerli okurum, basit usule tabi mükellefin Internet üzerinden yapılan her türlü alım satım faaliyeti büyükşehirler dahil tüm ülke genelini kapsaması nedeniyle bu şekilde faaliyette bulunan mükelleflerin Gelir Vergisi Kanunu’nun 51. Maddesindeki yetki uyarınca yayımlanan 95/6430 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı kapsamında kalacaklarından basit usulde vergilendirilmeleri mümkün değildir. Sizin gerçek usulde vergilendirilmeniz gerekir.

SORU :
3 Ortaklı Anonim Şirketten 1 ortak ortaklıktan çıkmak istiyor ama hissesini 2 ortak almak istemiyor bu ortak ortaklıktan nasıl ayrılabilir. Diğer taraftan ödemiş olduğu sermayeyi nasıl geri alabilir?

CEVAP :
Anonim Şirketlerde, şirketten çıkma veya çıkarılmaya ilişkin hükümler ana sözleşmede yer alabilir.
Böyle bir düzenleme var ise bu hükümler kullanılarak şirketten çıkabilir. Ana sözleşmede bir hüküm yok ise haklı sebepleri ileri sürülerek asliye ticaret mahkemelerinde dava açılabilir. Bu durumlar haricinde A.Ş. ortaklığından ayrılmanın tek yolu hisseleri devretmektir. En kolay yolu da ikinci yoldur.

SORU :
Firmamızda bir personel emekli olma ümidini kesmesiyle SGK’ya adına yatırılan primleri, geri, almak istiyor. Bu mümkün müdür?

CEVAP :
Sevgili okurum, mümkündür ama şu şekilde 5510 sayılı Kanunun 4. Maddesinin (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar ile bu kanuna göre ilk defa (c) bendi kapsamında sigortalı olanlardan herhangi bir nedenle çalıştığı işten ayrılan veya işyerini kapatan ve yaşlılık aylığı bağlanmasına için gerekli yaş şartını doldurduğu halde malullük ve yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanamayan sigortalıya (a) ve (c) bentleri kapsamında ise kendi adına bildirilen (b) bendi kapsamında ise ödediği malullük ve yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin her yıla ait tutarı primin ait olduğu yıldan itibaren yazılı istek tarihine kadar geçen yıllar için her yılın gerçekleşen güncelleme katsayısı ile güncellenerek toplam ödeme şeklinde verilir.
Yani madde hükmüne göre 60 yaşını tamamlamış ise kurumun ilgili birimine talepte bulunu
Lmaası halinde alabilir.

SORU :
Mardin ilimizde kurulu bir tekstil firmasında 7 yıldır çalışmaktayım. İşverenim tarafından her yıl imzatılan evrakla işten çıkışım yapılmaktadır. Sonra tekrar çalışmaya devam etmekteyim. Böyle bir uygulama yasal mıdır?

CEVAP :
Bilindiği gibi belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışan bir işçi asgari bir yıllık çalışmasının bulunması durumunda diğer koşulların sağlanması kaydıyla kıdem tazminatına hak kazanacaktır. İşverenler tarafından iş sözleşmesinin sona ermesi durumunda ortaya çıkan kıdem tazminatı ödeme yükümlülüğü ciddi bir maliyet teşkil etmektedir. Bu durum işverenleri kıdem tazminatı ödememek için farklı yöntemler geliştirme ve iş kanununda öngörülen yükümlülüklerin dışına çıkma amacıyla farklı arayışlarına sevk etmektedir. İşverenlerin başvurduğu yöntemlerin başında iş sözleşmelerini belirli süreli iş sözleşmesi olarak düzenleme gelmektedir.Ancak İş Kanununun 11. Maddesinde yer alan “Belirli süreli iş sözleşmesi esaslı bir neden olmadıkça birde birden fazla üst üste (zincirleme)yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edilir.” Düzenleme ile işverenlerin iş sözleşmelerini belirli süreli yapma ve bu sözleşmeyi sürekli yenileyerek kıdem tazminatı ödemekten kurtulma noktasındaki girişimleri engellemiştir.

Bu durumda Yargıtay tarafından verilen kararlar da dikkate alındığında iş sözleşmesinin başlangıçtan bu yana aralıksız devam ettiği kabul edilecek ve sözleşmenin sona ermesi durumunda işveren bunun sonuçlarından sorumlu olacaktır

SORU:
Firmamızda yabancı uyruklu bir çalışan bulunmaktadır. Üç yıldan beri yanımızda çalışmaktadır. İş sözleşmesini sona erdirdiğimizde kıdem tazminatını ödemek zorunda mıyız?

CEVAP :
Kıdem tazminatını usul ve esasları 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. Maddesinde belirtilmiştir. Bu maddeye göre; asgari bir yıllık çalışması bulunan işçi,ye iş sözleşmesinin madde metninde belirtilen nedenlerle sona ermesi durumunda hizmet akdinin devamı süresince her geçen tam yıl için 30 günlük ücret tutarında kıdem tazminatı ödenir. Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden ödeme yapılır.
Türkiye’de çalışan yabancı işçiler de İş Kanunu kapsamındadır.Önemli olan işçinin Türk veya yabancı olması değil, kıdem tazminatını ya da ihbar tazminatını hak etme koşullarını sağlıyor olmasıdır. 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. Maddesinde kıdem tazminatına ilişkin usul ve esaslar ortaya koyulurken işçinin Türk veya yabancı olması şeklinde herhangi bir ayırıma yer verilmemiştir.
Bu nedenle süreli çalışma izni süresiz çalışma izni bağımsız çalışma izni şirket müdürlerine, yönetim kurulu üyelerine ve ortaklarına özel çalışma izinlerinden herhangi bir tür izinle çalışıyor olması koşulu ile yabancı işçiler de İş Kanunu’na tabidir ve bu kişilerde kıdem tazminatına ilişkin koşulları sağlamış olduklarından Türk işçileri gibi kıdem tazminatına hak kazanmaktadırlar.

Günün Sözü :”Esas zorluk, yeni fikirlerin geliştirilmesi değil, eski düşünce yapısının terk
edilmesidir…” (John Maynard Keynes)

Abdulbaki AKBAL
S.M.Mali Müşavir-B.Denetçi

Yorum Yaz