matesis
dedas

Suadiye Sendromu

Suadiye Sendromu

Bazı okuyucularımız Suadiye’nin nerede olduğunu belki bilmezler. Hemen anlatayım; Suadiye İstanbul’un ünlü bir semtidir. Bu semtin adını ilk defa ben rahmetli Musa Anter’den duydum. Musa Anter İstanbul’a göç ettiği zaman, Suadiye de ev kiralamıştı. Burada ailesiyle birlikte uzun bir dönem yaşadı.

Daha sonra memleketine geri döndü.

Musa Anter esprili tarzıyla İstanbul’u sık sık bizlere anlatırdı. Bizlere severek ve gülerek anlattığı bir Suadiye hatırası da şöyleydi;

Suadiye trafik polisleri kavşaklarda, bir petrol bidonunun içinde görevlerini icra ediyorlardı. Bidonun içindeki polis düdük çalarak trafiğe bir yön vermeye çalışıyordu. İlk dönemler de trafik polislerinin ağırlığı epey hissediliyordu. Herkes onlara saygı gösteriyordu. Bir tek işaretle tüm trafik araçları bir yandan öteki yana geçiyorlardı. Herkes trafik polislerine içten saygı gösteriyor ve onların işaretlerini heyecanla bekliyorlardı.

Ama zaman geçti ve trafik polislerinin bu saygınlığı erimeye başladı. Kimse artık onları pek ciddiye almıyordu. Trafik polisleri sağı işaret ederken, yolcular tersine gidiyordu! Onlar herhangi bir tarafı işaret ederken, yolcular öteki tarafa gidiyorlardı!

Yani zamanla Suadiye’deki trafik polisleri işlevsiz bir konuma düştüler…

Birçok kişi Suadiye’deki trafik polislerinin konumuna düşmüştür diyordu Musa amcamız…

Şimdi ben bu sosyolojik, psikolojik, siyasi ve sosyal olaya Suadiye Sendromu adını koymak istiyorum. Bu adı ben koyuyorum ve bunu tartışmaya da hazırım…

Bir kere sendrom kavramı tekrarlanan toplumsal hastalıkların, hastalık komplekslerinin, hastalık belirtilerinin toplumsal resimlerine ve tipik davranış biçimlerine verilen bir isimdir. Bu belirtiler hastalıklı bir durumu anlatmaya çalışan kavramlardır. Mesela Stockholm sendromu var, Vietnam sendromu var, bölgemizde savaşa katılan askerlerin tipik davranış biçimleri için Güneydoğu sendromu diyenler de var.

Dilleri Kürdistan sendromu demeye varmıyor. Ama olsun gerçekler yine ortadadır…

Ben de Musa Anter’in bizlere anlattığı Suadiye trafik polisi olayını Suadiye sendromu olarak adlandırıyorum…

Ve tekrar memleket sorunlarına geri dönüyoruz…

Son dönemlerde Nusaybin’de cereyan eden olayları, siyasal ve sosyal gerçekleri Suadiye sendromu olarak adlandırmak bence pek isabetlidir.

Her alanda işlevsizleşmiş dernekler, yöneticiler, resmi kurumlar, resmi görevliler, orduları olmayan komutanlar, üyeleri olmayan başkanlar ve her yerde baş gösteren yılgınlıkları görünce, Suadiye trafik polisini hatırlamaktan kendimi alamıyorum.

İlçemizde bir sürü insan Suadiye sendromuyla karşı karşıyadır!

Şimdi bakınız; Anadil eğitimiyle ilgili Nusaybin’de bir yürüyüş yapılıyor. Anadil eğitimi tüm Kürtleri kapsayan bir taleptir. Bu çok açıktır. Hemen hemen Nusaybin’deki herkes bu talebi destekler. Hiç ummadığınız kişi ve cemaatlerden bile bu talebe destek gelir. Yeter ki sizler ayırım yapmadan bunları düzgün bir biçimde insanlarımıza anlatmaya çalışın.

Söz konusu yürüyüşü düzenleyen dernek ve kurumların sadece yöneticileri katılsa bu yürüyüşe, binlerce insanin yürümesi gerekirdi! Ama bu yürüyüşten kimsenin haberi olmuyor, zaman ve mekân ise doğru düzgün kimseye bildirilmiyor. Ön çalışma yok. Plan yok, program yok. Birkaç yetişkin ve yanlarına bazı çocukları alarak yürüyüş düzenlemek akıl karı olamaz ki…

Şimdi bu arada birleri çıksa ve dese ki Nusaybinliler anadil eğitimi istemiyor, ne diyeceğiz onlara? Yöneticilerin beceriksizliği mi diyeceğiz yoksa halk bu talebi istemiyor mu diyeceğiz? Yürüyüşe katılanların sayısı ortada değil mi? Anadilde eğitime destek yürüyüşüne katılım neden bu kadar azdır? Nusaybin’de Anadil eğitimine destek verecek onbinlerce insanımız varken, sizler bunların binde birini harekete geçiremiyorsanız, burada bir aymazlık var demektir. Bunları yürüyüşe katmak, bunları bilgilendirmek, zamanında haber vermek herhalde yöneticilerin görevi olmalıdır. Doğru olan bu değil mi? Bunu yapamıyorsanız kendinize bir sorun yanlış nerededir diye.

Suadiye sendromu işte burada geçerlidir!

Aynı Suadiye’deki trafik polisleri gibi sizlerin de işlevleri artık kalmamıştır…

Bunun nedenlerini iyi düşünmeniz gerekmiyor mu?

Öte yandan Belediyedeki zabıtaların çalışmalarını yakından bir gözleyin. Onlara bu görevi belediyemiz vermiştir. Görevleri için ücret alıyorlar ve yasalarla belirlenmiş görev ve yetkileri var. Zabıtalar ilçedeki iç düzeni sağlamakla görevlidirler. Ama gelin görün ki Nusaybin esnafı, halkı bu görevlilere gereken saygıyı göstermiyor. İlçemizin bütçesinde bu görevlilere maaş veriyoruz ama onların görevlerini yerine getirmesi için yardımcı olmuyoruz.

Trafik polisleri de aynı durumdadırlar…

Trafik polisleri görev yapmadığı zaman kesinlikle zarar görenler bizler oluyoruz.

Temizlik konusunda aynı sorunları yaşamıyor muyuz? Temizlik hizmetlerini taşeron bir firma yapıyor. Hâlbuki seçim belgelerinde net olarak taşeronlaşmaya karşı bir duruş vardı. Ne oldu?

Bu ve benzer konuları ciddi bir biçimde tartışmamız gerekiyor değil mi?

Aksi durumda Suadiye sendromu tüm bu toplumu sarabilir. Aynı bulaşıcı bir hastalık gibi bütün önemli toplumsal organlarımızı denetim altına alabilir. Bu olaylar tüm toplumu işlemez bir hale sokabilir. O zamanda birbirimizle uğraşmaya başlarız. Herkes başına buyruk olur ve bildiğini okur. Ortak akıl, ortak yaşam felç olur. Böylesi bir durum neticesinde bireysel çıkarlar çatışmaya başlar ve toplumsal yaşam çekilmez olur.

Bundan zarar görecek olanlar kuşkusuz bizleriz.

Zaman fazla geçmeden Suadiye sendromunu önlemek gerekiyor. Herkes elini taşın altına koymalıdır.

Yoksa Nusaybin’in hali yaman olur.

Benden söylemesi…

Yorumlar

Image
EFE
08.10.2011 / 19:07

GÜZEL BİR YAZI TEBRİK EDERİM FAKAT BAHSETTİĞİNİZ TARAFLI TARAFSIZ HERKESİN TAKDİE RTTİĞİ MUSA ANTER SUADİYEDE DEĞİLDE BAHÇELİEVLER VEYA ESENLER DE OTURSAYDI DAHA ÇOK MUTLU OLURDUK.HANİ İNSAN MUSA ANTER İN KOMŞULARININ AZİZ YILDIRIM TARZI VEYA O BAR BENİM BU BAR SENİN DOLAŞAN KİŞİLERDEN OLMASINI İSTEMEDİĞİMİZDEN BÖYLE YAZIYORUM YOKSA MUSA ANTER EN İYİ SEMTLERDE OTURMAYA LAYIK BİR ŞAHSİYETTİR

Image
kral çıplak
01.10.2011 / 12:51

prez memoste<br>birkaç yerde sürücü yerine yolcu demişsin<br>yazılarınızı severek okuyoruz <br>birilerinin kral çıplak deme vaktinin geldiğini düşünenerdenim bende<br>saygılar...

Image
Ahmet Usta
27.09.2011 / 17:26

kaleminize ve yüreğinize sağlık. Aslında meşru her talebin bütün kesimlerce makul karşılanacağına bende inanmaktayım. fakat son günlerde kimin elinin kimin cebinde olduğu belli olmamaya başladı. Nasrettin hocanın ayaklarımız karıştı diyen mahallenin yaramaz çocuklarına uyguladığı sopalı çare lazım. Bu millet doğulusu ve batılısıyla aşırılık isteyen herkese ve herkesime topyekün bir sille vuracak, şiddeti uygulayanlar, şiddeti çözüm olarak görenler, şiddetten beslenenler aramızdan çekilince her şey çözülecek diye umuyorum.

Yorum Yaz