matesis
dedas

Sünnet Namazları

Sünnet Namazları

Peygamber efendimizin kıldığı namazların hiç birisi gelişi güzel değildi.

Hepsinin ayrı bir hikayesi vardır. Gönül ve zihin hikayesi.

Rastgele kılmazdı namazlarını: öylesine değildi ibadetleri.

Rutine bindirmemişti namazlarını; alışkanlığa dönüşmemişti.

Hepsinde bir hikmet, hepsinde bir anlam vardı.

Dingin bir zihin ve dinamik bir duruştu.

Alışkanlığa dönüştürülerek kalıplaşan kuru ibadetler hiç değildi.

Peygamber açık bir zihne ve  sımsıcak bir kalbe sahipti.

Yaptığını bedeni ve şekli sınırlarda tutan biri değildi; olmadı.

Ya da, ne yaptığının derin anlamını  hissetmeyecek biri asla değildi.

Çünkü O, fetanet sahibi biriydi.

Diğer peygamber olan kardeşleri Nuh, Hud, Lut, İbrahim, Musa ve İsa… gibi.

Deruni bir anlayış, zekice bir kavrayış ve güçlü bir muhakemeye sahip.

Rabbi ile ilişkisi samimi, ciddi ve seviyeli idi.

Rabbine karşı vefalı, içten ve mahviyet içinde bir duruşa sahipti.

İstikametini hiç bozmadı; dik duruşlu ve sorumluluğunun idraki içindeydi.

Rabbinin varlığa, insanlığa ve kendisine lütfettiği ihsanın farkında biri olarak bunun altından nasıl kalkılabileceği ve sorumluluklarını nasıl ifa edeceği hususunda uykuları kaçıyor, boynu bükülüyor, omuzları düşüyordu.

Rabbine en yakın olacağı ve bedenen de eyleme dönüşebildiği an olarak secdeleri görürdü.

Onun için çokça secde ederdi.

Secdelerini çok uzattığı da olurdu, kısa tuttuğu da.

Secdeleri içeren bir ibadet olarak farz kılınan namazların dışında bulduğu her vesile ile namaz kılardı.

Korku hali geçtiğinde, yorucu bir meşgaleden kurtulduğunda, savaş kızıştığında, seferden döndüğünde… rabbi ile ilişkisini sıcak tutmak için bunları vesile bilir namaz  kılardı.

Güneş tutulmasında, ay kararmasında, mutluluk durumunda ya da önemli bir kararın arefesinde namaz kılmayı ihmal etmezdi.

Namaz,

Bilincin ve idrakin tavan yaptığı namaz.

Tembelliğin, boşvermişliğin, vurdumduymazlığın, ihmalkarlığın.. aşılarak kıyama durulan namaz.

Kaptırılmış ve rutine bırakılmış zaman ve mekanı anlamlandıran namaz.

Kibre meyilli beşeri zaafları burnu yere sürten; şöhret illetine bulaşan alnı yere indiren secde.

Peygamber namazları…

Şekil ve kalıbıyla; vakti, rekat sayısı, kıraatı ve erkanıyla kılmakta olduğumuz ve ‘Sünnet’ diye adlandırdığımız namazlar!

Ruhu, anlamı, derinliği ve amacı boyutunda ise büyük oranda ıskaladığımız…

Rutin hale getirilen, dinamizmi ve dinginliği kaybolan namaz şeklen ‘sünnet’ bilinse de, hakikatte ‘sünnet’ midir?

Allah ile ilişkisini sıcak tutmaya, gönlü Allah ile irtibatlı kılmaya, dünya meşgalesinden ve toplumsal sıkıntılardan bunayarak istikameti bozmamaya vesile kılınan aktif bir ‘Sünnet Namazı’; vakti, şekli, kıratı ve kalıbıyla dondurulmuş pasif bir ‘adet namazı’na dönüşebilir.

O zaman rekat sayısı ve kıratı ile peygamberin namazından daha çok olabilir ama; hakikatte asla.

Yorumlar

Image
Furkan ÖZGÜR
29.09.2011 / 13:55

Bu güzel dini yazınız için allah razı olsun.selametle kalın.

Image
ALİ BİLGİN
27.09.2011 / 23:16

Yüreğine sağlık güzel bir yazı olmuş... Bu kadar dünyevileştiğimiz bir ortamda güzel bir hatırlatma ... Rutin dışı bir yaklaşım, ufuk açıcı...

Image
Molla
27.09.2011 / 23:05

Klasik bir başlık altında okuduklarım beni ters köşe yatırdı. Vallahi ilginç ve de bilinç içerikli olmuş. Sünnet namazlardan öyle bir yazı!

Image
Ahmet Usta
27.09.2011 / 17:11

Ağzınıza sağlık. dünyevi işlerden ihmal ettiğimiz sünneti seniye için güzel bir hatırlatmaydı.

Image
Mevlevi
26.09.2011 / 22:26

Mübarek sanki çağdaş mevlana gibi

Image
öğrenci
26.09.2011 / 20:00

Hocam öncelikle yüreğinize sağlık yine güzel bir yazı yazmışsınız.Öncekilerde olduğu gibi....Yazıda ana meseleyi son paragraflara bırakmışsınız keşke son paragrafları biraz daha açsaydınız...<br> Yazınız için Allah razı olsun......

Yorum Yaz