matesis
dedas

Suriye bekle geliyoruz - II

Suriye bekle geliyoruz - II

Suriye’ye bekle geliyoruz dedikten sonra ne zaman sorusu akla geliyor. Bunun için Libya işgaline bakacak olursak hemen öncesinde uluslararası temas gruplarının ortaya çıktığını görüyoruz. Amerikan önderliğinde Demokratik Suriye'nin Dostları adı altında örgütlendiler. Amaç Çin ve Rusya’nın vetosuna takılan işgalı etrafından dolanarak gerçekleştirmektir.

Bunun için Türkiye’deki gazeteler büyük patronun isteği üzerine Suriye’yi karalıyorlar ve hiçbir büyük gazete oturup da Rusya’nın ve Çin’in niye bunu redettiğini tartışmıyor. Amerikanın buraya gelişini Rusya’nın ve Çin’in buradan çıkışına tercih ediyorlar. Bu büyük oyundur. Büyük Orta Doğu oyunudur.

Libya’da Rusya’nın ve Çin’in veto etmediği işgal Libya halkından çok işgalci kuvvetlere yaradı. İtalya’ya, Fransa’ya ve Amerika’ya yaradı.  Mısır’daki devrim daha Mısır halkına yarayamadı. Yemen ve Körfez’deki devrim denemeleri Amerika’ya yaramayacağı için gerçekleşmesine izin verilmedi. Şimdi de Suriye’de devrim isteniyor. AB ve ABD Suriye’nin devrimini Suriye halkının menfaatinden çok kendi menfaati için istediğini ne ıspat etmeye ne de anlatmaya gerek var.

İşte burada Türkiye de bu pastadan payını istiyor. Türkiye Suriye’deki bir işgalin uluslar arası menfeaatler ilişkisini değiştereceğini biliyor. Türkiye bu değişimde rol almak istiyor. Fransa’nın ya da İngiltere’nin tekrar Suriye’ye yerleşmesinin Suriye’den çok kendisine zarar vereceğini Türkiye biliyor. Bunun için gerekirse 900 km.’lik hududuyla bu işgalde etkin rol almak istiyor. Bunun için AB ve ABD’den çok Arap Birliğiyle temas halinde. Münih’teki Güvenlik Konferansında A.Davutoğlu  yeni inisiyatifler konusunda Arap Birliğiyle istişarelerinin sürdüğünü açıkladı. Aynı zamanda da Suriye'ye müdahale konusunda Amerika'yla anlaştığı iddia edildi. Gerçi haber Dışişleri tarafından yalanlandı ama ateşin olmadığı yerde duman olmaz. Tekrar  1 Mart tezkeresinin çıkamayabileceği bir ortamda bir süre sonra  gazetelerimizde Irak işgali öncesi gibi ama bu defa “Tam Gaz Şam!” manşetleri gazetelerimizde yayınlanırsa şaşırmamalıyız.

Çünkü AKP’nin Suriye konusunda konuşmalarında aleni bir iştah görülüyor. ABD güdümündeki diktatörlük karşıtı demokrasi bloğunun atlısı olarak Türkiye ön görülüyor. Daha geçen haftanın gazetelerinde “Türkiye’nin Esad’ı bitirme planı” ve “Suriye için Libya modeli” manşette çıktı.
Her iki yazıda da Başbakanın “Suriye yönetiminin değil halkının yanında yer alacak ülkelerle yeni bir girişimi de bu noktada başlatacağız, hazırlıklarını yapıyoruz” cümlesi ortaktı. Bu gazetelere göre Türkiye’nin önce Arap Ligi ülkelerini sonra da ABD ve AB ülkelerini Istanbul’da toplayarak Libya benzeri bir müdahalenin nasıl yapılabileceği anlatılıyordu.

Bu sadece ulusal gazetelerimizde değil İran’ın İngilizce yayınlanan Press yayını Türkiye’nin Suriye’ye gireceğini haber yaptı. Artık sağır sultan dahi Türkiye’nin  Suriye’deki olaylarda taraf olduğunu biliyor. Türkiye’nin tarafsız olduğunu savunmak Başbakanın Suriye’de öldürülen muhalifleri şehit olarak tarif etmesinden sonra imkansız. “Humus’un hesabı sorulacak” ya da “Men dakka dukka” cümleleri ile Başbakanımız alenen tarafını belli etti.

Tabiiki insanın taraf sahibi olması ile devletin taraf sahibi olması aynı şey değil. Devletin komşuda rejimi devirmek için silahlı gruplara yardım etmesi, askerlerini karşı tarafa geçirmesi iyi komşuluk ilişkisi değildir. Suriye’den Türkiye’ye sığınanlara yardımda bulunmak iyi komşuluk ilişkisidir. Hangi taraf kazanırsa kazansın buna teşekkürle mukabelede bulunacaktır. Ama silah geçişine izin vermek, Suriye askerlerinin geçişine izin vermek farklı. Böyle bir durumda muhalifler kazanırsa Türkiye’ye teşekkürde bulunurlar ama diğer komşular da Türkiye’nin müdaheleci ilişkisini hatırlar. Lakin muhalifer  kazanamazlarsa Esad bunun intikamını Türkiye’den alır.

Ben Esad’ı desteklemiyorum, ama Türkiye’nin tavrı da Esad’ı dönülmez bir yola soktu. Esad’a şu anda kazanmaktan veya ölmekten başka bir çare bırakılmıyor. Türkiye muhalifleri destekledikçe daha muhalif ölüyor, ölü sayısı arttıkça da Türkiye daha fazla destek veriyor. Bu da işin başında Türkiye’nin yanlışa tarafa oynamasından kaynaklanıyor.

Yorum Yaz