tatlidede

Ticaret Ahlakı

Ticaret Ahlakı

Ticaret Ahlakı

 

İnsan hayatını devam ettirmek ve yaşamak için ev, ev eşyası, yiyecek ve giyeceğe muhtaçtır. Bu ve benzeri ihtiyaçlarını karşılamak için ise çalışması ve kazanç sağlaması gerekir. Hiç şüphesiz bu kazanç yollarından birisi de ticarettir. Ticaret deyince Sadece meslek sahibi olan tüccarlar değil, her insanın, ticaretle uzaktan yakından ilgisi vardır. İnsanlar günlük hayatta ya alıcı ya da satıcı konumundadır. Yani alışveriş, günlük hayatın kaçınılmaz bir parçasını teşkil etmektedir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Resulullah (s.a.v) “Rızkın onda dokuzu ticarettedir.”1 buyurarak, insanları ticarete teşvik etmiştir. Ayrıca: “Emin ve (alışverişinde) doğruluktan ayrılmayan ticaret ehli, Peygamberler, Sıddıklar, şehitler ve Salihlerle beraberdir.”2 buyurarak, makbul ticaretin bir kısım şartlara bağlı olduğuna dikkatlerimizi çekmiştir.

 

Bunun için, alışverişle, yani ticaretle ilgili bir kısım esasların bilinmesi gerekmektedir. Bu yazımızda bunları kısmen de olsa belirtmeye çalışacağız.

Ticaret ahlâkı denildiği zaman; dürüst, doğru ve güvenilir bir tacirde bulunması gereken ahlâkî faziletler akla gelmektedir. Bu ahlaki faziletlerin başında

1-Ölçü ve tartıyı adil olarak yapmak gelmektedir. Ayeti kerimede “"Ölçüyü adaletle tutun ve eksik tartmayın." Buyurulmaktadır.

2-Alışverişte Yalan Konuşmamak ve Yalan Yere Yemin Etmemek, malın vasfını olduğu gibi söylemek; Ayeti Kerime de" Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah kıyamet günü onlarla hiç konuşmayacak ve onları tezkiye etmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır." buyurulmaktadır.

3-Karaborsacılık; Karaborsacılık, yiyecek maddeleri satın alıp, fiyatları yükselsin diye saklamak demektir. Karaborsacılık, ticarette dinin tasvip etmediği sakıncalı davranışlardandır ve haksız bir kazanç yoludur. Peygamberimiz (s.a.v) "Karaborsacı ne kötü insandır! Ucuzluk olunca üzülür, pahalılık olunca sevinir."

4- Ticaret, insanı Allah’ı anmaktan alıkoymamalıdır. Ayeti kerimede “Öyle adamlar vardır ki, ne ticaret ne de alış-veriş onları, Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoymaz. Onlar kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.” Buyurulmaktadır.

 

Peygamberimiz (s.a.v) bir defa ekin pazarına uğramış, hoşuna giden bir buğdayı eli ile yoklayınca eline ıslaklık isabet etmişti. Buğday sahibine:

- Ey ekin sahibi, bu ne? Diye sordu. Ekin sahibi:

- Ey Allah'ın Resulü, yağmur altında kaldı ve ıslandı, deyince Peygamberimiz:

"O ıslak kısmı insanların görmesi için ekinin üstüne koysaydın ya. Bizi aldatan bizden değildir" buyurdu.1

 

Tarihe baktığımız zaman ecdadımız bu prensipler doğrusunda hareket etmişlerdir. Örneğin Sabahleyin dükkânına ilk gelen müşteriye müstesna bir ilgi gösterir, ona münasip bir ikramda bulunurlarmış. Müşteriyi "Cenâb-ı Allah’ın takdir ettiği rızkı kendisine ulaştıran kişi" olarak görür, onu veliyi nimet kabul ederlerdi.

Onlar eline geçen müşteriyi, sömürmeyi değil, memnun etmeyi ön planda tutmuşlardır. Bir miktar mal alan kimseye, komşusu bulunan esnafı göstererek, "Ben sizden yeteri kadar kâr elde ettim. Şu komşum henüz siftah etmedi. Malın bir kısmını da ondan alınız" diyerek göz tokluğunun örneklerini vermişlerdir.

Bir de bu günkü perişan halimize baktığımız zaman, şâirin haklı olarak sorduğu, "Nemiz kalmış fezâilden, Nemiz eksik rezâilden?" sorusunu tekrarlamak ihtiyacını duyuyoruz. Uyanmamıza vesile olur düşüncesi ile sözlerimizi bir hadisi şerif meâli ile tamamlamak isteriz: "Biriniz, kendi nefsi için sevdiğini (din) kardeşi için sevmedikçe (hakkıyla) iman etmiş olmaz

 

1-Suyûtî, el–Câmi’u’s–Sağîr [Feyzu’l–Kadîr’le birlikte], 3, 244

2-(Tirmizî, Büyû, 4)

 (Müslim, İman, 43/295)

Ahmet Sırdaş

                                                                                                         Mardin Müftülüğü

Aile İrşad Ve Rehberlik Bürosu

Yorum Yaz