matesis
dedas

Üç Fotoğrafın Öyküsü

Üç Fotoğrafın Öyküsü

İlk fotoğraf, belli ki bir fotoğraf stüdyosunda çekilmiş. Yani vesikalık bir fotoğraf. Şervan’ın son görüntüleri dikkate alınırsa, fotoğrafın üzerinden çok fazla bir zaman geçmemiş diyebiliriz. Çocuk yaşına rağmen, ciddi bir maske takınmış fotoğrafta. Kömür karası gözlerinin odaklanma şekline bakılırsa, gözlerinde biraz da şaşılık olduğu söylenebilir. Sıradan bir günde sıradan bir stüdyoya, daha çok resmi işlerde kullanmak için bu fotoğrafı çekmiş izlenimi veriyor. Fotoğraf çekildiği gibi kalmamış elbette, fotoşhopla düzeltilmiş. Yine de bıyıkları yeni yeni terleyen ergenlik çağında bir genç ile karşı karşıyayız. Burun, dudak, kaş ve çene yapısı bir biriyle uyumlu, birbirini destekler şekilde duruyor. Yüzünün kemik yapısı ilgi çekici… Bu fotoğrafa bakılırsa Şervan bir liderin oğlu olarak, çocuk heyecanıyla, çevresine caka satacak, belki de kızları peşinden sürükleyecek bir duruş sergilemiş.

3f.jpg

İkinci fotoğraf ise cephede ya da cepheye giderken çekilmiş. Küçük yaşına rağmen, kendinden yaşça daha büyük görünen yoldaşlarıyla fotoğraf çektirdiği kareye bakıldığında, yapılı, uzun boylu biri sayılır Şervan. Büyüdükçe altı-yedi santim daha uzayacak bir anatomiye sahip olduğunu hissettiriyor. Bu fotoğrafta çocukluğun verdiği heyecan okunuyor; sözgelimi iyi bir poz vermek için çok içten davranmış sanki. Başına sardığı siyah renkli poşu ve sivil kıyafetlerin üzerine sardığı şarjörlerle, Rojava’da değil de Bolivya çöllerinde rejime karşı savaşıyor izlenimi veriyor. On yıllardır devrime hazırlanan bir halkın, son yüz yılda dünya devrim tarihinden habersiz olmadığının da göstergesi gibi duruyor bu fotoğraf. En çok bu resim üzerinde durmak istiyorum. Mütevazılıği elden bırakmayan bir ciddiyet var dudaklarının arasında. Yüzündeki ifade, denilebilir ki çocukluğundan, belki de doğumundan bu yana, devrime inanmış, kanıksamış, tüm yaşamını ve ailesini bu uğurda eğitmiş bir babanın oğlu olduğunu hissettiriyor.

Resimde, sağ elinde silahın bir parçası görünüyor. Silahı tutuşuna bakılırsa, çok da usta değil… Korkuyla alay eden kirpiklerinin ucundaki hale topraklarını savunmak için ustalıktan daha çok cesarete ihtiyaç duyulduğunu imliyor gibi. Yine silahı tutuşuna bakılırsa çocuk heyecanıyla daha önce silah tutma provası yapmış gibi… Acemi olsa da toprakları ve namusları için yere düşen yoldaşlarından daha ayrıcalıklı olmadığının da provasını yapmış gibi duruyor.

Üçüncü fotoğraf ise Şervan’ın naşının baba evine getirilmesi. Kırmızı bir battaniyeye sarılmış naşın çevresindekiler ağlamaya başladıklarında, Şervan’ın annesi, tüm ölenlerin annesi olduğunu unutmuyor yine de. Başında İslami usüllere göre bağladığı eşarbı var. Bu da gösteriyor ki devrim liderinin eşi inançlı biri. Yüreğinde açılan yara ise ne kadar büyük olursa olsun, o ana kadar toprağa düşen tüm gençlerin anısına saygı duyuyor. Onuru ve toprağı için yaşamın en güzel çağlarında yaşamını yitirenlerin anısına caydırıcı bir öfke ile bakıyor dünyaya.  Devrime inanmış, bu uğurda yaşamını yitiren tüm savaşçıları evladı gibi bağrına basmış bir annenin, yine de evlat acısının yüreğinde açtığı yarayı izliyoruz. Bir yandan annelik yanı ağır basıp oğlu için ağlarken, bir yandan da toprakları ve onurları için toprağa düşen bütün gençlerin ortak acısını yüreğinde hisseden bir izlenim veriyor. Yana açtığı sağ eli “bugün düğünümüz var,” dercesine, düşmana gözdağı veriyor. Örneğin,” ata topraklarımız, onurumuz için ve bunca ölü verirken, mücadelemizi daha da yükseltip, ölenlerin anısına daha çok saygı duyacağız,”  dediğinin izlenimini veriyor. Gözlerinde ki hüzün, bir Şervan değil, bugüne kadar toprağa düşmüş binlerce Şervan’ın hüznüyle dolup taşıyor. 

Yorumlar

Image
İlhan demir
25.12.2013 / 18:21

Doğru diyorsun hewal 'e mehmet Kürdistan ın her koşesıden şehit kanı fıçkırıyor saygılarımla .

Yorum Yaz