matesis
dedas

Uludere Hazanımdır!

Uludere Hazanımdır!

Hasan Hüseyin Korkmazgil’in yazdığı Ahmet Kaya’nın okuduğu şarkıyı terennüm ediyorum bu ara.
    Yaprak döker bir yanımız,
    Bir yanımız bahar bahçe…
    Hakkaride Umut kitapevine bomba yerleştirmekten sanık asker ve sivil sanıklara 39’ar yıl hapis veridi.
    Hukuk dışı yollara saptığı iddiasıyla emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ tutuklandı.
    Ve yeni sivil bir Anayasa çalışmaları yol almaya devam ediyor.
    Baharımız renk vermeye, ağaçlar yeşermeye başladı duygusu yaşanırken Uludere faciası mevsim değiştirmeye yetti.
    34 kardeşimizin katledildiği meş’um Roboski hadisesi nedeniyle çınar ağacımız sararak yapraklarını döküverdi.
    Boran, karayel, fırtınalar en korunaklı bildiğimiz hücrelerin derinliklerine kadar sızarak içimizi titretti.
    Gözyaşlarımız kapaklara sığmadı; taştı yanaklarımızı ıslatarak.
    Dizlerimiz vucudumuzu taşımaktan aciz kaldı; bağlar gevşedi alın secdeye duracak kadar iki büklüm olduk.
    Bursa Ulucamide, Sıhhiye Abdi İpekçi Parkı'nda, Fatih Camiinde Boğaziçi Üniversitesinde, Diyarbakırda saf saf gıyabi cenaze namazına durduk.
    Jetler, F 16’lar, sınır, kaçakçılık, istihbarat, heronlar, kayıt dışı siyaset, kayıt üstü noktalar…
    Yetim çocuklar, dul kadınlar, çaresiz babalar ve katır etiyle insan uzuvlarının harmanlandığı onlarca ceset…
    Olayı sıcağı sıcağına ülke olarak, müslümanlar olarak, kardeşler olarak maalesef gerektiği gibi sahiplenemedik.
    Şaşkınlık, tembellik, duyarsızlık, hazırlıksızlık, anlamazlık…
    Ateş düştüğü yeri yakıp kavursa da hayat devam ediyor.
    Bu yaralar sarılmalı; hem de en iyi şekilde.
    Roboski, Qıleban bölgesi ziyaret akınına uğramalı; kayaları, toprağı insanların ayak izleriyle karılmalı…
    Orada yaşayan her bir çocuğun, cefakar her  bir annenin, dağları kadar dikbaşlı her bir babanın gözlerinin içine bakarak affına sığınmalıyız.
    Sorumluluklarımızın, kardeşliklerimizin gereğini zamanında yapamamanın mahcubiyetini önce gönlümüzle yansıtmalı; dillerimiz sadece bunun tercümanı, gözlerimizdeki nem bunun şahidi olmalıdır.
    Bu vesileyle ülkenin dört tarafında üzerlerine projektör tutulamadığı için kederlerini kader gören/görülen mahrumların ve mağdurların ah-u figanına kulak tıkamanın ağır vebalini taşıdığımızı da hatırlamış olalım.
    Keşke  Gabar, Cudi, Namaz, Bestler-Dereler, Tanin, Şengal, Toroslar ve bilumum vadilerin derinlikleri ile dağların zirvelerine burnumuza barut kokusu gelmeden ve ceset kasveti olmadan önce ulaşabisek.
    Barutun, namlunun, haki renkli evlatlarımızın ve kavganın sigorta olarak görülmesini aşmanın yolunu mutlaka bulmalıyız. Bunu aşacak imkanlarımız  fazlasıyla mevcuttur.
    Türküyle, kürdüyle, arabıyla mağduriyetlere, mazlumiyetlere ve kederlerimze hep beraber sahip olabilsek…
    Gönlümüzde sınır tanımaz kardeşlik ve sevgi damarını somutlaştırarak olaylara yansıtabilsek…
    Siyasi tarafgirlikleri iman kardeşliğinin ve insani hasletlerin önüne geçmesine engel olabilsek…
    Yasalar nasıl ki her yerde ve herkese aynı etkinlikte uygulanmadan adalet tesis edilmiyorsa, kardeşlik hukuku ve duygusu da her yerde ve her müslümana aynı şekilde sirayet edebilmeli..
    Şiddet, terör, baskı, inkar, sevr, işgal, baskın, operasyon… gibi soğuk ve yıkıcı duygu ve eylemleri besleyen atmosferden kurtulmanın, bunları aşmanın yollarını bulmalıyız.
    Kardeşlik için adil ve eşitlikçi yaklaşımları öne çıkarmalıyız.
    Dil, dil, dil!
    Hangi dili kullanıyoruz?
    Çatıştırıcı, ayrıştırıcı ve kırıcı bir dil mi; yoksa birleştirici, onarıcı ve yapıcı bir dil mi?
    En haklı olduğumuz davada dilimiz, üslubumuz ve usulümüz nedeniyle haksızmışız gibi bir pozisyona düşmemeye dikkat etmeliyiz.
    Genellemeler, genellemeler, genellemeler…
    Bir dil, bir bölge, bir yapı, bir camia tümden yargılanır mı; suçlanır mı?
    Doğru önermelerden yanlış sonuçlar çıkarılmasına teslim olmamalıyız.
    Hak şerleri hayreyler
    Hiç sanma ki gayreyler diyor İbrahim Hakkı hazretleri.
    Uludere cinayeti temenni ederim ki açılmamış bir çok dosyanın, dokunulmayan bir çok zevatın, ertelenen bir çok konunun ve hesap dışı kalan bir çok hususun derilmesiyle sonuçlanır.
    Trabzon, Mersin,İzmir, Edirne Konya…ve hepimiz bir daha geç kalmamaya, duyarsızlıklara teslim olmamaya azmetmeliyiz.
    Şırnakta üşüyen parmakların soğukluğu Bursalının yüreğinde; Hakkaride tırmalanan köylünün sızısı Konyalının kalbinde, Tuncelide horlanan insanın üzüntüsü Trabzonlunun içinde hissedilmiyorsa…
    Yozgata, Eskişehire, Rizeye giden kınalı kuzuların tabutları Diyarbakırda, Bitliste hazana yol açmıyorsa…
Bizler hazineler üzerindeki viranede yaşayan sefiller olmaktan kurtulabilir miyiz?
   

Yorumlar

Image
asıl
22.01.2012 / 11:27

Kardeş seni tanıyamıyoruz sen ve etrafın neyin nesisiniz anlayamadık failleri ayan beyan belli olan bu olayı sorgularsan önce kendini ve etrafındakileri sorgula ...

Image
Hasan
17.01.2012 / 22:47

... bu olayda bile hükümeti övmekten vazgeçmemişsin. utanmasan suçu BDP'ye, CHP'ye yükleyeceksin. siyasetçilerin Milleti ezmesine göz yuman, kulak tıkayan stk'lara ihtiyaç yok. Milleti Devlete karşı koruyan stk'lara ihtiyaç var...

Image
Tanıdık
16.01.2012 / 12:56

Çok duygusal ve içtenlikli olmuş. Bildiğim Mustafa Aydın oralara gitmeden rahat edemezdi. Neyseki gidip bu ağırlığı kısmen de olsa indirdi. Ama devamının gelmesi lazım

Image
Furkan ÖZGÜR
16.01.2012 / 09:03

Hassas olan durumları değerlendirdiğiniz bu yazınızla; İslam Ahlakı ile donatılmış bir insan gibi duruşunuz, enazından karşılaşılan olay veya olaylara karşı duruştur.Allaha karşı vazifelerinizden birini yerine getirmiş oluyorsunuz, yazınızda size sadaka sevabı olur inşallah.selametle kalın, sevenlerinizle mutlu yaşayın inşallah.

Image
baver ak
14.01.2012 / 19:50

... .çıkıp Mardin sözde stk adına bir açıklama yapabildin mi?.yapabilirmisin.Yapamazsın.çünkü .....

Image
Shwan
14.01.2012 / 10:42

Bu hükümetle, hükümetteki zatlarla kürdlerin yaşadığı coğrafyaya bahar gelmez, gelemez... <br>Doksanlı yıllarda, şuanda bu hükümette görev alanların çoğu yine iktidar partilerinde, hükümetlerinde görevler icra ediyorlardı. Yani kürtlere dişki yedirilirken, kürtlerin köyleri yakılırken, kürtler sürgün edilirken bugünkü hükümette bulunanların coğu o zamanda hükümettiler, muktedirdiler.<br>Bu hükümet ve başbakan askeri vesayeti ve tabi laik düzeni alt edene kadar kürtlere göz kırptı, kürtlere canım cicim, talepleriniz hak dedi. Şimdi, bugünlerde laikler saklanacak delik arıyor, emekli genelkurmay başkanları tutuklanıyor kimseden, askeriyeden, laiklerden çıt çıkmıyor. Başbakan ne yapsın muhalif kürtleri bu saatten sonar. Tabii ki f16 savaş uçaklarıyla bombalanmalarına ses çıkarmaz, hatta örtbas etmeye çalışır. Kürtleri kullandı başbakan. Gelip bölgede üç beş süslü içi boş laf söyleyip kandırdı kürtleri. Hala kandırdığı çok kürt var malesef başbakanın. Ama artık kandırdığı kürtler belli kürtler. Onlar yandaş kürtler türk kamuoyu nazarında, tıpkı zulme, baskıya maruz kalan kürtler nazarında oldukları gibi. <br>Bu başbakanla, bu hükümetle kürtler hep kara kışı yaşamaya mahkümler. Her gün baskın, her gün göz altına alınma vs.<br>Bu durumda, f16 savaş uçaklarının bomba yağdırdığı ortamda hala bu hükümetin demokratik bir anayasa yapacağına inananlara sadece pes diyorum...<br>Zahmet edip bu yorumu okuyacaklara, bugünkü Can Dundar'ın yazısını okuyun diyorum. Yakında Can Dundar'da yazdığı köşeden olabilir tabii..

Image
havin Sonbahar
13.01.2012 / 22:47

Duyarlılığın için ve Bu yazın için seni tebrik eder.Ülke! olarak ilk baharımız şer güçlerce ,son güz'e bahara tasallut edildi.

Yorum Yaz