matesis
dedas

Yarım Kalan Bir Hayat: Mahir Ali / RAKKA 4

Yarım Kalan Bir Hayat: Mahir Ali / RAKKA 4

Mahir Ali hikayesinin yazı serisinin dördüncü bölümü....

Ağlıyordu annem!

Göğsüne gömdüğü başımı öpe öpe ağlıyordu annem!

Annemin ağlamasına dayanamayıp bırakıverdim kendimi.

Tutmadım! Salıverdim gözlerimi!

Annemle sarılıp ağlaşma faslı ile beraber toz dumanın bir nebze olsun çekilmesinden sonra balkona fırlayarak bağıra bağıra öfkemi kustum. Savaşa da savaşa sebep olanlara da lanetler yağdırdım. Ağzıma ne geldiyse küfür ettim.

O korkunç patlamanın müsebbibi, Şam’dan atılan bir füzeydi ve bitişiğimizdeki binaya isabet etmişti.

Komşularımızdan beş kişi de hayatlarını kaybetmiştiler. Hiçbir suçu günahı olmayan bu insanların çalınan hayatları, kime ne yarar sağlayabilirdi, anlamıyordum. Hem, onların yerinde biz de olabilirdik. Bir akıl tutulmasının yaşandığı ülkemiz, her geçen gün karanlık bir bataklığın içine saplanıyordu. Ve bu bataklığın içinde yaşamakta olan hiç kimsenin can güvenliği yoktu artık.

Düşünsenize;

Silahınız yok,

Hiç kimseye saldırma durumunuz yok,

Hiç kimsenin tarafını tuttuğunuz yok,

Ama evinizin içindeyken bile hayatta kalabilme garantiniz yok!..

Var olması gereken yoklarla yok olması gereken varların içinde süren bu yaşamda kendi yaralarımızla uğraşırken, Rakka’daki durumlar da değişiyordu. Özgür Suriye Ordusu’nun içinde yer alan Nusra Cephesi, yavaş yavaş kendi hâkimiyetini kurmaya başlamıştı. Bitişiğimizdeki binaya isabet eden füze olayından iki gün sonra, Rakka’da bulunan Özgür Suriye Ordusu bayrakları indirilerek yerlerine Nusra bayrakları çekildi. Nusra’nın içinde bulunan ve çok az sayıda insanın bildiği Daış (Işıd) mensubu bir zat da Rakka’ya vali yapıldı. Ancak valilik makamına getirilen bu zat, oturduğu makamda Daış bayrağını kullandı. Tuhaf şeyler olmaya başlamıştı. Okulların açılmaya başladığı sıralarda, Özgür Suriye Ordusuna mensup olan bir yığın askerin tutuklanmaya başladığı haberleri, kafaları iyice karıştırmaya başlamıştı. Halk, köşe bucak konuşuyor ve olup biteni anlamaya çalışıyordu. Rakka sokaklarında, garip görünümlü insanlar belirmeye başlamıştı. Bu insanların belleri bombalarla sarılıydı. Uzun sakalları vardı. Ellerindeki uzun namlulu silahlarla sokaklarda dolaşıyorlardı. Bunlar Daış askerleriydiler. Rakkalılar, Daış mensuplarını bu şekilleriyle tanımaya başladılar.

Bu arada üniversite açılmıştı. Ben, eğitim fakültesi öğrencilerine, ders verme yöntemlerini konu eden dersler veriyordum. 600’e yakın öğrencim vardı. Üniversitedeki öğrencilerin kıyafetleri, karmaydı. Kız öğrenciler, kapalı ya da açık giyiniyor ve bu giyimlerine hiç kimse müdahale etmiyordu. Ancak üniversiteye de gelen bu sakalı uzun silahlılar, kız öğrencilerin kıyafetlerine önce nasihat ederek müdahale etmeye başladılar. Emir vermediler ve sadece nasihat ettiler. Bu nasihatlere kulak vererek kapananlar oldu mu bilmiyorum ama Daış’ın Rakka’daki etkisi her geçen gün biraz daha hissedilmeye başlandı. Kafelerdeki iskambil oyunları ile sigaraya müdahale etmediler ancak, alkolü yasakladılar. Daış, yavaş yavaş hâkimiyetini kurmaya çalışırken, Esed’in hava saldırıları da devam ediyordu. Yeni yıla kadar geçen zaman, bu şekilde akıp gitti.

Mahir Ali hikayesinin yazı serisi devam edecek....

Editör: Aydın

Yorum Yaz