tatlidede

Yaşamak Dururken!

Yaşamak Dururken!

Gönül hafızasıyla maziyi hatırlamaya çalışanlar hatırlayacaklardır ki, 90’lı yılların kasvetli havasında dillendirilen bir kardeşlik türküsü vardı.

“Hepimiz kardeşiz bu kavga ne diye

Yaşamak dururken bu kavga ne diye

Bir kardeş kardeşi vuruyor ne diye

Bir ana ağlıyor evladım nerede 

Susmuyor silahlar feryat var gecede

Dinsin bu gözyaşı bitsin bu işkence”, mısralarıyla başlayıp biten bir türkü.

            Tarih tekerrürden ibaret kuralı gereği sanki bu türkünün sözleri 1090’lı yıllar için değil de günümüz 2015 yılında cereyan eden hadiselere ışık tutmak için yazılmıştır. İlahi vahye beşiklik yapmış, çoğu Allah elçisine ev sahipliği yapmış bu toprakların sakinleri farklı bir dinin müntesipleri olsalardı o dinin temel ilkeleri üzerinden seslenirdim. Ama madem temsil etmede problem yaşasalar da teslim oldukları İslam dinidir. O zaman ben de bu dinin temel direktifleri üzerinden birkaç kelam etmeyi vazife bilirim. Zira Bu dinin Peygamberi sizden herhangi biriniz bir gayrı meşruya tanık olduğunuzda elinizle gücünüz yetmiyorsa dilinizle ona da gücünüz yetmiyorsa yüreğinizle hoşnut olmadığınızı belirtiniz diye buyurmaktadır. Ben de sözümü gücümden değil, gücümü sözümden aldığımdan ve gücün sözüne dayalı olanın diktatörlüğe götürürken sözün gücüne dayalı olanın medeniyet inşa edeceğine olan inancımdan ben de bu minvalde sözümün silahına sarılıyorum. Belki birilerinin yüreğini, acıtabilir ama şu bir gerçektir ki yarası olan gocunur.

            Bugün gayri meşru ve bir o kadar da meşum bir kasvetli hava hakim topraklarımızda. Gayrı meşruluğun en çirkini ise Allah’ın ektiğini Allah’a rağmen biçmeye çalışmaktır. Ve maalesef bugün bu meşum eylem, Müslümanım diyenlerin eliyle işlenmektedir. Oysa Katil ile maktulün müntesibi oldukları İslam dini beş şeyi temelden yasaklar. 1-Irkçılığı ve Asabiyeti yasaklar. Bununla kalmaz, ırkçılığa davet edeni, ırkçılık uğruna can verenin kendisine mensubiyetini de reddeder. 2-İslam kardeşliği farklılığın yok edilmesini değil, farklılığın zenginlik olmasını emreder. Bununla kalmaz her farklılığı Allah’ın azametinin bir nişanesi olarak addeder. Bunlardan birini yasaklamaya, kaldırmaya teşebbüsü Allah’ın hudutlarına saldırı olarak kabul eder.3-İslam Zulmü reddeder. Ben üzerime zulmü haram kıldım ve aranızda da zulüm yapmayı yasakladım ilahi emri bu dinin temel referansı olarak insan olana sunar. 4-İslam Tahakkümü yasaklar. Hiç kimseye doğuştan ayrıcalığı tanımamış, hiçbir ırka soya mensubiyeti övünç kaynağı kabul etmemiştir. Buna tevessül edeni şeytanlaşmış insan olarak telin eder. 5-İslam nefret ve öfkeyi yasaklar. Zalime olan nefrete tamam da ya hiç sınır tanımayan kasırga gibi her kesi kasıp kavuran var olan öfkeye ne demeli.

            Ve malumunuz bugün gündemi kasıp kavuran kaosun da kavganın da arka planında bu beş dini yasağın ihlalinden kaynaklanmaktadır. Ama her vicdan sahibi de takdir eder ki bu sorunların tek çözüm yolu ölmek öldürmek değildir.  Artık sebep her ne olursa olsun birilerinin bu kaosa dur demesi lazım. Bu toprakların her bir karış toprağı insanın kutsal kanıyla yoğrulmaya mahkum edilmemeli. Artık namludan çıkıp insan bedenine acımasızca saplanan gülleler yerine bu toprakların bağrında güller yeşermeli. Kasvetli hüzün bulutları yerine rahmet şimşekleri çakmalı.   Şahsen kalkanım yok iki tarafın arasına gireyim, muktedir olacak kadar iktidarım yok ki bu ateşi söndüreyim, güçlü şamarım yok ki haksızı yola getirecek şamar vurayım. Ama kılıç kadar keskin, iğne kadar sivri kalemim var hakkı haykırmaya amadeyim. Toprağa düşen her bir can bedenimizden koparılan bir lime gibidir. Zira ümmet olarak tek vücut gibi olmalıyız. Dişimiz sızlayınca gözlerden uyku kaçmalı.  

            Varsın birileri hakkı savunmanın pozisyonunda güvercin ürkekliği ile çekinerek köşeye çekilsinler. Korku kalkanının arkasına sıvışıp halka hakkı haykırmaktan içtinap etsinler.

            Varsın birileri mahallenin baskısından hakkı ketmedip dilsiz şeytanlığa soyunsunlar.

            Varsın birileri haksız soyundan ırkından partisinden mezhebinden tarikatından grubundandır diye haksızın haksızlığını yüzüne vurmaktan geri dursunlar.

            Varsın birileri malına mülküne makam ve mevkiine halel gelmesin diye köşesine çekilip Yahudi bir tavırla bana dokunmayan yılan bin yaşasın diye sus pus olsunlar.

            Ama biz susmayacağız. Bu halka hakkı hak olduğu gibi haykırmaya devam edeceğiz. Ümmeti selamet sahillerine ulaştırmak için gerekirse ilk önce biz boğulacağız. Girilen çıkmaz sokakların başını bedenimizle tutup gerekirse bedenlerimizi çiğneteceğiz. Hendekler ancak mezar için kazılmalı bilincini biz inşa edeceğiz. Biz hakkı haykıracağız. Ta ki hakikat güneşi doğuncaya kadar. Biz öyle bir inanca mensubuz ki, bir canı bir alem biliriz. Masum bir insana saldırıyı masumiyete tecavüz addederiz. Zira masumiyete hürmetin kaybolduğu bir dünya hem haklıya hem haksıza yaşanılmaz bir zindan olur. Zira cinayeti mazur gören, ona kılıf uyduran bir toplum iflah olamaz. Ölenlerin sayısını istatistiğe vuranlar, Allah’ın ektiği fidanı Allah’a rağmen biçmeye çalışanlar, annelere toprağa evlat doldurmayı reva görenler, gençliği sokak başlarına ayaklı kin torbaları haline getirenler, küçüklere karışma cesareti gösteremeyip duvarlara yaslanmış kalaslar misali etrafı seyre dalsınlar ihtiyarlar varsın susa dursun, ben susmayacağım, haykıracağım avazım çıktığı kadar.

            Yaşamak dururken ölümler ne diye. 

Allah aşkına neyi paylaşamıyoruz. Bu koca dünya hangi birimize yetmez. Ne zaman feraset sahibi olacağız. Ne zaman hep sözde başkalarının kurguladığı senaryoya göre rol alacağız. Ne zaman patenti bize ait bir hayat senaryomuz olacaktır. En kolay yol en ucuz yol olan barış varken bu savaş ne diye. Hem barış için fazla masraf yapmanıza da gerek yok sadece Allah korkusu, sevgi merhamet vicdan ve empati yeter. Oysa soyunduğunuz savaşınız için hem top lazım hem tüfek, hem barut lazım hem gülle, hem Molotof lazım hem de gaz, hem gözyaşı lazım hem de keder, hem tabut lazım hem de mezar, dahası toprağa devrilmek için taptaze genç fidanlar lazım. Değer mi Allah aşkına.

Varsın bu topraklar evladını kaybeden bir ananın olsun ne yazar.

Gün geçmişle yüzleşme cesareti gösterme günüdür.

Gün hendekleri doldurma, namluları susturma günüdür.

Gün umutsuz maziden umutlu yarınla kulaç açma günüdür.

Gün Salahaddin Eyyubi ile Fatih Sultan Mehmed’in torunlarının musafaha günüdür.

Gün birlik ve dirlik günüdür.

Haydi Bugün Yarın Çok Geç Olmadan…

Yorum Yaz