tatlidede

Yerel Hizmetlerde Kalite Farkı

Yerel Hizmetlerde Kalite Farkı

Yerel yönetim siyasetini eleştirel, tutarlı ve dikkatli bir inceleyin ve onların arasındaki farkları iyice bir irdeleyin; o zaman da çok rahat göreceksiniz ki hizmet alanında, hem bölgemiz de hem de başka yerlerde ciddi hizmet farklılıkları var. Hatta bazı alanlar, ilçeler ve kentler bu bağlamda mukayese bile edilemezler. Çünkü aralarındaki farklar kolay görülmeyecek bir şey değildir. Bu hizmet farklarını her gün görmek, algılamak, hatırlamak, kaliteyi, ölçüyü kaçırmadan farkları süzgeçten geçirmek, herhalde vatandaş olmanın en kolay uğraşlarından birisi olmalıdır. İçtiğimiz suyun kalitesi, çevremizin temizliği, sosyal hizmetler, kullandığımız yollar, inşa ettiğimiz kentler, toplu taşımacılık, trafik düzeni ya da düzensizliği, gürültü kirliliği, kültür hizmetleri vb. hepsi gözümüzün önündedirler. Bunları görmeden, bunları düşünmeden, iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırmadan bir kentte yaşamak mümkün olabilir mi? Çünkü biliyoruz ki bu hizmetler günlük yaşamımızda doğrudan tüm vatandaşları ilgilendiriyorlar. 

Biz oyumuzu verdik, tercihimizi yaptık, bunun karşılığında hangi hizmetleri aldık demek en doğal hakkımız değil midir? Bu yaklaşımı sürekli yapacağımıza, her bağlamda tembellik ve beceriksizlik bahaneleri üretmekte üstümüze de yoktur. Yani kendimizi boş gerekçelerle ikna etmeye, çeşitli bahaneler bulmaya, gerçekleri görmemeye ve hatta pislikleri bile örtmeyi kendimizi inandırıyoruz. Bunun aslında gerçek adı siyaset değil müritliktir. Bizler mürit olmayı kabul edersek, onların kapısında bir kul olmayı kabul edersek, Şeyh de bildiklerini okuyacaktır elbette.

Bakınız şimdi; bütün yerel yönetimlerin gelirleri yasalarla belirlenmiştir. Ülkelerin neresinde olursanız olun bu yasalar geçerlidir. Hem devletin yaptığı yardım hem de yerel yönetimlerin gelirleri söz konusu yasalar çerçevesinde gerçekleşiyorlar. Mesele tüm yerel yönetimler emlak vergisi toplama hakkı vardır. Hiçbir yerel yönetim bu haktan muaf değildir. Ama sizler bu geliri yeterince toplayamıyorsanız, görevinizi savsaklıyorsanız, bu geliri çarçur ediyorsanız, yanlış yere yönlendiriyorsanız,  suçu merkezi otoriteye yüklemek doğru bir tavır olamaz ki! Merkezi otorite yasayla bu hakkı sizler devretmiştir, sizler yerel yöneticiler olarak bunu yeterince kullanamıyorsanız eksiklik sonunda sizin sicilinize yazılır… Emlak vergisi bu konuda sadece somut bir örnektir… Bunlara benzer binlerce örnek vardır…
Bu ve başka gerçekleri, uygulamaları göz önünde bulundurarak yerel yönetimlerin hizmetleri konusunda bir benzeşmenin bir eşitliğin oluşması gerekirdi. Bu alanda her yerel yönetimin gelirlerini doğru amaçlar için kullanması gerekirdi.  Bilgi ve yetenekleri de doğru amaçlar için kullanmak herhalde kaliteli hizmet gereği olmalıdır. Değil mi? Ortak ve temel bir ölçünün ve hizmetin oluşması yerel yönetimlerin pratiğinde bizler için doğal bir netice olmalıydı. Değil mi? Ama hiç abartmadan söyleyelim; yerel yönetimlerde en çok göz önünde olan benzeşme ve eşitlik değildir. Aksine, açık olan hizmetlerdeki fark ve kalitedir!
Bunun gerçek nedenlerini kapsamlı olarak tartışmak elbette gereklidir. Her bağlamda bunları yapabilmeliyiz. Ama bazı gerçekleri de cesaretle tartışmak gerekiyor: bakınız şimdi; bizim bölgemizde yerel yönetimler hala doğru ve tutarlı bir pratik sistem bulmamışlardır. Siyasi partiler bu konularda ciddi fikir ve projeler üretmiyorlar. Bir fikir ve proje kuraklığı egemendir. Tutarlı ve gerçekleşebilir yerel programları yoktur partilerin. Finansman konuları bulanıktır, bol keseden atanları var. Mesela Siyasi partilerden hangisinin tutarlı bir yerel hizmet programı vardır? 

Siyasi partiler birçok konuda tembeldirler, ekonomik ve sosyal bağlamda üretken değillerdir, seçmenlerle içten ve samimi istişare yapmıyorlar, yerel sorunlar için ehliyetli insanları toplamak istemiyorlar, günü geçiştirmeye çalışıyorlar. Bunlar zaten samimi olan herkes tarafından biliniyor. Çünkü tüm siyasi partiler yerel yönetimleri birer arpalık olarak kullanıyorlar. Bu da çok açıktır. Biliyoruz her parti sadece kendi taraftarlarını istihdam ediyor, yani açık olarak her parti yerel yönetimlerde kadrolaşıyor. İstihdam sorununa toplumsal değil partisel olarak yaklaşılıyor. Her siyasi parti ekonomik olanakları kendisi için kullanıyor. Hâlbuki bu olanaklar vatandaşındır, eşit hizmet vermek isteyen her yerel yönetim, istihdam alanında belli ölçülere göre ehliyetli insanlara öncülük vermelidir. Şimdi siyasi partiler her bağlamda böyle bencil olunca, sonuçta her şey sadece aday olanların bilgi ve becerilerine kalıyor. Adaylar da bireysel yetenekleri ve partilerin ilgisizliği arasında gidip geliyorlar. Yani adayların bir o yana bir bu yana savrulmaları da kaçınılmaz oluyor. Hatta bazı adaylar seçildikten sonra partilerini bile dinlemiyorlar! 

Siyasi partiler bu konuda beceriksiz, tutarsız, ilgisiz ise ve adaylarını da buna göre belirliyorsa, o zaman da kaçınılmaz olarak yerel sorunlar üst üste birikmeye başlıyor. Şunu da unutmayalım ki adayları da siyasi partilere gönül vermiş insanlar seçiyorlar. Yani yerel yönetimlerde var olan kalitesizlik, aslında siyasi partilerin beklentilerinde, uygulamalarında, seçimlerinde, adaylarını belirlemesinden kaynaklanıyor. Ama her siyasi parti de başarısızlıklarını bireysel adaylara yükleyerek, aradan sorumsuzca sıyrılmaya çalışıyor. 

Bu arada birilerini başarısız günah keçisi olarak ilan etmekte herhalde siyasetin en basit yöntemlerden birisi oluyor… Yanlış olan Ahmet Mehmet siyasetidir, parti yanlış yapmaz diyorlar. Hâlbuki Ahmet Mehmet’i getiren de partidir!

Ve bizler de vatandaş ve seçmen olarak bu yolculukta tekrar başa dönüyoruz, bu olumsuz deneyimler ışığında yeni kurbanlıklar aramaya başlıyoruz! Bu esnada toplumsal hayatta, tüm pisliklere rağmen, tüm olumsuzluklara rağmen kendi mecrasını buluyor ve inatla mücadelesine de devam ediyor. 

Yorum Yaz