tatlidede

Yesrib’ten Medine’ye...

Yesrib’ten Medine’ye...

Şehir ve yer isimleri, zaman içerisinde çeşitli etkiler sebebiyle kendiliğinden ya da bazı olaylar sonucu, şahıs ya da kurumlar tarafından değişikliğe uğratılmışlardır. İnsanlık tarihinde, kurulduğu zamandan itibaren günümüze kadar adı değişmeyen yerleşim alanı hemen hemen yok gibidir. En basit örneği, şehirlerin anası olan Mekke’nin adı kuruluş yılları olan ve Hz. İbrahim (a.s) dönemi ile Hz. İsmail (a.s) neslinin çoğaldığı dönemlerde "Bekke" iken, zamanla günümüzdeki ismi olan Mekke’ye dönüşmüştür.

Şehirlerin isim değişikliği üzerinden özellikle Yesrib ve Medine bir olgu oluşturmak gerekiyor. Bir kaç gündür peygamber şehri Medine-i Münevvere’de olduğumdan konu ile bir yazı kaleme aldım. Peygamber şehrinden MardinLife ailesine; selam ve saygılarımla.

Yesrib; “Zarar vermek, karıştırmak, kötülemek, başa kakmak, bozmak” gibi anlamlara gelmektedir. Yesrib şehri; kamplara bölünmüş, yüzyıllık kinler ve savaşlarla sarsılmış, acılar insanların bütün benliklerine işlemiş, sakinlerinin sakinlikten uzak ve kimse yarınından emin olmadığı bir yerdi. Yesrib’te  küçük bir tartışmanın yüzyıllık kan davalarına dönüştüğü, ön yargıların yüce dağlardan daha yüksek olduğu, dostluk anlamını yitirmiş bir kelime olduğu. Ve iki kişiyi ancak menfaat birliğinin bir araya getirdiği bir şehir olmuştu. 

Yesrib’te bereketli sayılabilecek toprakları olmasaydı hiç kimse orada durmazdı. Birbirlerine güç yetirebilselerdi herhalde yine her şey çok farklı olurdu. Ya kimi kimini kovar, yada kimi kimini köle ederdi. Tarih boyunca hep birbirlerini yemişler ama birlerini yenememişlerdi. Bir birleriyle didişip durmuşlar ama bir türlü birbirlerine güç yetirememişlerdi. 

Kısacası o dönemin insanları, şehri şehir olmaktan çıkarmıştı. Tam o sıralarda Yesrib şehrine davet edildi son peygamber.  Allah resulü Hz. Muhammed (s.a.v) Yesrib'e geldi. İlk işi Yesrib'de yaşayan bütün gruplarla bir anlaşma yaptı. Artık Müslüman-putperest-yahudi, arap-ibrani herkes kendi işine bakacak kimse kimsenin kuyusunu kazmaya çalışmayacaktı. Böylece insan gibi geçinip gideceklerdi. Kutlu Nebinin ilk işi insan gibi bir yaşam sunmak oldu Yesrib ehline.

İnsan gibi yaşamak antlaşmasını tüm guruplar onayladıktan sonra; ilk işi Yesrib'de bir mescid ve bir de pazar yeri tesis etti. Tesis ettiği mescit onların tapınaklarına hiç benzemiyordu. Peygamberin bizzat çalışarak ashabıyla inşa ettiği mescidi kulluk mekanı ile beraber ibadet eksenli bir buluşma mekanı yaptı. İnsanlar orada birbirleriyle buluşur ve bilişirlerdi. Kim hasta, kim aç, kim zengin kim muhtaç orada hemen kendini belli ederdi. Nebinin mescidinde ibadetini yap ve kaç diye bir şey yoktu. O mescid de insan olmak vardı.

Peygamber mescidinde kimsesizler kendilerine sahip çıkacak kimseleri bulurlardı. Dertliler mescitte dertlerine derman bulurlardı. Açlar mescitte karınlarını doyururlardı. Mescid yurtsuzlara yurt olurdu. Mescid-i Nebevi zamanla Yesrib’in kalbi oldu ve O kalp ne kadar güçlü atarsa Yesrib de o kadar “ruh” kazanmış oldu. Mescid-i Nebevi ile Yesrib, MEDİNE oldu. Birlik ve beraberliğin temsili ile Medine-i Münevvere oldu.

Bir de Peygamber gelir gelmez şehre bir de pazar açmıştı. Bu çarşı-pazarda, yer tutma adam kandırma yoktu. Erken kalkan yol alır deriz ya, işte kim erken gelirse çarşıda pazar da istediği yeri tutardı. Böyle olunca kimsenin kayrılmasına müsaade edilmedi. Çalışmak isteyen bu çarşı pazardan kazanırdı. Yesrib’i Medine yapana peygamber “piyasa krallığına” soyunanların çokça yaptıkları “stokçuluk” ve “karaborsacılık” da yasakladı. Bununla da Yesrib’i kötü anlamından çıkarıp Taibe (iyi-güzel-hoş) şehir yapmış oldu.

Peygamber haktan, adaletten ve merhametten asla ayrılmadı. Adam kayırıcılık asla yapmadı. İhtiyaç ve ehliyete göre insanlara muamele etti. Sonunda birbirini yiyenler mekanı Yesrib, kimsenin gelecek kaygısı duymadığı Taibe, MEDİNE-İ MÜNEVVERE halini aldı. Yani bazıları değil herkes eşittir diyerek Yesrib medenileşip Medine’leşti. Şayet herkes değil bazıları birbirine eşittir denilseydi o zaman Yesrib Medineleşmez Yesrib olarak kalırdı.

Medine üzerinden “İstanbul”, “Diyarbekir”, “Karaçi”, “Tahran”, “Şam”, “Kahire”, “Bağdat”, “Trablusgarb”, “Darusselam”, “Sana”, “Dubai” “Mekke” ve hatta “Medine” ne kadar “Nebi Medinesi”? Yoksa yaşadığımız kocaman bir yalan ve hepsi Yesrib'in birer şubesi olarak hayata devam mı ediyorlar? Yesribi Medine yapan peygamberi ve Medine'sini bir daha gözden geçirmemiz gerekiyor, Yesrib'i yaşamamak için Medine’yi çok iyi anlamak gerekiyor. 

En çok selam gönderilen şehirlerden Medine-i Münevver’den selamlar.

Yorum Yaz