Leyla Navaro kimdir? Leyla Navaro kitapları ve sözleri
Türk Psikolog ve Psikoloji Yazarı Leyla Navaro hayatı araştırılıyor. Peki Leyla Navaro kimdir? Leyla Navaro aslen nerelidir? Leyla Navaro ne zaman, nerede doğdu? Leyla Navaro hayatta mı? İşte Leyla Navaro hayatı...

Doğum Tarihi: 7 Mart 1943
Doğum Yeri: İstanbul, Türkiye
Leyla Navaro kimdir?
Leyla Navaro, Türk psikolog ve psikoloji yazarı.
İstanbul Üniversitesi psikoloji lisans, Boğaziçi Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık Yüksek Lisans mezunu olan Leyla Navaro, kişisel gelişim ve bireysel potansiyel oluşumu konusunda çalıştı. Yurt içi ve yurt dışında, yazılarla ve uygulamalarla seminer ve grup çalışmalarında bulundu.
İlk kitabını 1987 yılında yazan Navaro, Boğaziçi Üniversitesinde öğretim üyeliği yapmakta, kurucusu olduğu Nirengi Psikolojik Danışmanlık Merkezi'nde sürdürmektedir. Yazarın ayrıca; IAGP Uluslararası Grup Psikoterapileri Derneği yönetim kurulu üyeliği, ve Türk Psikologlar Derneği Akademik Kurul üyeliği bulunmaktadır.
Leyla Navaro'nun tanınması, Beni Duyuyor musun kitabıyla olmuştur.
Leyla Navaro Kitapları - Eserleri
- Gerçekten Beni Duyuyor musun?
- Bir Cadı Masalı
- Tapınağın Öbür Yüzü - Bağlılık ve Bağımlılık Üzerine
- Haset ve Rekabet
- İki Boy Ufak Pabuç
- Dile ki Uzun Sürsün Yolun
Leyla Navaro Alıntıları - Sözleri
- Kültürümüzün en büyük yanılgılarından biri de, anneliği ( kadınlığı ) sürekli hizmet olarak görmektir. (Gerçekten Beni Duyuyor musun?)
- "Duyguları değiştirmek ya da reddetmek mümkün değildir; duygular sadece duyulur, anlaşılır ve kabul edilir. "Bunu neden böyle duyuyorsun?" veya "Öyle hissetmemen, kızmaman gerekirdi" gibi müdahaleler anlamsızdır. Duygular sadece duyulur ve anlaşılabilir. Genelde kabul gören, anlaşılan duygunun ruhumuz üzerindeki baskısı azalır. Dolayısıyla duygular değiştirilemez ancak duygunun neden olduğu davranışları denetlemek ya da değiştirmek pekâlâ mümkündür." (Haset ve Rekabet)
- ... ve külkedisi kaçarken, pabucu ayağından fırladı. Ertesi gün Prens, ayağı bu pabuca sığacak genç kızı aramaya koyuldu. Ülkenin tüm kızları, Prens tarafından beğenilmek için, ayaklarını daha ufak hale getirme çabasına giriştiler. İşte o gün bu gündür kadınlar, ayaklarını, erkekler tarafından belirlenmiş kalıplara sıkıştırmaya çalışır, böyle yaparak erkeğin ‘Prensesi’ olacaklarını düşler dururlar. Zaman geçtikçe topallamalarının, kendilerini depresif hissetmelerinin sebeplerini sürekli kendi eksikliklerinde arayarak... ve “Papuç”un ne denli geçerli olduğunu hiç sorgulamadan... Erkekler ise ellerindeki ‘ayakkabıya’ (veya düşlerindeki kalıba) ‘ayağını’ (kendini) sıkıştıracak kadını arar; ‘ayağı sıkışmış’ bir kadının ne denli gerçek, ne kadar huzurlu, mutlu olup, mutlu edebileceğini bile sorgulamadan... Ve birlikte yalınayak yaşayabilmenin özgür keyfinden habersizce... (İki Boy Ufak Pabuç)
- Anlatırken ağlıyordu. Belki de daha önceki yıllarda içinden yeraltı suları gibi geçip de dökemediği yaşlardı bunlar. (İki Boy Ufak Pabuç)
- Sistem, öngörülen cinsel roller adına her birimizi tam, bütün insan yapan nitelikleri ikiye bölüp yarısını kadına, diğer yarısını da erkeğe vermiş, böylelikle bizleri yarım ve sınırlı insanlar haline dönüştürmüştür. Bu anlayışın temeldeki amacı, iki yarımın bir elma gibi bütünü oluşturması, dolayısıyla da ilişkinin tamamlanmasıdır. Oysa, “yarım insanların kurduğu ilişkiler sadece yarım ilişkilerdir.” (Tapınağın Öbür Yüzü - Bağlılık ve Bağımlılık Üzerine)
- Küçük kızların yumuşak, anlayışlı, tatlı ve cici olduklarında daha çok onay ve kabul gördüklerini, kızgın ve isyankar olduklarındaysa tepki görüp mahçup edildiklerini de göz önüne alırsak, kadınların varoluş bilinci sertlikten uzak, kızmayan, karşı gelmeyen, yumuşak, verici, tatlı olmakla sınırlanmaktadır. (Bir Cadı Masalı)
- "Seni başkasına yar etmem!" söylemiyle işlenen cinayetler, gelişmemiş bir benliğin biriciklik ve tümgüçlülük hayallerinin yok olması sonucunda oluşur. (Haset ve Rekabet)
- Kültürümüz bir kadın için anne olmayı en ulvi şey ve tek sevinç kaynağı olarak romantize etmiştir. (Bir Cadı Masalı)
- "Duygular enerji yüklüdür ve bize benliğimiz,ruhumuz hakkında bilgiler verir. Onları duyup kendimizi daha iyi anlayabilir,tanıyabiliriz." (Haset ve Rekabet)
- Yani bir kadın hem sevecen,şefkatli, yumuşak anaç, hem de aynı zamanda güçlü, hırslı, başarılı, kararlı olabilir; aynı şekilde erkek de hem güçlü, otorite sahibi, kararlı, hem de şefkatli, anlayışlı duyarlı, bağımlı olabilir. (Tapınağın Öbür Yüzü - Bağlılık ve Bağımlılık Üzerine)
- Sağlıklı ilişki tarzı, yakın ilişkide benlik kaybına karşılıklı yol açmayan ilişkidir. Her iki tarafında ihtiyaç, duygu ve önceliklerinin duyulduğu, yaşama geçebildiği bir ilişkidir. (Tapınağın Öbür Yüzü - Bağlılık ve Bağımlılık Üzerine)
- "Haset etmek acı verir çünkü: Eksiklik duygusu, yetersizlik, küçük düşme, değersizlik, özgüven kaybına yol açar. İçerleme, kırgınlık, kızgınlık, öfke, hırs, intikam, nefret gibi duygular haset nedeniyle yaşanır. Saldırganlık, yok etme, zarar verme, ortadan kaldırma arzusu gibi ilkel dürtüler harekete geçer. Bu dürtüler nedeniyle iç kargaşa, huzur kaybı, kaygı, saldırganlık, korku, suçluluk gibi çapraşık ve zorlayıcı duygular deneyimlenir." (Haset ve Rekabet)
- 1901 yılında Freud, "Güçlü denetim ve baskı uygulayan, çalışma gücünü acımasızca kullanan, şefkat göstermeyen ve para vermeyen, saygısız bir kocaya varmış bir kadının tek silahı hastalıktır," demişti. (İki Boy Ufak Pabuç)
- Soruları her zaman çok sevmişimdir. Sorular, soranı da, yanıt vereni de düşündürür. (Gerçekten Beni Duyuyor musun?)
- Dış görüntü ve yaşam tarzımız her ne kadar değişse de, düşünce ve değerlerimizin değişimi aynı oranda hızlı olmaz. Çağdaş düşünce ve değerler zihnen kabul edilip onaylanabilir, ancak bunların yaşama ve davranışlara yansıması daha uzun zaman alır. Kabaca tanımlandığında tutum ve davranışlardaki değişimlerin tamamen yerleşebilmesi için en az iki kuşak gerekmektedir. (Tapınağın Öbür Yüzü - Bağlılık ve Bağımlılık Üzerine)
- Kendimize koyduğumuz iç sınır ve kısıtlamalar, genellikle dışarıdan gelebilecek olanlardan çok daha güçlüdür. (Bir Cadı Masalı)
- Çevresinden dışlanmamak ve yakın ilişkilerini kaybetmemek adına, çoğu kadın benliğinden ödün verir; onu özel yapan ve öne çıkaran gıpta yaratabilecek niteliklerinden vazgeçer; çevresiyle ‘eşit-miş’ gibi davranarak onu özel kılan renklerini soldurur. (Haset ve Rekabet)
- “Aşırı titizlik ve aşırı temizlik, yaşam engellenmişliğinin oluşturduğu iç kızgınlığın obsesif bir dışavurumudur.” (Bir Cadı Masalı)
- "Tanrım, bana Değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için SÜKÛNET Değiştirebileceklerimi değiştirmek için CESARET İkisini birbirinden ayırt edebilmek için de AKIL ver. " (Gerçekten Beni Duyuyor musun?)
- Belirleyici olan, yaşadığımız duygular değil, bu duyguların davranışlarımıza ne şekilde yansıdığıdır (Gerçekten Beni Duyuyor musun?)