matesis
dedas

Beşdeğirmen ( Amrut ) Köyünde Sosyal Hayat! Beşdeğirmen Köyü Nerede? Nasıl bir köy? Beşdeğirmen Köyü nereye bağlı?

Kızıltepe'nin dağ köylerinden biri olan Beşdeğirmen; çocukluk yıllarımızda duyduğumuz ve de çok gitmek istediğimiz köylerden bir tanesiydi. Kulaktan dolma bilgilerle bildiğimiz doğal güzelliğinin yanı sıra, Kızıltepe'nin o yıllardaki su ihtiyacını karşılayan Amrut Suyu, Beşdeğirmen'i bütün çocuklar için çekici kılıyordu.
  • 06.08.2021 12:14
Beşdeğirmen ( Amrut ) Köyünde Sosyal Hayat! Beşdeğirmen Köyü Nerede? Nasıl bir köy? Beşdeğirmen Köyü nereye bağlı?

    Ve çocukluk yıllarımdan gelen bir arzuyla görmek istediğim, ama günümüze kadar görme olanağı bulamadığım Beşdeğirmen'i, çalışma proğramına koyarken bile keyiflenmiştim.

     İlçe merkezinden itibaren 15 kilometrelik bir mesafeyi katetmek üzere yola çıkmaya hazırlandığımız sırada bile, hatırladığım çocukluğumu yaşarcasına sevinçliydim. İşte bu duygularla başladı hareketimiz. Kızıltepe'nin kuzeyinde ve ovadan fışkırırcasına yükselerek sıralanan dağların eteklerine ulaşmamız pek uzun sürmedi. Ovaya taraftaki dağ eteklerinde otlanan koyun sürülerine takılı kalan gözlerle Geçit Ağzı (Dewê Nekêbê) olarak bilinen yerden dağ içlerine girerken, Amrut Suyu'nun melodisi karşıladı bizleri. Dere yatağına paralel olarak uzanan şose yol, kenarlarındaki ağaçlar ve bu ağaçların etrafını kuşatan renga renk çiçeklerle süslenmişti.

     Kuzeyde Uzunkaya, batıda Yurderi, güneyde İkikuyu, doğuda Sancarlı köyleriyle sınır olan köyün hemen girişindeki dere yatağının sağ üst tarafında bulunan ve terkedilmiş durumda olan birkaç taş yapıya tanıklık ettik ilk olarak. Bu taş yapıların az ilerisindeki eski değirmenler ve bu değirmenlere bir zamanlar geçiş olanağı tanımış olan yıkık taş köprünün hazin duruşları ile bizler de hüzünlendik dersem yalan olmaz herhalde!..Vadinin bir tarafında yükselerek uzanan şose yoldan ilerlerken,vadinin diğer yakasında bulunan eski köyü görünce durduk. Tamamiyle taş yapı ve tamamiyle yıkılmış olan köyün hemen dibinde bir-iki ve tam karşısında bulunan birkaç köy evi, kullanıldıkları halde eski köyün harabe görüntüsüne ilaç olamamıştılar. Amrut Suyu ve bu suyun can verdiği ağaçlarsa güzelliklerinden hiçbir şey kaybetmemişti!…

       35 yıl kadar öncesinden itibaren terk edilen eski köyün terk edilme nedeni ile sırtlarındaki ev tipi eski mağaraların varlığını ise  sonradan duyduk. %25'i tarım arazisi olan köyün diğer kısmında bağ- bahçe işleri ile hayvancılık yapılması ve eski köy yerinin, geçim kaynağı olan bağ ve bahçelerden uzak olması, köylüyü yeni yerleşim birimini kurmaya zorlamış. Eski köy yerinin sırtlarında bulunan ve yerleşim yeri olarak kullanıldığı, içlerindeki odalardan anlaşılan mağaralar ise, köyün ne denli eski olduğuna bir kanıt!..

      Eski köy yerinin kuzeyine ve yaklaşık olarak 800 metre rakımlı bir yüksekliğe kurulmuş olan yeni köy; 35 haneye ve geçmişten gelen göreneklere bağlılığını sürdüren 330 kadar nüfusa sahip.

     Amrut Suyu'nun doğduğu yere hizalı bir noktada bulunan yeni köy yerine ulaşmakta zorlanan aracımızı, köye çıkan son rampada park ettirmek zorunda kaldık.  Yolun geriye kalan yüz metre kadarlık  kısmını yürüyerek köy yerine ulaşabildik. Etrafı kır çiçekleri tarafından kuşatılmış olan köyün içinde gezdirdiğimiz gözlerimizden beynimize yansıyan dinginlik, pek hoşumuza gitmedi doğrusu!..

      Çocuklar!

      Ne köyün etrafını kuşatan kır çiçeklerinin arasında, ne de sözüm ona yeni köyün içinde!..

     Çocuklar yoktular!..

     Çocuklardan yoksun çiçekler, ne kadar çiçek olabilirdi diye düşünerek yürürken, köyün sonundaki birkaç evin önünde 60'lık Şeyhmus Kurtuluş'la karşılaştık. Selam verip hal hatırını sorarak elini sıktığımız Şehmus amca'ya kendimizi tanıtmamızın ardından, suyun çıkış noktası ile köylünün geçmişini sorduk. Birkaç yüz metre ilerimizde olan ve Bahçe Başı (Serê Dehlê) olarak bilinen, suyun çıkış noktasına doğru beraberce yürürken Şehmus amcayı dinledik.

     Şu anki köy halkının, Zepeni, Ğellıki ve Kurdıki isimli üç kabileye mensup olduğunu ve bu kabilelerden köye ilk yerleşenlerin Zepeniler olduğunu dinledik ilk olarak. Bu üç kabilenin atalarının aslında kardeş oldukları, İran tarafından Muş yöresine ve ordan da Beşdeğirmen'e geldikleri bilgisininse, doğruluğu ispatlanamayan bir söylenti olarak günümüze ulaştığını dinlerken suyun doğduğu noktaya ulaşmıştık.

      Dağın tam orta noktasında bulunan küçücük bir mağaradan doğan suyu, aşağılara indikçe can verdiği yeşilliklerle beraber resimlerken Şehmus amcanın anlattıklarını duymuyorduk bile…

     15 kilometrelik mesafe ile bir yığın borudan geçerek Kızıltepe'ye ulaşan Amrut Suyu'nu, ilk kez ve tam kaynağından kana kana içerek bitirdiğimiz işimizin ardından dönüş için hazırlanmaya başladık.

     Yürüyerek ulaştığımız aracımızla köyü terk ettiğimiz yolun bulunduğu yüksekliğin tam karşısında ve iki yana doğru yükselen dağların arasından gözüken Kızıltepe Ovasını izlerken, kendimizi hareket halindeki bir uçaktaymış gibi hissettik. Bu doyumsuz manzaraları, beynimize kaydederek aşağılara doğru süzüldük.

    Geçit Ağzı denilen yerden ovaya sarktığımız an, tatlı bir rüyadan uyanıyormuş gibiydik.

    İşte böyle ayrıldık, Beşdeğirmen'den…

           

MEHMET BEDİ DEMİR / MARDİN LİFE

Editör: Nezir Güneş

Yorum Yaz