matesis
dedas

Kaşıklı (Çızavıza) Köyünde Sosyal Hayat! Kaşıklı Köyü Nerede? Nasıl bir köy? Kaşıklı Köyü nereye bağlı?

75'inde Hüsnü Dede ve gencecik öğretmen! Güzel gözlü ceylanlar ve sevimsiz yılanlar! Yaşlı, genç, güzel ve çirkin! Yaşamın bu dört geçeğini bir arada bulduğumuz köydü, Kaşıklı!..
  • 11.08.2021 12:25
Kaşıklı (Çızavıza) Köyünde Sosyal Hayat! Kaşıklı Köyü Nerede? Nasıl bir köy? Kaşıklı Köyü nereye bağlı?

   İlçe merkezine 40 kilometre mesafeyle, uzak köylerden biri olan Kaşıklı'ya, ikindi zamanı ulaştık. Köyün üzerine kocaman bir ampul gibi asılı duran güneş, gözlerimizi öylesine kamaştırmıştı ki girişteki yüksek su deposunu bile fark edemedik. Ufku gözeten asker misali, kaşlarımızın üzerine çektiğimiz ellerimizle gözlerimizi koruma altına alarak köye giriş yaptık. İşte o anda fark ettiğimiz köy camisi, yanı başındaki köy okuluyla omuz omuzaymış gibi duruyordu. Bu manzara etkilemişti bizleri. İşte bu etki ile geldiğimiz köy okulunda ise, karşımıza gencecik bir öğretmenin çıkacağını tahmin edememiştik doğrusu.

   Sınıfında ders yaparken bulduğumuz o gencecik öğretmenin çiçekleri sadece burnunda değil, masasında, elinde, etrafında ve her tarafındaydı!

   Her tarafındaydı çiçekler!..  

   Arıklı, Oda, Tosunlu köyleri ile Ceylanpınar'a sınırı olan Kaşıklı'da;

75 hane ile 350 kişilik nüfus olduğunu, %75'i okur yazar olan bu nüfusun, tarım ve hayvancılıkla geçindiğini o çiçek öğretmenden öğrendik.

   Okumaz yazmazlıkla mücadele adına yapmamız gereken işleri sırasıyla konuştuktan sonra, genç öğretmenle esinleşerek okuldan ayrıldık.

   Okuldan çıktığımız noktada bulunan ve pek de eski olmamasına rağmen yapı itibariyle tarihi bir görüntüye sahip olan köy camisi, güzelliğiyle yolumuzu kesmişti sanki!

   Elimizdeki makinelerle bu güzelliği resimlemekte pek gecikmedik. O sırada cami avlusunda bulunan köy imamıyla da sohbet ettik bir süre. İmama göre, köyle ilgili bütün meraklarımızı giderebilecek tek bir kişi vardı. Bu kişi, köyün kurucusu olan ve 75 yıllık yaşına inat dimdik ayakta duran Hüsnü Özel'den başkası değildi. Ve Hüsnü Dede'nin o an için köy odasında bulunduğunu duymamızın ardından, büyük bir hızla köy odasının yolunu tuttuk.

  Bizim için bir ilkti bu!

  Zira ilk kez, bir köyü kendi kurucusundan dinleyecektik.

  Önünde durduğumuz köy odası, iki katlı ve taş-kerpiç karışımı bir yapıydı. Köy odası olarak kullanılan ikinci katın giriş-çıkışları ise dışardan inşa edilen beş altı basamaklı bir merdivenle sağlanıyordu. Önünde durduğumuz köy odasının içinden çıkarak bizleri karşılayan gençlerin ellerini sıktık ilk olarak. İşte bu gençlerin refakatiyle girdiğimiz köy odasında, aradığımız Hüsnü Dede ile dedenin etrafında kümelenmiş 20 kadar köylünün ellerini teker teker sıkarak oturduk. Kendimizi tanıtmamız ve hal hatır sorgusuyla şekillenen karşılıklı konuşmalarımızın ardından dile getirdiğimiz meraklarımız için, sözü Hüsnü Dede'ye bıraktık.

   Can kulağıyla dinlediğimiz Hüsnü Dede'nin anlattıklarını not etmeyi de ihmal etmedik tabiki.

   Aslen Mazıdağı ilçesindendi Hüsnü Dede. 1955 yılında şimdiki köy yerine gelerek, kendi elleriyle ilk evi inşa etmişti.

   Ya o zamanın ovası!

   Buğulanan gözlerinin eşliğinde yumuşayan bir sesle, ''ceylanlar!..''

   Sıkılı yumruğundan sesine yansıyan hiddetle, ''yılanlar!..'' diyordu Hüsnü Dede.

   Evet!

   Ceylanlar ve yılanlar vardı o zamanın ovasında. Sonraları gelen traktöre boyun eğmişlerdi, ovanın bu en eskileri.

   Sorduğumuz köy camisinin 1978 yılındaki inşası ise bir hayli ilginçti. Cırcıp Deresi'nin üzerindeki kayalıklardan kesip köy yerine getirdikleri taş sayısının on bin adet olduğunu dinlediğimizde şaşırdık doğrusu. Çimento yerine taş tozu ile kireç kullanarak camiyi inşa eden kişinin Midyat'tan getirtilen bir hiristiyan olduğunu duyduğumuzda ise, bu şaşkınlığımız ikiye katlandı tabiki. En azından bizler için alışılmadık bir durumdu bu!

   Düşünsenize, Müslümanların mabedini bir hiristiyan inşa ediyor!  Bu bir güzellikti ve yüzyıllardan günümüze sarkan hoşgörünün keyifle düşünülmesi gereken bir güzellik…

   Arıklı Köyü'ne bağlı bir mezra iken 1995 yılında muhtarlık olan Kaşıklı'nın bir de su hikayesini dinledik Hüsnü Dede'den.

   Uzunca yıllar boyunca Cırcıp Deresi'nden taşıdıkları su nedeniyle çektikleri eziyetleri dinlerken tüylerimiz diken diken olmuştu. Köy yerine çeşme yaptırarak çekilen eziyetlere son veren kişiyi, Mardin eski valisi Celal Kayacan'ı rahmet ve dualarla anan Hüsnü Dede'nin daha anlatacak çok şeyi vardı besbelli…

    Çok keyif almıştık bu sohbetten ve daha da dinlemek isterdik ama, ilçeye dönmek zorundaydık artık. Öncelikle ayrılmak için aldığımız izin ve ardından sıktığımız ellerle terkettik köy odasını.

    Aracımıza binerek dönüş için harekete geçmemizin ardından fark ettiğimiz bağ ve bahçeler, hiçbir ova köyünde görmediğimiz kadar büyük bir alana yayılmıştı. 

    Ceylanları hatırladık her nedense!..        

MEHMET BEDİ DEMİR / MARDİN LİFE

Editör: Nezir Güneş

Yorum Yaz