matesis
dedas

Yurderi Köyünde Sosyal Hayat! Yurderi Köyü Nerede? Nasıl bir köy? Yurderi Köyü nereye bağlı?

İlçe merkezine 10 kilometre uzaklıkta olan köy, yörenin en eski yerleşim birimlerinden bir tanesiydi ve biz bunu zaten biliyorduk. Bu bağlamda bir değil, birkaç kez ziyaret ettik Kürtçe adı Hafere olan Yurderi’yi.
  • 10.08.2021 19:36
Yurderi Köyünde Sosyal Hayat! Yurderi Köyü Nerede? Nasıl bir köy? Yurderi Köyü nereye bağlı?

YURDERİ ( HAFERİ )

    İlk ziyaretimiz esnasında duyduğumuz Melmetun Kız Efsanesi bütün zamanımızı alınca, köy ve köylüyle ilgili meraklarımızı bir başka zamana bırakmıştık. Enine boyuna sorguladığımız bu efsaneyi, Kızıltepe’nin sosyal yapısı bölümünde anlattık zaten.

     Kuzeyde Arakapı, güneyde Esenli, doğuda Beşdeğirmen ve batıda

Doğanlı Köylerine komşu olan Yurderi, Kızıltepe ve Kızıltepe Ovası’nın büyük bir bölümünden görülebilen bir köydür. Ovayı kuzeyden kaplayan dağ sırasının ovaya bakan tarafındaki tek noktada gözüken yeşil alan, Yurderi’nin bulunduğu yerin işareti gibidir.

     % 60’ı tarım arazisi olan köye ikinci gidişimiz için tamamladığımız hazırlıklarımızın ardından, yollardaydık yine. Daha önce 84 yaşındaki Osman Ergüven’den dinlediğimiz Melmetun Kız Efsanesi ile ilgili olan kilise ile Nemrut Tepesi’nde bulunan mağaralara gitme işi de günlük planımızın içinde yer alıyordu. Mecburi ve Hanisor adında iki de mezrası olan Yurderi’ye, gerimizde bıraktığımız Esenli Köyü’nden sonra ulaştık. Köye giriş yaptığımız yolun sağından yükselen dağın hemen eteklerinde bulunan mağaralara tanık olduk ilk olarak. 

   Bir zamanlar insanların yaşadığı bu mağaralar, tarihin tanıkları değil, tarihin ta kendisiydiler.

   Temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olan köyde gideceğimiz yeri ezbere biliyorduk.

   Osman Dede’nin evindeydik yine..

   Daha önce geldiğimizde olduğu gibi, bizleri gördüğünde çok sevinen ve bizlerle sohbet etmekten büyük bir haz alan Osman Dede’nin yanında oturduk bir süre. Osman Dede’nin görevlendirdiği 20 yaşındaki torunu Erhan’ın rehberliği ile ve tekrar dönmek üzere evden ayrıldık. Yaya olarak başlayan yürüyüşümüzde ilk uğradığımız yer Melmetun Kız Pınarı’ydı. Bu pınarı ve bu pınarın yanıbaşındaki nar ağaçları, fotoğraf makinalarımıza birer obje olurken bizlere de dinlenme olanağı tanımıştı. Kısa bir dinlenmenin ardından, bulunduğumuz ağaçlık alanın içinden sıyrılarak,  Melmetun Kız’ın kan izlerini taşıdığına inanılan kayalıklara ve oradan da kiliseye uzandık.

   Üç kat üzerine kurulduğu söylenen kiliseden arta kalan harabeler, hatırı sayılır bir alanın üzerinde duruyordu. Tam ortasında bulunan  boşluğun etrafını çevreleyen ve ikisi bu alanın çevresinde, biri de bu alanın altında  olmak üzere üç katlı olduğu anlaşılabilen harabelerin, günümüze sarkmış olan birkaç odası vardı. İşte bu odalardan birinin penceresinden resimledik Nemrut Dağı’nı.

     Kilisede çektiğimiz resimlerin ardından, istikametimiz Nemrut Dağı’ydı. Kıyafetimiz bu yürüyüşe uygun olmayan resmilikte olmasına rağmen merakımız ağır basmış ve yürüyüşümüz başlamıştı.

    Yaklaşık olarak 45 dakika süren yürüyüşümüzün ardından, terli bir vücutla doruktaydık. Dorukta esen rüzgardan korunmak için, bir kayanın arkasına gizlenip terimizin kurumasını bekledik. Kısa bir süre sonra gizlendiğimiz yerden çıkarak, etrafı gözlemlemeye başladık. Büyüleyici bir manzarayla karşı karşıyaydık. Bulunduğumuz tepenin etrafındaki Yurderi, Beşdeğirmen, Uzunkaya ve Arakapı Köyleri, avucumuzun içindeymiş gibi duruyordu. Yeşil denizi andıran ova ise, bir başka güzellikle gözlerimizi okşuyordu. Bulunduğumuz yerin hakim olduğu manzaralarla beraber Nemrut’un yaşadığı rivayet edilen mağaraları da resimledikten sonra dönüş yoluna koyulduk. Köye dönüşümüz o kadar zor olmadı.

MEHMET BEDİ DEMİR / MARDİN LİFE

Editör: Nezir Güneş

Yorum Yaz