Reklam
dedas
ARTUKBEY

Mardinli Kadın STK'lar; Kadına Yönelik Şiddete Karşı Program Düzenledi

MİKAD tarafından düzenlenen programda uzman katılımcılar, kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında hak ihlalleri, iletişim yöntemleri ve destek mekanizmaları üzerine değerlendirmelerde bulundu.

  • 25.11.2025 18:05
Mardinli Kadın STK'lar; Kadına Yönelik Şiddete Karşı Program Düzenledi

Mardin İş Kadınları Derneği (MİKAD), 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında farkındalığı artırmayı amaçlayan bir program düzenledi. Etkinlik, Mardin Organize Sanayi Bölgesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.

Programda;Mardin İş Kadınları Derneği Başkanı Ruken Turan, Mardin Sanayi ve İş Adamları Derneği başkanı A.Nasır Duyan, İHH Kadın Kolları Başkanı Sümeyye Güneş, Mardin Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Av. Başak Ayyıldız ve Sosyal Hizmetler Uzmanı Dilan Turgut yer aldı. Konuşmacılar kadın hakları ihlalleri, şiddetsiz iletişim, psikolojik şiddet ve güçlenme süreçleri gibi konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

 

İHH Kadın Kolları Başkanı Sümeyye Güneş şöyle söyledi:

"Bugün insanlığın en derin yaralarından biri olan kadına yönelik şiddeti konuşmak için toplandık. Farklı coğrafyalarda, dillerde ve kültürlerde yaşansa da, bu şiddetin ortak anlamı insan onurunun ayaklar altına alınmasıdır.

Dünya genelinde her gün yüzlerce kadın aile içi şiddet nedeniyle hayatını kaybediyor; milyonlarca kız çocuğu eğitim hakkından mahrum bırakılıyor. Bu rakamlar, toplumsal eşitsizliğin ve adaletsizliğin acı bir göstergesidir. Ancak unutulmamalıdır ki, çiğnenen sadece kadın hakkı değil, insanlık onurudur.

Kur’an-ı Kerim’de de belirtildiği gibi, insan onuru kadın-erkek ayrımı gözetmeksizin tüm insanlığa verilmiş bir değerdir. Kadına yönelik şiddetin son bulduğu, eşit ve adil bir dünya umuduyla buradayız.”

Savaş ve kriz bölgelerinde kadınlara yönelik şiddetin insanlık suçu olarak sistematik biçimde işlendiğini vurgulayan Güneş, dünyanın neresinde olursa olsun kadına yönelik şiddetin devam ettiğini belirterek, “Bugün biz burada konuşuyorken, dünyanın pek çok yerinde kadınlar sadece evlerinde, işyerlerinde değil; savaşın en karanlık koridorlarında da şiddetin hedefi oluyorlar” dedi.

“Cinsel şiddet bir savaş silahı olarak kullanılıyor”

Bosna, Ruanda, Keşmir, Irak, Arakan, Suriye, Gazze, Sudan ve daha birçok coğrafyada cinsel şiddetin açıkça bir savaş silahı olarak kullanıldığını ifade eden Güneş, binlerce kadının yalnızca eşinin, babasının ya da kardeşinin muhalif olduğu iddiasıyla tutuklandığını, hapishanelerde işkenceye, tecavüze ve insanlık dışı muamelelere maruz bırakıldığını söyledi.

Güneş, İNSAMER’in 2023 yılı raporunda yer alan Suriyeli bir mahkûm kadının gerçek hayat hikâyesini aktararak savaş bölgelerindeki şiddetin boyutunu gözler önüne serdi. Gözlerinin önünde kızlarına tecavüz edilip öldürülen, kendisi de defalarca tecavüze ve ağır fiziksel şiddete maruz kalan bu kadının, gördüğü işkenceler sebebiyle rahminin alınmak zorunda kalındığını, sayısız ameliyat geçirdiğini ve Türkiye’ye göç ettikten sonra dahi kendisiyle kızının ağır travmalarını atlatamadığını belirtti.

“Bu kadın, bu anne, bu hanımefendi her gece çocukları için yemek yapıyor ve yatak hazırlıyor” diyen Güneş, aktarılan hikâyenin, savaş bölgelerindeki kadınların yaşadıklarının yalnızca küçük bir örneği olduğunun altını çizdi.

Image description

“Milyonlarca kadın temel haklarını dahi düşünemez halde”

Suriye, Yemen, Filistin, Doğu Türkistan, Afganistan, Arakan ve benzeri birçok coğrafyada milyonlarca kadının benzer acıları yaşadığını söyleyen Güneş, savaş ve kriz bölgelerinde kadınların cinayet ve cinsel şiddet sarmalında yok olup gittiğini belirtti.

Bu koşullarda kadınların;

  • Eğitim hakkı,
  • Barınma hakkı,
  • Beslenme hakkı,
  • Özgürce seyahat etme hakkı,
  • Kendini ifade etme hakkı

gibi en temel haklarını dahi düşünemez hale geldiklerini ifade eden Güneş, “Yaşama hakkı canice ellerinden alınan bu kadınların, maalesef ki diğer hakları akıllarına bile gelemeyebiliyor” dedi.

Bu hak ihlallerinin tüm şiddet türlerinde olduğu gibi açık bir insanlık suçu ve savaş suçu olduğuna dikkat çeken Güneş, faillerin ulusal ve uluslararası düzeyde hesap vermesinin sağlanmasının hem insani hem de İslami bir sorumluluk olduğunu vurguladı.

“Biz ne yapabiliriz?”

Sümeyye Güneş, 25 Kasım vesilesiyle yapılan toplantıların sadece duygulanmak için değil, sorumluluk almak için anlamlı olduğuna dikkat çekerek, “Bizler uluslararası seviyede işlenen bu kadın hakları ihlallerinin önüne geçmek için ne yapabiliriz?” sorusunu yöneltti ve şu başlıklara dikkat çekti:

  1. Uluslararası sözleşmeleri ve hukuki mekanizmaları güçlendirmek:

    • Kadına yönelik şiddeti önlemeyi amaçlayan sözleşmelerin içinin boşaltılmasına ve başka bir zulüm aracına dönüşmesine engel olunması,
    • Bu sözleşmelerin uygulanmasının etkin şekilde denetlenmesini talep etmek,
    • Savaş bölgelerinde işlenen cinsel şiddet suçlarının uluslararası mahkemelerde yargılanması için sivil ve siyasi baskı oluşturmak.
  2. Kız çocuklarının eğitim hakkını desteklemek:

    • Özellikle üçüncü dünya ülkelerinde kız çocuklarının eğitimden mahrum bırakılmasına karşı uygulanabilir projeler ve kampanyalar geliştirmek,
    • Çocuk yaşta evlilik, zorla evlendirme ve eğitimden mahrum bırakmanın hem medeni hukuka hem de faillerin sıkça arkasına sığındıkları İslam hukukuna aykırı olduğunun anlatılması için bilinçlendirme çalışmaları yürütmek.
  3. Kadınların bilinçlendirilmesi ve güçlendirilmesi:

    • Kadınların kendini geliştirmesini, haklarını bilmesini sağlayan tüm çalışmaları desteklemek,
    • “Unutmayalım ki kendini geliştirmiş, haklarını bilen kadınlar şiddet karşısında daha güçlü durabilirler” diyen Güneş, kadınların sosyal ve hukuki hakları konusunda bilgilendirilmesinin önemini vurguladı.
  4. Psikososyal destek ve güvenli alanlar:

    • Travma sonrası stres bozukluğu yaşayan kadınlara terapi, sosyal destek ve güvenli ortam imkânlarının sağlanması,
    • Bu desteklerden haberdar olmalarının da başta STK’lar olmak üzere ilgili bütün kurumların sorumluluğu olduğunu ifade etti.
    • Güneş, yapılacak bu çalışmaların sağlıklı toplumlar inşa etme yolunda bir ibadet bilinciyle ele alınması gerektiğini dile getirdi.

“Kadınlar siyasette ve toplumsal hayatta daha görünür olmalı”

Image description

Kadınların kendi sorunlarını en iyi kendilerinin anlatacağını belirten Güneş, siyasette, yerel yönetimlerde ve sivil toplumda daha fazla kadının yer almasının yalnızca kadınlar için değil, toplumun tamamı için bir kazanım olduğunu söyledi.

Bir hocasının şu sözlerine atıfta bulundu:
“Maalesef, dinin toplumu kontrol etme aracı olarak kullanılmaya başlandığı zamanlardan beri kadınlar siyasetten, sosyal hayattan uzaklaştırıldı ve bu, Müslüman toplumların gerilemesinin en büyük sebebi oldu.”

Güneş, dernek ve vakıf çalışmalarında olduğu gibi, kadınların hayatın tam merkezinde ve güçlü bir şekilde yer almasıyla ancak güçlü bir toplumun inşa edilebileceğini belirterek, kadının gücünün yalnızca “para kazanmak” ya da “erkeğin eline bakmamak” söylemleriyle sınırlandırılmasına karşı çıktı.
“Hanımlar, toplum, nesil, gelecek inşa etmek için o mutfaklardan çıkmalıyız” ifadelerini kullandı.

“Susmak, zulme ortak olmanın bir başka biçimidir”

Güneş, tecavüz, cinsel şiddet, fiziksel ve psikolojik işkencenin bugün dünyanın pek çok yerinde, özellikle savaş bölgelerinde ve ne yazık ki ‘gelişmiş’ kabul edilen ülkelerin de dahil olduğu bir düzende, sistematik olarak kullanılan bir hak ihlali olduğunu kaydetti.

Bu tablo karşısında susmanın, görmezden gelmenin, “bizi aşar” demenin, aslında zulme ortak olmanın bir başka biçimi olduğunu söyleyen Güneş, şöyle devam etti:

“Biz, inanan insanlar olarak, kadınıyla erkeğiyle, mazlumun kimliğine, diline, mezhebine, ülkesine bakmadan; nerede bir kadın, bir çocuk, bir insan zulme uğruyorsa, orada bizim vicdanımızın da ayağa kalkması gerekir.”

İHH’nın çalışmaları: Vicdan Konvoyu ve yetim destekleri

Sümeyye Güneş, konuşmasının devamında, vakit elvermesi halinde özelde İHH İnsani Yardım Vakfı olarak yürüttükleri çalışmalara da değinmek istediğini belirterek, özellikle Vicdan Konvoyu, savaş bölgelerindeki kadınlara yönelik farkındalık faaliyetleri ve yetim çalışmaları ile hem sahada hem de uluslararası kamuoyunda bu zulümlerin görünür kılınması için çaba gösterdiklerini ifade etti.

Güneş, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nün sadece bir farkındalık günü değil, sorumluluğu hatırlama ve harekete geçme günü olduğunun altını çizerek konuşmasını sonlandırdı.

Sergide sergilenen eserlerde payı olan Rumeysa Ersoy, "Resim Bölümü öğrencisiyim. Burada kadın ve çocuk haklarının görünür olmasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatmak için toplandık. Kadın ve çocuk hakları, bir toplumun vicdanının en net göstergesidir. Kadınların güven içinde yaşayamadığı, çocukların eğitim, sağlık ve sevgi hakkına erişemediği bir yerde gerçek anlamda gelişmekten söz edemeyiz. Bugün bu sergide yer alan her çalışma bir ses, bir iz, bir mücadele ve bir umut taşıyor. Kadınların güçlü duruşunu, çocukların saf hakkını ve geleceğe olan inancımızı anlatıyor. Keşke böyle şeyler yaşanmasa. Sergiyi hazırlarken arkadaşlarımla gözlerimiz doldu. Maalesef hâlâ bir yerlerde çocuklar susturuluyor, kadınlar şiddet görüyor. Umarım bir gün tüm bunların önüne geçeriz ve çok daha güzel bir nesil oluruz. Benim bu konuda umudum var."


MİKAD tarafından yapılan açıklamada, kadınlara yönelik şiddetle mücadelenin ancak toplumsal farkındalığın artırılması ve dayanışmanın güçlendirilmesiyle mümkün olduğuna vurgu yapıldı. Dernek, programın kadınların yaşadığı sorunlara dikkat çekmek ve çözüm odaklı bir ortam oluşturmak amacıyla düzenlendiğini belirtti.

Editör: Gülten Akgül

Yorum Yaz