diorex
Dedas

Mark Mazower kimdir? Mark Mazower kitapları ve sözleri

İngiliz Tarihçi Mark Mazower hayatı araştırılıyor. Peki Mark Mazower kimdir? Mark Mazower aslen nerelidir? Mark Mazower ne zaman, nerede doğdu? Mark Mazower hayatta mı? İşte Mark Mazower hayatı...

  • 02.05.2022 14:00
Mark Mazower kimdir? Mark Mazower kitapları ve sözleri
İngiliz Tarihçi Mark Mazower edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Mark Mazower hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Mark Mazower hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Mark Mazower hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1958

Doğum Yeri: Londra

Mark Mazower kimdir?

1981’de Oxford Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden (Literae Humaniores Bölümü) birinci dereceyle mezun oldu. 1983’te Johns Hopkins Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler üzerine yüksek lisans yaptı. Daha sonra 1988’de Oxford Üniversitesi’nde tarih doktorasını tamamladı. 1996’da British Academy Araştırma Bursu’nu, 2001’de The Balkans adlı kitabıyla Wolfson Tarih Ödülü’nü kazandı. Şu an Londra Birkbeck College’da Tarih profesörü olarak Modern Avrupa ve özellikle Balkan Tarihi üzerine çalışmalarını sürdürmektedir. Sussex ve Princeton Üniversitelerinde de yarı-zamanlı olarak ders vermektedir. Aynı zamanda London Review of Books ve TLS dergilerinde eleştiri yazıları yazmaktadır. Inside Hitler’s Greece: the Experience of Occupation, 1941-1944 (1993), The Balkans (2000) ve After the War was Over: Reconstructing the Family, Nation and State in Greece, 1943-1960 (2000) adlı kitaplarının yanısıra çok sayıda makale, deneme ve eleştiri yazısı vardır.

Mark Mazower Kitapları - Eserleri

  • Hitler İmparatorluğu
  • Balkanlar
  • Karanlık Kıta
  • Selanik - Hayaletler Şehri
  • Dünyayı Yönetmek
  • Büyülü Saray Yok

Mark Mazower Alıntıları - Sözleri

  • Modernite XIX. Yüzyıl Avrupa'sında hız ve ilerleme getirmişken, Balkanlar'da ise "zamanı durdurmuştur". (Balkanlar)
  • Bölgeye ait daha önceki tanımlamaların aksine Balkanlar en başından beri bir coğrafi tanımlama olarak değil, birtakım olumsuz çağrışımlarla yüklü bir kavram olarak ortaya çıkar. Balkanlar denince akla şiddet, vahşet ve ilkellik görüntüleri gelmektedir. (Balkanlar)
  • Bölgedeki asıl mesele devlet otoritesinin zayıflığıydı. (Balkanlar)
  • Milliyetçilerin tarihi tümüyle sahte süreklilikler ve uygun suskunluklar hakkındadır; seçilmiş bir halkın, kaderin kendileri için seçtiği bir toprak ile randevusunun öyküsünü anlatmak da kurguları gerektirir. Özellikle sakinlerinin çoğunun bu yerle bağlantısının izini üç-dört kuşaktan öteye süremediği Selanik gibi bir kentte, geçmişin tuhaf ve inanılması güç bir versiyonudur bu. Okulda ne öğrenmiş olurlarsa olsunlar, kendi aile deneyimleri çok farklı türden bir öykü anlatır, kaderin değil, talihin daha büyük rol oynadığı bir kargaşa, altüst oluş, terk edilme ve hayatta kalma destanıdır bu. (Selanik - Hayaletler Şehri)
  • Alman için birinci emir şudur; ''Yabancılarla asla ırk kaynaşması olamaz.'' (Hitler İmparatorluğu)
  • Savaş sonrası Avrupa, Batı ile ozdeşleştirildi. Bir kenara itilen Dogu Avrupalılar, kendilerini barbarlardan uzak tutabilmek amacıyla "Orta Avrupa" olduklarını düşünmeye başladilar. Alışkanlık günümüzde de sürdürülmektedir: Onde gelen Bri­tanyalı bir tarihçi, geçenlerde, günümüz Avrupa'sının lekeli oldugunu kabul etmemek için, Yugaslavyayı barbar üçüncü dünyanın bir par­çası olarak gormeyi yegleyip, Bosna'daki savaşı "yalnızca antropologların anlayabilecegi, ilkel bir kabile çatışması olarak tanımladı. Görüldüğü kadarıyla, 20. yüzyılın canice sicili bile Avrupalıların kendile­rini kandırma kapasitelerini değiştirmemiş (Karanlık Kıta)
  • Osmanlı İmparatorluğu bir İslam devletiydi, Osmanlı padişahı da Din Savaşçısı, Kutsal Emanetlerin Muhafızı, Hacc Hamisi ve Haremeyn-i Şerifeyn'in Koruyucusu. Selanik valisine gelince, yetkesinin en muteber simgesi, "vilayetin muazzez kitabı" olarak tanınan gümüş ciltli Kuran'dı. Zira diğer Kitab Ehli'ne -özellikle Müslümanların nüfusun azınlığı oldu ğu Balkanlar'da- verilen tüm yetkilere rağmen, Sünni İslamın hâkim din olduğu daima açıktı. (Selanik - Hayaletler Şehri)
  • I. Dünya Savaşı altmiş beş milyon erkegin silah altına alınmasına neden oldu, sekiz milyondan fazlasını oldürüp, yirmi bir milyonu­nu da yaraladı ; kıtanın eski imparatorluklarındandan dordünü süpürüp attı ve Avrupayı, Thomas Masaryk'in deyimiyle, "geniş bir mezarlığın üzerine kurulmuş bir laboratuvara döndürdü (Karanlık Kıta)
  • Kiliseler kutsal ama papazlar hırsız. (Balkanlar)
  • Amerika'daki İngilizler ne kadar Amerikalı ise Türkler de o kadar Avrupalıdır, yani ancak ucundan. (Balkanlar)
  • Doğu Avrupa'yı yöneten Merkez'e (Heartland) hakim olur; Merkez'i yöneten Dünya Adası'na hakim olur; ve Dünya Adası'nı yöneten Dünya'ya hakim olur. (Hitler İmparatorluğu)
  • Osmanlı yönetimi dile değil, dine önem verirdi. (Balkanlar)
  • Bologna kent meclisi Mussolini'yi at sırtmda gosteren bronz heykeli erittirip bunu soylu iki partizan heykeline donüştürdü, Fransa Vichy'ye karşı birleşik bir direnişi destanlaştirdi, bu arada Avusturya da, hiç utanmadan, Hitler'in ilk kurbanı statüsünü somürüp Nazi-karşIti "Avusturya ozgürlük savaşçıları " anıtını dikti. Bunlar tarihinden ozgürleşmiş Avrupa'nın efsane temelleriydi; bunlar, Sıkıcı anıların üstünü çizip ozgürlüğün zaferinin kaçınılmazlığı düşüncesini yerleştiriyordu. (Karanlık Kıta)
  • İnanmışlar, en kötüsünden kötümser, en iyisinden de duyarsız, kabullenmiş ve evcil olurlar. (Karanlık Kıta)
  • Osmanlı birlikleri Balkanlar'ı fethettiği zaman, misyoner savaşçı Hacı Bektaş. şair Mevlana Celaleddin ve Bahaeddin Nakşibendi'nin düşüncelerini yayan din adamları orduya eşlik etmiş, hatta bazen onlardan önce oraya gitmişlerdi. (Selanik - Hayaletler Şehri)
  • Tüm barbar krallar hakimiyetlerini korutabilmek için ülkelerindeki yolları kötü tutarlar. (Balkanlar)
  • Önde gelen Britanyalı bir tarihçi, günümüz Avrupa'sının lekeli olduğunu kabul etmemek için, Yugoslavya'yı barbar Üçüncü dünyanın bir parçası olarak görmeyi yeğleyip, Bosna'daki savaşı '' yalnızca antropologların anlayabileceği, ilkel bir kabile çatışması '' olarak tanımladı. Görüldüğü kadarıyla, 20.Yüzyılın canice sicili bile Avrupalıların kendini kandırma kapasitelerini düşürmemiş. (Karanlık Kıta)
  • 1945 sonrasında faşizm de benzer biçimde, çılgın diktatörlerim büyülenmiş, hipnotize edilmiş halkları felakete sürükledigi bir siyasal patoloji olarak açıklanmıştı Ama; kıtanın yaraları birkaç çılgının işinolarak bir kenara atılamaz, travmalarının sebepleri de Hitler ya da Stalin'in ruhsal durumlarında bulunamaz. ister begenin ister begenme­yin, hem faşizm hem de komünizm, kitle politikalarının, sanayileşme­nin ve toplumsal düzenin sorunlarıyla başa çıkabilmek için girişilen gerçek çabaları içermektedir (Karanlık Kıta)
  • Eğer derinizin rengi yanlışsa tam anlamıyla İngiliz, Fransız ya da Portekiz vatandaşlığı elde etmeniz zordu. (Hitler İmparatorluğu)
  • 1430'dan 1912'ye dek Selanik'e hâkim olmuş Müslümanlara gelince, ikisinde de yok sayılırdı. Avrupa'nın Osmanlılara karşı yüzlerce yıllık antipatisi izini birakmıştı. Çanakkale'nin yanlış kıyısındaki varlıkları o kadar uzun süredir bir kaza, talihsizlik veya trajedi olarak görülmüştü ki, gecikmiş bir tarihsel umut edimiyle, Avrupa tarih kayıtlarından silinmişlerdi. Türk bilim insanları ve yazarlar ile Osmanlı tarihçileri de, işleri düzeltmek için pek fazla bir şey yapmamışlardı. Avrupa'nın bu köşesinde, bir zamanlar Yunan ve Yahudi kentlerinin üstünde bir de Osmanlı ve İslam kentinin varlığını sürdürdüğü gerçeğini görmezden gelmek, sanki herkesin işine gelmişti. (Selanik - Hayaletler Şehri)

Yorum Yaz