tatlidede

Mehmet Rauf kimdir? Mehmet Rauf kitapları ve sözleri

Türk Yazar, Şair Mehmet Rauf hayatı araştırılıyor. Peki Mehmet Rauf kimdir? Mehmet Rauf aslen nerelidir? Mehmet Rauf ne zaman, nerede doğdu? Mehmet Rauf hayatta mı? İşte Mehmet Rauf hayatı... Mehmet Rauf yaşıyor mu? Mehmet Rauf ne zaman, nerede öldü?
  • 12.02.2022 20:58
Mehmet Rauf kimdir? Mehmet Rauf kitapları ve sözleri
Türk Yazar, Şair Mehmet Rauf edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Mehmet Rauf hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Mehmet Rauf hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Mehmet Rauf hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: Mehmed Rauf

Doğum Tarihi: 12 Ağustos 1875

Doğum Yeri: İstanbul, Türkiye

Ölüm Tarihi: İstanbul, Türkiye

Ölüm Yeri: İstanbul, Türkiye

Mehmet Rauf kimdir?

Mehmed Rauf Servetifünun romancılarından, 1875 yılında doğdu, 1931 yılında İstanbul'da öldü. Bahriye Mektebi'ni bitirdi (1893), deniz subayı oldu, staj için Girit'e (1894), Kiel kanalının açılış töreninde bulunmak üzere Almanya'ya (1895) gönderildi, dönüşte İstanbul'da Tarabya'da elçilik gemilerinin irtibat subaylığına atandı. 1908'den sonra bahriye'den ayrıldı, hayatını yazarlıkla kazanmaya başladı. Cumhuriyet devrinde kadın dergileri çıkardı, ticaretli uğraştı. On altı yaşındayken yazdığı Düşmüş adlı hikayesini İzmir'e, Halit Ziya'ya göndermiş, Halit Ziya da Hizmet gazetesinde basmıştı, daha sonra İstanbul'da Mektep dergisinde yazıları çıktı. Halit Ziya, Cenap Şehabettin, Hüseyin Cahit'le böylece önceden tanışan Mehmed Rauf, sanatının en başarılı eserini Eylül romanıyla verdi; psikolojik roman örneği olan Eylül'de olduğu gibi öteki eserlerinde de özellikle aşk maceralarını konu yaptı. Romanları: Eylül (1901), Genç Kız Kalbi (1925), Böğütlen (1926), Define (1927), Son Yıldız (1927), Kan Damlası (1928), Halâs (1929) Hikâye Kitapları: İhtizar (Cançekişme, 1909), Âşıknâme (1909), Son Emel (1913), Hanımlar Arasında (1914), Bir Aşkın Tarihi (1915), Üç Hikâye (1919), İlk Temas İlk Zevk (1923), Aşk Kadını (1923), Eski Aşk Geceeri (1924) Mensur Şiir: Siyah İnciler (1901, 1925) Oyunlar: Ferdi ve Şürekâsı (1909, filme de alındı: 1917), Cidal (Kavga, 1911), Sansar (1920), Ceriha (Yara, 1927)

 

Mehmet Rauf Kitapları - Eserleri

  • Eylül
  • Genç Kız Kalbi
  • Böğürtlen
  • Ferdâ-yı Garâm
  • Define
  • Kan Damlası

  • Halas
  • Eski Aşk Geceleri
  • Bir Aşkın Tarihi
  • Define ve Kan Damlası
  • Bir Hastalığın İlacı
  • Yara
  • Uzaktan

  • Bir Zambak Hikayesi
  • Üç Hikaye
  • Karanfil ve Yasemin
  • Siyah İnciler
  • Kabus
  • Serap
  • Menekşe

  • İsyanlar, Direnişler, Zaferler
  • Âşıkane
  • Edebi Hatıralar
  • Son Emel
  • İhtizar
  • Eylül
  • Eylül

  • Sansar
  • Son Yıldız
  • Yağmurdan Doluya - Cidal - Sansar
  • Seçme Hikayeler
  • Harabeler
  • Menekşe

Mehmet Rauf Alıntıları - Sözleri

  • Yani hayale, yani şiire, yani aşka aşıktım. Aşkı evrenle hayatın tek varlık sebebi sayacak kadar deli bir aşık. (Eski Aşk Geceleri)
  • Sende bir şey var, öyle bir şey ki hiçbirinde rastgelmiyorum. (Eylül)
  • "Ah bu eksiklik duygusu.. İnsan değilim sanki bir denklemim.." (Eylül)
  • O anda kapıdan genç bir hanım girdi. Fakat bu tam manasıyla bir güneşin doğuşu gibiydi. (Define ve Kan Damlası)
  • "Ah insan denen mahlukat ne kadar zayıf ve alçak birşey (Üç Hikaye)
  • “Günlerce ev bir hastane gibi, delirmiş genç kadına gelen giden hocalarla, hekimlerle dolar. (…) genç kadın bir deri bir kemik kalmıştır. (…) Hastalık geçer, fakat bu yara, bu valide yarası geçmez, aylarca kadını inletir.” (İhtizar)

  • Biliyor musunuz, kadın olmasaydım belki Mesut olurdum. Zira kadın olmak, kadınlar arasında çirkin olmak gibi bir şey. (Ferdâ-yı Garâm)
  • Zaten hayatımız âdet ile tesadüfün elinde zalim ve yırtıcı bir pençe içinde dayanıklılık ve katlanabilme yetisini kaybetmiş sefil bir hastalıktan başka bir şey miydi? (Serap)
  • “Nedir bu insanın içten içe çürüyüşü...” (Eylül)
  • Ah niçin bütün aşklar böyleydi? Niçin birbirlerini bugün sevenler hayattaki mutlulukları birbirlerinden bekler ve mutluluğu bulmakla bahtiyar ve zevk dolu olurken, iki gün sonra, birbirlerine iki amansız düşman oluyorlar, dişleri, tırnakları, pençeleri kan içinde, birbirini didiklemekten, mahvetmekten, helak etmekten başka bir şey istemiyorlardı? Buna nasıl razı oluyor, nasıl dayanıyorlardı? (Menekşe)
  • Hayat böyle vesveselere değer mi? (Bir Hastalığın İlacı)
  • Gök, yaldız içinde, aynı zamanda berrak, hayran hayran sevdiğine bakan bir genç kız gözü gibi saf ve berraktı (Karanfil ve Yasemin)
  • "İnsanın içtenliğine inanmıyorum!" (Böğürtlen)

  • “Ah, kim bilir ne nefis bir ruhu vardır.." (Menekşe)
  • Dünyada şefkat, af, insanlık gibi güzel şeyler varken neydi bu insanlardaki vahşilik ki hâla birbirlerini yiyorlar, hâla birbirlerini yemekten zevk alıyorlardı ? (Kabus)
  • ''Kalabalık içinde yalnız yaşamak, kalabalık içinde gezip beraber bir köşeye kaçmak, işte asıl zevk budur. İnsan, kalpleri birbirine bağlayan bu bağları o zaman anlar.'' (Eylül)
  • “Zavallı hiç! Bazen ne etkili olarak zıddını ifade etmek ve anlatmak için kullanılır ve bir bakış açısına göre ne büyük, ne kahredici bir heptir!” (Serap)
  • "Yaşamda o denli kötülük gördüm ki kimden olursa olsun, iyilik beklemiyorum." (Böğürtlen)
  • Zaten hayatımız tamamen zannetmekten ibaret değil midir ? (Bir Aşkın Tarihi)
  • Gün oluyor ki hiçbir şey görmemek için gözlerimi kapayarak oturmak istiyorum. (Ferdâ-yı Garâm)

Yorum Yaz