tatlidede

Modern Çağın Popüler Hastalığı Strese Çözüm

Stres, internetin hızla yayıldığı, dünyanın küçük bir kasabaya dönüştüğü dünyada modern insanın sıklıkla yaşadığı psikolojik çöküntü sürecidir.
  • 16.06.2017 15:14
Modern Çağın Popüler Hastalığı Strese Çözüm
Gelecek kaygısı, geçmiş sıkıntısı, bugünün geçim derdi vesaire tüm sıkıntılar önceki zamanlardan daha çok bugünün en önemli sorunu olmuştur. Stres denen olgu geçmişte de elbette vardı fakat stresin bu denli insanların yaşamında etkili faktörlerden biri haline gelmesi modern toplumun bir hastalığıdır.
Uluslararası alanda aldığı ödüllerle ismini duyuran Mardinli hemşerimiz Prof.Dr. Vedat Işıkhan, bir süre önce yayınlanan stres yönetimi kitabıyla ilgili bir söyleşi gerçekleştirdik.
Yayınladığı kitabında yer alan bilgilerle Prof. Dr. Vedat Işıkhan Merkezi Sdyney-Australia’da bulunan International Council of Stress Management Professionals (ICSMP) (Uluslararası Stres Yönetim Uzmanları Konseyi) tarafından stres yönetimi konusunda ulusal ve uluslararası düzeyde yaptığı önemli araştırmalar, uygulamalar ve katkıları nedeniyle 2016 yılı ICSMP ödülü almıştı.

1- Stres yönetimi dediğimizde aslında birey neyi yönetiyor ya da yönetmeye çalışıyor?
Yaşadığımız yüzyıl ya da modern yaşam tarzımız, bitirilmesi gereken işlerin, hayal kırıklıklarının, rekabetin ve taleplerin yarattığı sorunlarla doludur. Birçok kişi için, stres adeta bir yaşam biçimi haline gelmiştir ki bu olağan bir durumdur. Stres her zaman kötü değildir. Stres küçük dozlarda, baskı altındayken başarılı olmamızı ve işi en iyi şekilde gerçekleştirmemiz için bizi motive eder. Sürekli acil durum modunda çalışıyorsanız ruhunuz ve bedeniniz bunun bedelini şimdi ya da ilerleyen yıllarda ödeyecektir.
Stres yönetimi aslında kişinin kendisini ve yaşadığı stresi yönetebilmesidir. Etrafımızdaki gergin, mutsuz, agresif ve stresli birçok insana baktığımızda bunların kendi yaşamlarını yönetemediğini görürüz. Kişi, kendisini, işini, ailesini, çevresini yönetemediği zaman tüm bunların yaratmış olduğu baskılarla karşı karşıya kalıyor. Yaşamını ve kendisini yönetebilen bir kişi stresin tüm olumsuz etkileriyle başa çıkabilecek bir donanıma sahip oluyor.
Diğer bir örnek ile stres yönetimini açıklayalım. Örneğin; aşırı kilo ya da sigara içme gibi kötü bir alışkanlığınız var ve bundan kurtulmak istiyorsunuz. Bu olumsuz durumla mücadele etmek için birey sigara içmeme kararını alıyor. Kendisi için iyi bir şey yaptığını düşündüğü zaman daha olumlu bir duyguya sahip olacaktır. Bazı insanlar tüm olumsuz yönlerini düşünerek sigarayı anında bırakır bazıları sık sık bırakmayı dener, başaramaz, yenik düşer ve bazıları bıkmadan yeniden başlar. Her birey bir diğerinden farklıdır doğal olarak motivasyonu ve iradesi de farklı olacaktır. Kişinin bu mücadelede kendi stilini bulması gerekir. Kendisine fırsat vermesi sürekli kendini motive etmesi önemlidir. Sürekli kendisine fırsat vererek kaldığı yerden tekrar başlamayı deneyecektir. Birey sürekli kendisine şans vermeli bu olumsuz durumla başa çıkmayı ya da kendisinde stres yaratan durumu kontrol altına almaya başlayacaktır. Stres yönetimi budur. Kişinin alışkanlıklarını bir anda bırakması zordur. Günlük yaşantımızda karşılaştığımız ne kadar olumsuz olay ve alışkanlığımız var ise benzer şekilde yönetilebiliriz. Bunun üstesinden gelmemiz mümkün olabilir.
Örnekte olduğu gibi aşırı stresin neden olduğu olumsuzluklarla başa çıkmak, stresin olumlu bir düzeye çekilmesi ve böylece vücudumuza karşı oluşan bu tehditin zararlarının ortadan kaldırılması son derece önemlidir. Stresi yönetme becerisini kazanan ve olumsuz stresin etkisinden kurtulan kişiler, kendi sağlıklarına ve ülke ekonomisine dolaylı yönden katkı getireceklerdir. Bunun yanında stresi yönetme ve sağlığımızın sürdürülebilir kılınmasına ayrı bir dikkat ve önem vermemiz gerekir.
Hayatı güzelleştirmek ve sağlığımızı korumak için bireysel çabalarımızı hiçbir zaman elden bırakmamamız gerekir. İş hayatından yansıyan stresler o kadar geniştir ki bu stresleri sağlığı tehdit etmeyecek düzeye indirmek kaliteli bir yaşam sürdürebilmemiz için kaçınılmazdır. Arabamıza, evimize, eşyalarımıza gösterdiğimiz aşırı özeni, niçin daha kaliteli, sağlıklı ve verimli bir yaşam sürdürmek için göstermiyoruz? Günümüzde stres, artık yediden yetmişe herkesi ilgilendiren bir problem haline gelmiştir. Kaynağı ne olursa olsun herkes iş hayatında ya da günlük yaşamında strese maruz kalmaktadır. Maruz kalınan bu stres, kurumları, işletmeleri ve ülkeleri ekonomik açıdan, bireyleri ise fiziksel-duygusal-zihinsel açıdan olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Sanayileşme yönünde hızla ilerleyen ve refahı toplumun tüm kesimlerine yayma çabasında olan bizim gibi ülkelerde stres, insan sağlığını, başarısını ve mutluluğunu etkilemekte ne yazık ki onarılamayan ciddi zararlar vermektedir. Bu nedenle gerek kurum ve kuruluşlarda çalışanlara gerekse toplumun tüm bireylerine stresle başa çıkma becerilerini ya da stresi yönetebilecek yolları öğretmeliyiz.

2- Stres günümüzün hastalık tetikleyicisi. Bu tetikleyici unsur doğru yönetilmezse ne gibi hastalıkların oluşmasına neden olur?
Stres birçok hastalık için tetikleyici özelliktedir. Her kişinin stresi algılaması, değerlendirmesi ve bundan etkilenmesi farklıdır. Stres yönetim tarzlarımız da farklıdır. Bazılarımız çok travmatik bir olayı çok önemsemez, gerilmeden, mantıklı ve rahat bir şekilde çözebilirken bazıları için bu olay tam bir kabusa dönebilir. Gerilir, çözüm bulamaz, endişe ve anksiyetesi artar. Bu durum daha da karışık hale gelebilir. Kişilerin bu farklılıkları aynı zamanda hastalıklara yakalanma koşullarını da olumlu ya da olumsuz etkileyecektir.
Stresin hastalıklara neden olduğu bilinmektedir. Ancak bunun yüzdesel olarak katkısını ölçmek çok zordur. Hatta mümkün değildir. Bir kişinin yaşadığı gerginlik ya da streslerin biyolojik ve kimyasal yapısında ve psikolojisinde yarattığı tahribatı bilemeyiz. Sadece tetiklediğini söyleyebiliriz. Bu konudaki çalışmalar onu gösteriyor. Örneğin; 2000 yıldan bu yana doktorlar, stres ve hastalıkların gelişimi arasında önemli bir ilişki olduğunu kabul etmektedir. 19.yy.’da İngiliz doktorlar duygusal üzüntülerin kanserin en önemli nedeni olduğuna ve hastalıkların artmasının “çağdaş” yaşam tarzlarının yaratıp geliştirdiği psiko-sosyal streslerle çok sıkı ilişkisi olduğuna inanmaktaydı. Amerikan Stres Enstitüsü’nün raporunda, son 15 yıldır yapılan çalışmalar, gerçekte onlara neden olmadan, çeşitli türdeki hastalığın gelişme ve büyümesini hızlandırmada stresin önemli etkisi olduğunu gösteriyor. Benzer olarak, stres azaltma stratejileri kanser hastalarında yaşamı uzattığı ve laboratuvar hayvanlarında tümörlerin oluşumunu geciktirdiğini gösteriyor. Organizmanın kendini yenileme becerisini oransal bir şekilde azaltabilir. İnsanlarda doku yaralanması ve önemli duygusal ilişkilerin, kanserin gelişimini arttırdığı gözlenmiştir. Güçlü güven ilişkileri, sosyal destek ve diğer stres azaltma stratejileri gibi olumlu duygular, hastalığın ilerlemesini geriletebilmektedir.
Stresin neden olduğu hastalıklar son araştırmalarla desteklenmiştir.

Kalp Hastalıkları
Astım
Diyabet (şeker hastalığı)
Baş ağrıları
Obezite
Gastrointestinal (sindirim sistemi) sorunlar
Alzheimer Hastalığı
yaşlılığın hızlanması
Erken ölümler

3- Strese maruz kalan meslek çalışanları HANGİLERİ?
2015 Meslekler Sıralama Raporunda 2015’in en stresli on mesleği yer almaktadır. Bu kaynağa göre en stresli meslekler şu şekilde belirlenmiştir.
En Stresli Meslekler:
1. İtfaiyeciler
2. Askerler
3. Komutanlar
4. Pilotlar
5. Polisler
6. Aktörler
7. Yayıncılar (canlı yayın sunucuları)
8. Proje koordinatörleri
9. Foto muhabirleri
10. Gazeteciler

Türkiye’de ise hangi mesleklerin stresli olduğuna yönelik son dönemlerde yapılan çalışmalar stresin birçok meslekle yaygın olduğunu göstermiştir. Aslında kime sorsanız yaptığı işi çok stresli bir iş olarak tanımlıyor. Bu sonuç oldukça doğaldır. İnsanın diğer insanlarla çalışmasının getirdiği sıkıntılar ve stresler ise daha yaygın ve çözülemez boyutlara ulaşabiliyor.
Işıkhan (2016) tarafından gerçekleştirilen çalışmada çalışanlara Ankara’da kamu çalışanlarına “en stresli mesleklerin neler olduğu” sorulmuştur. Araştırma, 190 kamu personeli üzerinde gerçekleştirilmiştir.
Araştırmada elde edilen en önemli sonuçlar aşağıda sunulmuştur:
• EN STRESLİ MESLEKLER SIRALAMASI
En Stresli Meslekler Sıralaması SAYI
1. Polis 74
2. Asker 67
3. İtfaiyeci 49
4. Acil Yardım Personeli 42
5. Gazeteci 42
6. Radyo-TV Canlı Yayın Sunucusu 41
7. Pilot 34
8. Madenci 27
9. Borsacı 25
10. Milletvekilliği 20
TOPLAM PUAN (birden fazla seçenek işaretlenmiştir) 421

Ülkemizde yaklaşık 40 yıldır süren terörle mücadelede en ağır görevi askerler ve polisler üstlenmiştir. Askerlerin yaşadığı stres diğer mesleklerdekilere göre oldukça yüksektir. Yaşamı tehdit eden olaylarla sürekli karşılaşan, kamu düzenini korumaya çalışan polisler yine en stresli meslekler arasında yer almıştır.

4- ülkemizde stres yönetimi düşünüldüğünde. Özellikle savcılar ve kolluk kuvvetlerine stres yönetimi ile ilgili neler önerirsiniz?
Ülkemiz sürekli bir değişim ve dönüşüm içerisinde. Stres düzeyimiz yüksek. 15 Temmuz’da yaşadığımız hain FETÖ darbe girişiminin yapıldığı, her an gerginliklerin ve çatışmaların (içeride ve dışarıda sınırımızda bize yapılan saldırılar), trafik kazalarının, doğal afetlerin, maden göçüklerinin (Allaha şükür ülkemizde sadece Tsunami ve yanardağ patlaması olmuyor) yaşandığı bir ülke. Bu durum bizim için yeni değil. Yüzyıllardır bu kadim coğrafyada yaşayan atalarımızın da kaderi bundan farklı değildi. En azından yaşadığımız dönemi çok iyi hatırlarsak. Yine darbeler, yine saldırılar, yine terör örgütleri, yine iç ve dış mihraklar. Coğrafya böyle. Değiştiremeyeceğimize göre bu topraklar üzerinde hep birlikte birbirimiz için birlikte yaşama alışkanlığımızı kazanmamız gerekir. Aslında halkımızın günlük yaşamı inanılmaz bir dayanışma ve hoşgörülerle dolu. Yüzyıllardır kardeş yaşamış (Kürdü, Arabı, Lazı, Türkmeni), aynı kültürde paylaşmayı ve dayanışmayı başarabilmiştir.
Ülkemizde her düzeyde yaşanan çatışmalar çözümlenemez ise iletişimsizliğe bu da ne yazık ki strese neden olabiliyor. Üzerinde hissettiği baskı bireyin başa çıkma yeteneklerinin çok üzerindeyse stres ortaya çıkıyor. Bu stratejik konumda ülkemizdeki üst düzey yöneticilerin, askerin, polisin, kolluk güçlerinin karar verme noktasında olan komutanların, adaletin sağlanmasında en önemli konumda olan hakim ve savcıların, siyasetçilerin, toplum liderlerinin, siyasi parti yönetici ve milletvekillerinin işleri çok zor. Çok stres altındalar.
Bu ağır yükü kaldırabilen yani işlerini kontrol altında tutabilen, zaman planlamasını yapabilen, doğru kararlar verdiğini düşünen kişiler başarılı olacaklar. Stresin kendilerinde, vücutlarında yaratabileceği zararları en aza indiren veya bunu kontrol edebilenler başarılı olacaktır. Bu da kolay bir iş değildir. Bu yöneticilerin, hakimlerin, polislerin, askerlerin de bir ailesi vardır. İşleri ne kadar riskli ve tehlikeliyse anne ve babasını, çocuğunu ve eşini düşünmek zorundadır. Yaşamının bu boyutunda kendisine düşen rol ve sorumlulukları yerine getirmelidir. Ancak burada önemli bir konu yaşamın tüm bu boyutlarında (aile, iş, manevi boyut, boş zaman, sosyal hayat) denge içinde olmalıdır. Dengenin yitirildiği noktada stres ortaya çıkar. Örneğin; günün 14 saatini işe ayırıyorsa, bu kişinin ailesi, sosyal, fiziksel, psikolojik ve manevi dünyasındaki denge kaybolur. Bu da hastalıkların ortaya çıkmasına neden olur. Çalışma hayatında yönetilemeyen stresin faturası özellikle emeklilikten sonra çok ağır bir tabloyla ortaya çıkıyor.
Olumsuz stresin en önemli özelliği bağışıklık sistemine zarar vermesidir. Stresli ve gergin olduğumuz dönemleri düşünün. Hemen hasta olmaya başlarız. Uçuklar, soğuk algınlıklarına daha kolay yakalanırız.
Stresi yönetemeyen, sağlıksız başa çıkma yöntemlerini kullanan kişiler ne yazık ki birçok hastalıkla karşı karşıya kalıyor. Emeklilik gibi bir ikinci bahar dönemini hastalıklarla, tedavilerle ve acı çekerek geçirebiliyor. Kanser, astım, kalp krizi, migren, şeker hastalığı, tansiyon vb. fiziksel yaşamı tehdit eden stresin neden olduğu en yaygın hastalıklardır. Emekli olan birçok ağır ceza hakimi, asker, polis, komutan, bürokrat ne yazık ki bu hastalıklardan müzdarip oluyor.

Bu kadar yoğun stres altında çalışanlar stresle nasıl başa çıkacaklar?
Öncelikle şunu kabul etmek gerekir. Bir kişi için var olan başa çıkma becerilerinin sayısı ve doğası, stresi yönetmesi, azaltması ve hatta yok etmesi için kişiye fazlasıyla yardım edebilir. Onlara şu önerilerde bulunabiliriz:
• İşlerinizi önem sırasına göre sıralayın ve zamanınızı en etkin bir şekilde kullanın.
• Amaçlarınızı belirleyin, önceliklerine ve önem sırasına koyun ve er ya da geç bunları gerçekleştirin.
• İşinizin akışı sırasında, olabildiğince çok meslektaşınızın ve diğer çalışanlarla yapıcı, pozitif, zevkli ve ödüllendirici ilişkiler kurun.
• Zaman planlaması yapın. İşinizdeki rol ve sorumluluklarınızı riske sokmayacak önceliklerinizi belirleyin.
• Yöneticilerinizle destekleyici nitelikte etkin bir ilişki geliştirin.
• Her gün, işinizden biraz kopmak ve gevşemek için zaman ayırın. Her sabah ve öğleden sonra beşer dakika için odanızın kapısını kapatıp, ayaklarınızı yüksek bir yere kaldırın, derin bir şekilde gevşeyin ve aklınızı işinizden ayırın. Tatlı düşünceler veya hayallerle zihninizi tazeleyin.
• Ailenize zaman ayırın. Çocuklarınızla ilgilenmek ve zaman geçirmek stresinizi azaltacaktır.
• Vücudunuzu canlı ve uyanık tutmak için zaman zaman yürüyün. Binanızın öbür taraflarına yürümek için bahaneler bulun.
• Mümkün olduğunca spor ve nefes egzersizleri yapın.
• Çevrenizdeki manzaranın ve zihninizdekilerin değişmesi için büronuzdan zaman zaman çıkın.

5- Toplumların ya da tükenmişlik sendromları ortak stresleri yönetilebilir mi? Nasıl?
Tükenmişlik özellikle insanlarla yoğun ilişkilerde bulunan profesyonellerde ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Bu işlerde çalışanlar duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve mesleki başarıda düşüklük hissediyor. Stresin ötesinde daha ağır semptomları var. Mesleki yılgınlığa, monotonluğa, bıkkınlığa bu da başarılamaz ise kişilerin çalışma hayatından ayrılmasına neden olur. Bireysel stresler yönetilemediği zaman aile ve grupları etkileyemeye bu da yönetilemez ise toplumu adet bir hastalık gibi tükenmişliğe götürür. Bireysel düzeyde, kurumlarda yaşanan tükenmişlik ve toplumun genel tükenmişliği yönetilebilir. Bunun için toplu ya da kollektif bir mücadele gerekiyor. Birçok kişi tükenmişlik yaşadığını anlamaz. Adeta bir fanusun içinden geçer gibi çalışma hayatının sonuna geldiğinde bunu fark eder. Stres gibi tükenmişlik de bulaşıcı özelliğe sahiptir. Bireyi, ilişki içerisinde bulunduğu aileyi grupları ve doğal olarak yaşadığı toplumu etkiler. Bunun için bireylerin, kurumların ve toplumların kendilerinde stres veya tükenmişlik yaratan faktörlerin neler olduğunu bilmesi gerekir. Nedeni bilmediğimiz bir şeyle mücadele edemezsiniz. Bu faktörlerin yaşanmasındaki sebepler, olası sonuçları, nasıl çözülebileceği, çözülemediği takdirde sonuçlarının ne olacağı konusunda stres yönetim stratejilerini belirlemesi gerekir.
Toplumların yaşadığı stres ya da tükenmişlik için bu örnek anlamlı olabilir: FETÖ Darbe Girişiminin yapıldığı 15 Temmuz gecesi, milletin lideri olan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın stresi ve krizi başarıyla yönettiğini söyleyebiliriz. Darbe ki toplumsal sistemimizi, millet ve devlet olarak varlığımızı sonlandırabilecek belki de yok olmamıza neden olabilecek kapsamlı bir yok oluş. O gece biz yok olacaktık, çocuklarımız yok olacaktı, Türk milleti ve devleti yok olacaktı. 249 vatan evladı o gece bu toprakların geleceği için şehit oldu.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan siyasi hayatı boyunca millete güven ve özgüven aşılayan, karizmatik bir liderdir. Cumhurbaşkanımızın 15 Temmuz Hain FETÖ Kalkışması gibi travmayla mücadele edebileceği sağlıklı başa çıkma yöntemleri olmasaydı örneğin; boyun eğici, kabullenici bir tarzı olan başka biri olsaydı sonuç elbette farklı ve korkunç olurdu. Türk toplumunun taşımış olduğu yüksek tarih bilinci, sürekli olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın şiirlerine, icraatlarına ve konuşmalarına yansımış ve sinerji oluşturarak 15 Temmuz gecesinin aydınlık bir gelecek ile tamamlanmasında etken olmuştur.
Yaşamı var oluşu topyekün tehdit eden bir darbe olayı bu. Günlük sıradan bir travma, kaza ya da bir tartışma değildi. Stresi yönetme konusunda olumsuz koşulları olumluya dönüştürebilecek bir müdahale ile Cumhurbaşkanımız bu krizi başarıyla yönetmiş ve milletimizi sokaklara, alanlara çağırarak vatanı savunmasını istemiştir. Bir birey olarak eğer Cumhurbaşkanımız, bu güne kadar kendisinde getirdiği, geliştirdiği, sınırını sürekli zorladığı bu başarılı başa çıkma yöntemleri olmasaydı şu an ne olurdu? Tahmin dahi edemeyeceğimiz bir felaket.

6 Stres kötü diyoruz stresin faydaları hiç mi yok? Varsa nelerdir?
Bugüne kadar stresle ilgili yazılanları gözden geçirdiğimizde stresle ilgili bilmemiz gereken temel birtakım doğrular bulunmaktadır. Bunlar;
Stres faydalıdır.
Stres insanları heyecanlandırır.
Kriz durumlarında insanlar stres nedeniyle hedefe daha kolay ulaşırlar.
Stres yaşamımız için dinamizm sağlar.
Stres nedeniyle uyarılmış, heyecanlı ve canlı olmaya başlarız.
Strese sahip olmak mükemmel derecede normal ve sağlıklı olduğumuzu gösterir.
Stres günlük yaşamın bir parçasıdır.
Fazla stres zararlıdır.
Az stres tehlikeli olabilir.
Stresin olmaması (0 stres düzeyi) ölümün bir göstergesidir.
Stressiz bir yaşam sıkıcı olur bu da stres yaratır.
En iyi hedef, stresin verimlilik, üretkenlik ve daha sağlıklı olmak şeklindeki sonuçlarına ulaşmaktır.
Stresle ilgili tüm çalışmalar stresin olumsuz, negatif ve istenmeyen bir şey olduğunu göstermektedir. Ancak unutmayalım stres altında kaldığımızda en büyük başarıyı elde ederiz. Stres olmadan hedeflere ulaşmamız ancak şansla olur. Bizi rekabete yönetir, konsantrasyonu sağlar ve olumlu ve verimli bir hayat için bizlere enerji verir. Elde ettiğimiz başarıları ya da şu an geldiğimiz pozisyonları düşünün. Bu hedeflere ulaşmak için verdiğimiz, kaybettiğimiz ve ötelediğimiz şeyler. Tüm bunların sonunda baskı altında kalarak geldiğimiz pozisyonlar. Stres olmadan, birey baskı altında kalmadan arzu edilen hedeflere ulaşılamaz. Stresin oranı, şiddeti ve etkisini çok iyi değerlendirip kontrol edilebilir hale getirmeliyiz.

7. Stres ile nasıl baş edilmeli?

• Stresle mücadele edebilmek için vücudumuzun güçlü olması gerekiyor. Dengeli, düzenli ve sağlıklı beslenin.
• Egzersiz yapın, sporu ihmal etmeyin, kalbinizin kapasitesini artırın.
• Ruhsal sürecinizi kapatmak için yoğa, müzik ve grup terapilerine katılın.
• Güçsüz ve zayıf olduğunuzda psikolojik danışma alın.
• Sizi yaşama bağlayacak kanallar bulun. Başarıya ulaştığınızda kendinizi ödüllendirin.
• Zamanı yönetin. Kontrol sizde olsun.
• Gereksiz sorunlardan kaçının.
• Gerektiğinde “Hayır”deyin.
• Zor durumlarınızda ailenizden, yakın dost ve akrabalarınızdan sosyal destek alın.
• Olaylara empatik yaklaşın.
• İşinizde monotonluğu yıkabilmek için işinize ayrı bir heyecan ve renk katın.
• Yaşamın bütün yönlerinden yararlanın, yalnızca bir yönüne eğilmeyin.
• Anlamlı, doyurucu bir işe girin.
• İşinizin tüm yaşamınıza hâkim olmasına izin vermeyin.
• Kilonuzu arzuladığınız düzeye indirin ve bu düzeyi koruyun.
• Duyarlı bir yeme alışkanlığı oluşturun ve bunu koruyun. Tatlıları seyrek yiyin, çerezleri azaltın, size yarayacak hoşlandığınız gıdalar üzerinde durun.
• Sigara içiyorsanız, tamamen bırakın.
• Kendinizi yatıştırıcıların, uyku haplarının, baş ağrısı ilaçlarının ve merkezi sinir sistemini etkileyen diğer ilaçların kimyevi etkisinden kurtarın.
• Ek bir huzur sağlamak için yılda bir kez fiziki kontrolden geçin.
• Her gün-yalnızca on dakika bile olsa- tamamen kendi kendinize ve kendi düşüncelerinizle baş başa kalacağınız ve işin baskısından kurtulabileceğiniz zaman aralıkları bulun.
• Üzücü ve gerilimli durumlara ilgi göstermeyin. Sizi gereksiz yere endişelendirecek üzücü durumları uzun süre çözümsüz bırakmayın.
• Sizi gevşetecek bir şeyler yapmanıza olanak tanıyacak bir veya daha fazla eğlenceli şey yapın.
• Yenilikleri denemeye açık olun. Örneğin; hiç yemediğiniz bir şey yiyin, hiç gitmediğiniz bir yere gidin. Kendi kendinizi yenileyecek fırsatlar yaratın.
• Görüş açınızı genişletecek, fikirlerinizi tazeleyecek, ilginç kitaplar ve makaleler okuyun. Bir şeyler öğrenmek için başkalarının görüşlerini ve fikirlerini dinleyin. Televizyon seyretmeyi azaltın veya seyretmekten tamamen vazgeçin.
• Güvendiğiniz en az bir veya iki insanla çok kaliteli ilişkiler kurun.
• “Yükümlülüklerinizi” zaman zaman gözden geçirin ve sizin için ödüllendirici olduklarından emin olun. Sizin için iyi olmayanlardan vazgeçin.
• İşlerinizi önem sırasına sokun ve zamanınızı en etkin bir şekilde kullanın.
• Olabildiğince çok sorunu ele alabilmek için hedefler belirleyin ve bu hedeflere göre çalışın.
• Yöneticilerinizle destekleyici nitelikte etkin bir ilişki geliştirin. Yöneticinizin sorunlarını anlayın, onun da sizinkileri anlamasına yardımcı olun.

Yorum Yaz