tatlidede

Ne ışıkları YAKIN ne de İNADINA Barış getirin!

Ne ışıkları YAKIN ne de İNADINA Barış getirin!
Nasıl ki AK Parti'nin Yakın Işıkları seçim sloganı birçok eleştiri aldıysa aynı şekilde HDP'nin inadına sloganı da aynı şekilde olumsuz anlam taşıdığı için çok eleştirileceğe benziyor. Yakın Işıkları'ndaki yakın kelimesi her ne kadar günlük yaşamda ışıkları yakma ve söndürme işleminde kullanılıyorsa da olumsuz anlam taşıdığı için epeyce eleştirilmiş ve bu slogan için kullanılmama kararı alınmıştı.
Seçim çalışmalarında özellikle büyük puntolarla yazılmış olan "yakın" kelimesi, amaçlananın haricinde olmasıyla birlikte, ikincil bir önerme ve üstelik olumsuz bir emir içermektedir. Türkiye'de yaşanmakta olan kavga ve kargaşa döneminde belirli bir kesimde yapacağı etki yakıp-yıkma algısı ile alakalı olabileceği düşüncesi ile yayından kaldırıldı.
Aynı şekilde 65 kelimelik seçim marşının 42 yerinde geçen inadına kelimesi de olumsuz anlam taşıyor. Bu marş üzerinden bakıldığında demek ki Kürt inadı gerçekten varmış diyesi geliyor insanın.
Bir önceki Bizler Meclise sloganının ne kadar albenisi var idiyse bu inadına'nın da o kadar çok iticiliği var gibime geliyor.
Şarkı değil belki ama slogan "bizler" vurgusundan uzaklaşıp kutuplaşma politikasına hizmet edecek gibi görünüyor.
Belki de HDP üst aklının düşüncesi de ve işlerine yarayan bu, bilemiyorum, ama olumlu bulmayan çok olacaktır.
"İnadına..." sloganının daha önceki partilerden BDP'nin kullandığı bir slogan olduğunu hatırlayınca ne ölçüde baskı altında oldukları ve bu koşullar altında da en güvenli limanı nerede gördükleri biraz daha anlaşılır oluyor.
7 Haziran'ı takip eden süreç HDP üzerinde büyük bir zarara yol açsa da bu zarar HDP ve baraj sorunu bağlamında değil ancak bir önceki seçimde uyguladıkları ve büyük ölçüde kabul görmüş ve hatta beğenilmiş olan metodların değiştirilmesi ile alakalı olduğu düşünülebilir.

Bir de yıllar önceki bir makaleyi hatırlattı bana...
Buyrun okuyabilirsiniz.
İnat, hiç de güzel şeyleri çağrıştırmıyor. Daha ilk anda bu kelimenin ufuk daraltıcı özelliği bizi çarpıyor. Elbette kelimelerin de insanlar gibi özellikleri var: Bazıları soğuk ve bazıları sıcak, bazıları ufuk açıcı ve bazıları ufuk daraltıcı, bazıları ağır ve bazıları hafif, bazıları sevimli ve bazıları sevimsiz, bazıları sert ve bazıları yumuşak, bazıları cömert ve bazıları cimri, bazıları huylu ve bazıları huysuz…

Sözlükler inada bir konuda direnme, ayak direme, direnim olarak hem olumluya hem olumsuza gidebilecek bir anlam yüklemiş olsa da kullanımda daha çok olumsuz yanıyla gündeme geldiği açıktır. Belli bir tutumda direnme, ayak direme, haksız olduğunu bile bile inadını sürdürmek; inat etmek, bildiğinden şaşmamak, direnmek, haklı haksız diretmek… Birine karşı çıkma, karşı fikir ileri sürme… İnatla sebat karıştırılır çoğunlukla. Oysa sebat doğruda direnmeyse inat yanlışta ısrar etmektir. Başka bir deyişle doğrulukta direnmeye inat değil sebat denir.

İnadın olumlu ve olumlusunda bir direnmenin, bir bıkmaz enerjinin olduğu doğrudur. Belki bu açıdan ortak noktaları ya da benzerlikleri vardır. Olumlu oluşumlarda inadın her iki kullanımından yararlanmak mümkün… Ama olumsuzluklarda inat etmenin ne inat edene ne de muhatabına hiçbir yararı yoktur, boşa kürek çekmektir, zamanı israf etmektir. İnat eden daha çok kendine zarar verir. Ele geçireceği bir şey olmadığı gibi elindekini de kaybeder. Ayak direttiği, yani inat ettiği andan itibaren bir arpa boyu ilerlemez; yerinde sayar dense yeridir. Hatta yerinde saymakla bitmez zararları. İnatla insan geleceğini karartır; lehinde gelişecek ihtimalleri de ortadan kaldırır.

Oysa insan kendini hakka, doğruya göre ayarlamalı değil mi? Servis edilen şey doğruysa akan sular durmalıdır. Önceden bir fikir beyan etmişsek bile, doğrunun karşısında vazgeçme erdemini göstermeliyiz. Doğrunun karşısında yanlışı savunmanın hiçbir faydası olmadığı gibi etik tarafı da yoktur. Doğrunun karşısında yanlışı savunmakla iki yönlü zarardan başka ele geçecek nedir?

İnada olumlu bakan da yoktur. Alexander Pope “İnatçı bir adam fikirleri tutmaz, fikirler onu tutar.” diyerek, inatçının belli bir fikir sahibi olmadığını söyler; o olsa olsa fikirlerin kölesidir. “İnat, iradenin eşekliğidir” demekle inadın akılla bağdaşan bir tarafının olmadığını mizahi tarzda açıklar Cenap Şehabettin. Diderot ise “İnat ile barbarlık arasında bir tek adım vardır.” diyerek, inadın hiç kimseye yararı olmayan bir kabalık olduğuna hükmeder. Yusuf Has Hacib, inatçılığın insan için ağır bir yük olduğunu, insanın bundan bir an önce kurtulması ve onunla savaşması gerektiğini söyler.

Neden insan inat eder? İnada sürükleyen mekanizmalar var. Bunların bir tarafı gurur, kin ve düşmanlığa ve diğer tarafı da narsizme dayanır. Gururlu insan bir başkasının fikrini, doğru bile olsa, kabul etmeyi büyük yenilgi olarak sayacağından yanlış olan düşüncesinden vazgeçmez. Muhataba kin ve düşmanlık besleyenler de aynı diretmeyi sergiler. Aslında inadı bir savunma olarak yaparlar. Gururlarını, kin ve düşmanlıklarını perdelerler inatla. Narsist de kendini o denli sever ki karşısında bir başka rakip görmek istemez. Dolaysıyla inadın arkasında psikolojik hastalıklardan da söz edebiliriz.

Kur’an da değişik ayetlerde inat ve inatçılığı bir mümine yakışmayan bir vasıf olarak görür ve inadı hep olumsuz yönüyle gösterir. “Hayır; çünkü o, Bizim ayetlerimize karşı 'kesin bir inatçıdır’." diye Müddessir suresinin 16. ayetinde inatçılık inkâr edenin önemli bir vasfı olarak gösterildiği misal olarak verilebilir. Hadisler de inatçılığın Allah’ın hiç sevmediği bir vasıf olduğuna dikkat çeker.

İnatta bir hak ve bir ölçü yoktur. Doğrusu inat bir kör dövüştür. üstad Lemaat’ta inadın ölçüsüzlüğüne çok anlamlı değinir ve “İnadın işi budur” diyerek, bir misal üzerinden inadın ne denli insafsız olduğunun zihinlere yerleşmesine çalışır: “Şeytan yardım ederse birisine, ‘melek’ der, rahmeti de okutur. Muhalif tarafında eğer meleği görse, libasını değişmiş onu şeytan zanneder; adavet, lanet okur.”

Risalelerin birçok yerlerinde inadı olumsuz yönüyle kullanır; olumlulukların önünde büyük bir engel teşkil ettiğine vurgu yapar. Haksızlıkta körü körüne bir direnme olarak kendini gösteren inat, koyu bir cehaleti de barındırır.
Bir inat yüzünden nice kalpler kırılır ve nice önemli işlere engel olunur.
Bir inat yüzünden kavgalar olur; harpler, akla hayale gelmeyen yıkımlar…

Şeytanın en belirgin vasfı inattır ve inat, insanların küfründe en çok istimal ettiği silahtır. Arkasında değişik mekanizmalar olan inat insanın zaafıdır aynı zamanda; ne çare ki inatta meşum bir zevk de vardır.

İnatlaşma aynı kutupların birbirini itmesidir. İnatlaşan tarafların bir araya gelerek herhangi bir oluşuma imza atmaları çok zordur.

Yorum Yaz