tatlidede
tatlidede

Nefsini Satın Almak

Suheyb er-Rumi (r.a.); “Öyle ise bütün malımı size vererek nefsimi sizden satın alıyorum.” Allah (c.c.)’ın rızası karşılığında kendi malı ile kendisini satın alarak Medine’ye hicret ediyor.
Nefsini Satın Almak

وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْر۪ي نَفْسَهُ ابْتِغَٓاءَ مَرْضَاتِ اللّهِۜ وَاللّهُ رَؤُ۫فٌ بِالْعِبَادِ

 

İnsanlardan öylesi de vardır ki, kendisini Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaya adamıştır. Allah, kullarına çok şefkatlidir.” (Bakara, 2;207)

Bakara suresinde yer alan bu ayet, öncesindeki üç ayet ile birlikte ele alınmalıdır. Allah (c.c.), insanların tutum ve davranışları hususunda bizleri uyarmaktadır. İnsan özelinde, iki davranış modelini bizlere örnek olarak sunuyor.

Birincisi; yanında durup konuştuğunda dili ve konuşması ile seni arkadaşın ve dostun olduğuna inandırabilecek kadar yalanda ve aldatmada mahir olmuş insan profilidir. Fakat yanından ayrılıp gittiğinde ya da eline güç geçip fırsatı bulduğunda yeryüzünde bozgunculuk yapmaya başlamaktadır. Üstelik bütün söyledikleri ve yaptıklarının doğruluğu konusunda Allah’ı şahit tutacak kadar da gözü kararmıştır. Allah (c.c.)’tan korkmaları gerektiği hatırlatıldığında da nefisleri, gururları ve dünyalık durumları hakikati kabullenmelerine engel olmakta ve onları günaha sürüklemektedir. Bu tür insanların yeri ancak cehennem olur.

Hata, yanlış, yalan ve günah gibi kavramlar birbirlerinin devamı niteliğindedirler. Yapıldıktan sonra, farkına varılıp düzeltilirse, bir adım ileriye geçilmeden kontrol altına alınabilecek durumlardır. Fakat, hatada ısrar etmek, beraberinde yanlış yapmayı da getirecektir. Yanlışta da ısrar edildiği taktirde, onun doğruluğunu ispatlamak için kişi yalan söylemeye başlayacaktır. Söylenilen her bir yalanı desteklemek için başka yalanlar da sırada bekleyecektir. Netice itibari ile bu yalanlar insanı günaha götüren yolun taşlarını oluşturmaktadır. Günah ise, cehenneme götüren yolun başlangıcıdır. Yukarıda ayetlerde anlatılan durum da artık önü alınamayan bu hata zincirinin gittiği son noktayı bizlere hatırlatmaktadır.

İkincisi ise; Sayılan bu bütün kötülüklerden kendisini koruyabilmiş ve kendisini Allah’a adamış insan profilidir. Özü ve sözü bir, söz ve davranış uyumu olan bu kişi, kendisini Rabbinin rızasını kazanmaya adamıştır. Bozgunculuk, fitne ve her türlü karışıklıktan uzak durmaya çalışmaktadır. Onun bu tutumuna karşılık ayette Allah (c.c.)’ın kullarına karşı çok şefkatli olduğu hatırlatılmaktadır.

Bu ayetin sebeb-i nüzulüne (iniş sebebine) baktığımızda, rivayetlerde Suheyb er-Rumi adında bir sahabinin isminin geçtiğini görmekteyiz. Müslümanlar Mekke’den Medine’ye gizlice hicret ediyorlardı. Suheyb (r.a.), yaşça ilerde ve aslen Mekke’li olmayan birisidir. Mekke’nin önde gelenlerine, Medine’ye gitmek istediğini ve Allah’ın resulü Hz. Peygamber (s.a.v.)’e katılmak istediğini söylüyor: “Ben yaşlı bir adamım, burada kalsam size faydam olmaz, Medine’ye gitsem size karşı zararım olmaz.” Fakat Mekke’liler ona şöyle diyorlar; “Ey Suheyb! Sen buraya geldiğinde hiçbir şeyin yoktu. Bütün mal varlığını bizim sayemizde burada kazandın. Sahip olduklarını bırakmadan gitmene izin vermeyiz.” Bu sözün karşılığında Suheyb er-Rumi (r.a.); “Öyle ise bütün malımı size vererek nefsimi sizden satın alıyorum.” Allah (c.c.)’ın rızası karşılığında kendi malı ile kendisini satın alarak Medine’ye hicret ediyor.

Hayat sürekli bizlere fırsatlar sunmaktadır. Tercihler ise bizim elimizdedir. Herkes istediği yolu tercih etmekte özgürdür. Fakat, yaptığımız tercihlerin sorumluluğunu üstlenmek şartıyla. Rabbim, yaptığımız ve yapacağımız tercihlerde bizleri mahcup etmesin inşaallah...

 

 

 

Editör: İdris Kalay

Yorum Yaz