diorex
Dedas

Oya Baydar kimdir? Oya Baydar kitapları ve sözleri

Türk yazar, sosyolog, köşe yazarı Oya Baydar hayatı araştırılıyor. Peki Oya Baydar kimdir? Oya Baydar aslen nerelidir? Oya Baydar ne zaman, nerede doğdu? Oya Baydar hayatta mı? İşte Oya Baydar hayatı...

  • 21.02.2022 02:00
Oya Baydar kimdir? Oya Baydar kitapları ve sözleri
Türk yazar, sosyolog, köşe yazarı Oya Baydar edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Oya Baydar hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Oya Baydar hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Oya Baydar hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1 Ocak 1940

Doğum Yeri: İstanbul

Oya Baydar kimdir?

Oya Bardar (1940, İstanbul), Türk yazar, sosyolog. Uzun zaman sosyalist siyasetin içerisinde yer almıştır. T24 internet gazetesinde yazarlık yapmaktadır.

Notre Dame de Sion Fransız Kız Lisesi'nde okudu. Lise öğrencisi iken Fransız yazar Françoise Sagan’dan etkilenerek ilk romanını yayımladı. Lise son sınıfta iken yazdığı Allah Çocukları Unuttu adlı gençlik romanını hem Hürriyet gazetesinde tefrika oldu hem de kitap olarak yayımlandı. Bu roman yüzünden neredeyse okuldan atılıyordu. Lise yıllarında yazdığı ilk romanlarından sonra yazmaya ara verdi, uzun zaman siyasetle uğraştı, olgunluk çağında yeniden edebiyata döndü.

1964'te İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nü bitirdi ve bu bölüme asistan olarak girdi. "Türkiye’de İşçi Sınıfı’nın Doğuşu ve Yapısı" konulu doktora tezinin Üniversite Profesörler Kurulu tarafından iki kez reddedilmesi üzerine, öğrenciler olayı protesto için üniversiteyi işgal ettiler. Bu olay ilk üniversite işgali eylemi oldu. Baydar, daha sonra Ankara Hacettepe Üniversitesi'nde asistanlık yaptı.

1971'deki 12 Mart Darbesi sırasında, Türkiye İşçi Partisi ve Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) üyesi olarak, sosyalist kimliği nedeniyle tutuklandı ve üniversiteden ayrıldı. 1972-1974 arasında Yeni Ortam, 1976-1979 arasında Politika gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Eşi Aydın Engin ve Yusuf Ziya Bahadınlı ile birlikte İlke dergisini kurdu. Sosyalist yazar, araştırmacı ve eylem kadını olarak tanındı.

12 Eylül Darbesi sırasında yurtdışına çıktı ve 12 yıl boyunca Almanya'da sürgünde kaldı. Burada, sosyalist sistemin çöküş sürecini yakından yaşadı. Bu süreci 1991’de yayımladığı Elveda Alyoşa adlı öykü kitabında anlattı.

1992’de Türkiye’ye döndü. Tarih Vakfı ve Kültür Bakanlığı'nın ortak yayınları olan İstanbul Ansiklopedis'nde redaktör ve Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi'nde genel yayın yönetmeni olarak çalıştı. Türkiye’ye döndükten sonra ardı ardına yayınladığı öykü ve romanları ile çok sayıda ödül kazandı ve sevilen bir yazar oldu.

Ödülleri

Elveda Alyoşa ile 1991 Sait Faik Hikaye Armağanı

Kedi Mektupları ile 1992 Yunus Nadi Roman Ödülü

Sıcak Külleri Kaldı ile 2001 Orhan Kemal Roman Ödülü

Erguvan Kapısı ile 2004 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü

Hiçbir Yere Dönüş ile 2011 Akdeniz Kültür Ödülü

Oya Baydar Kitapları - Eserleri

  • Sıcak Külleri Kaldı
  • O Muhteşem Hayatınız
  • Erguvan Kapısı
  • Köpekli Çocuklar Gecesi
  • Çöplüğün Generali
  • Kedi Mektupları

  • Kayıp Söz
  • Elveda Alyoşa
  • Yolun Sonundaki Ev
  • Hiçbiryer'e Dönüş
  • Yetim Kalacak Küçük Şeyler
  • Surönü Diyalogları
  • Bir Dönem İki Kadın

  • 80 Yaş Zor Zamanlar Günlükleri
  • Savaş Çağı Umut Çağı
  • Allah Çocukları Unuttu
  • Erguvan Kapısı
  • Madrit'te Ölmek

Oya Baydar Alıntıları - Sözleri

  • “İnsanın içindeki ses susunca mı yitiyor söz, yoksa anlamsızlık duygusu yazarı sözün bittiği yere götürdüğünde mi?” (Kayıp Söz)
  • “Anneni hep sevmiştim, seni doğurduğu için bir kat daha sevdim.” (Kayıp Söz)
  • "Zamanı öldürmeye sabah 8 ' de başlıyoruz.Önce saniye saniye sonra dakika dakika sonra saat saat işkenceyle ölüyor zaman ..." (Elveda Alyoşa)
  • "... Yaşama ölümle varılmıyor, ölümden yaşam doğmuyor." (Erguvan Kapısı)
  • Özgürlüğü kullanabilmenin de kazanabilmek kadar güç olduğunu düşünüyorum. Özgürlüğü ne yapacağını bilemediğinde ona ihtiyacın da olmuyor. Bir de tutsağın özgürlük korkusu var. (80 Yaş Zor Zamanlar Günlükleri)
  • Bir gün "Biz ayrı gayrı bilmezdik. Nereden çıktı bu düşmanlıklar, nasıl bu hale geldik," diye konuşurken, bir Ermeni arkadaşımız, içime çok oturan, vicdanımı sızlatan bir söz söyledi: "Evet siz bilmezdiniz ama biz bilirdik," dedi. (Bir Dönem İki Kadın)

  • İnsan aşkın nesnesini kendisi mi yaratır? Aslolan, âşık olunan kişi ya da nesne değil de duygunun kendisi midir? Sevdiğimizi değil de içimizde büyütüp beslediğimiz duyguyu yitirmekten mi korkarız? (O Muhteşem Hayatınız)
  • "Ben seni; duvarın öte yanından, kurtarılacak dünyadan gelen umutsun diye; inançlarımın, kimliğimin, doğrularımın, dev aynalarında tasdikisin diye sevdim." (Elveda Alyoşa)
  • Kendi sözleri kendine anlamsız geliyor. Anbean tükenirken bunca söze ne gerek var! Kendi içine dönmeli, susmalı insan. Yenilgiyi sindirmeli, bir kez daha yenilmeye hazırlanmalı. (Köpekli Çocuklar Gecesi)
  • Kusursuzu, güzeli, doğruyu aramak bütün hayatlarını doldurmuş; hayatlarının anlamı, yaşamlarının nedeni olmuş. Sonra tam bulduklarını sandıkları anda bir de bakmışlar ki, doğru sandıkları yanlış, kusursuz sandıkları eksik, güzel sandıkları çirkinmiş. (Kedi Mektupları)
  • Ömür boyu yaşanan, biriktirilen yüzbinlerce, milyonlarca ânın toplamıdır insan. (Yetim Kalacak Küçük Şeyler)
  • Neden çevremdeki her şey bu kadar hüzünlü ve bu kadar kısa? (Allah Çocukları Unuttu)
  • "Bırakırsam/ diye sürdürdü kadın, "kendimden de bir parça bırakıyorum geride. Ve bıraka bıraka o kadar azaldım ki artık, bir daha ne bağlanmaya, ne de bırakmaya gücüm yok." (Kedi Mektupları)

  • Yaşıyorum, ne fevkalade ve ne korkunç birşey bu! Hayatı bütün kuvvetiyle içimde hissediyorum. Korkuyorum. Tam aksini iddia etmeme rağmen hayata fazla bağlıyım. (Allah Çocukları Unuttu)
  • Başka bir kader, başka bir zafer için kuşatılmış şu yenik askerlere benziyor hayat! (Kedi Mektupları)
  • Ve adlar, adlar, adlar... Kimlerin adları? Ölenlerin, öldürülenlerin; nerede, neden? Unutulmaz mı, bitmez mi? İnsanlara destanlar gerektiği için mi çağlar boyunca diri tutulur acılar? Ya da destanlar, acılar küllenip de intikam ateşi hiç sönmesin, diye mi aktarılır kuşaktan kuşağa? Hatırlamak mı, unutmak mı rahatlatır insanı? (O Muhteşem Hayatınız)
  • Yürüyüşün kendisi bile umut vericiydi. Sonra yürüyüş hedefin yerine geçti.Yolda olmanın sağladığı tatmin,varış noktasını bulanıklaştırdı.Yolumuzu şaşırdık, yanlış adımlar attık. Hedeften uzaklaştık bazen hedefe yürüyüşün sağladığı tatminin aldatıcı bir umut olduğunu düşünüyorum. (Surönü Diyalogları)
  • Birinin bana ihtiyacı olduğunu, benim için yaşadığını bilmeğe dayanamıyordum. Böyle olduğu müddetçe hür değildim. (Allah Çocukları Unuttu)
  • Bir söz arıyordum, bir ses duydum Bir çığlığın peşine takılıp uzaklara gittim Duyduğum sesin şiddetten doğan acının sesi olduğunu bilmiyordum, öğrendim O sesi izledim, sözü buldum Söylecek bir sözüm var artık... (Kayıp Söz)
  • “Bölünme korkusu kitlelere öğretilmiş bir korku. O korkuyu taşıyan saf, masum, sıradan insanlar buraları tanımazlar bile. Çatışmalar, ölümler, şehitler olmasa, muktedirler bıkmadan usanmadan şeytanlaştırmasalar, televizyonlardan duymasalar Cizre nerede, Şırnak nerede, Sur neresidir, oralarda nasıl insanlar yaşar, bilmezler. Bölüneceğinden,ayrılacağından korktukları toprakların rengini, kokusunu, dağlarındaki çiçekleri, karın lekesiz beyazını,ormanlarındaki ağaçları tanımazlar. Yolları geçmişse buralardan, askerlik yaparken geçmiştir. O zaman da buraları arkadaşlarının şehit düştüğü düşman toprakları, tekinsiz yerler olarak bellemişlerdir zaten. Haritada yerlerini gösteremeyecekleri bu tuhaf adlı toprakların ellerinden gitmesinden ödleri kopar; ama kendi yaşadıkları toprakların ne kadar kendilerinin olduğunu sorgulamak akıllarına gelmez.” (Surönü Diyalogları)

Yorum Yaz