Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’ne karşı dikkat edilmesi gerekenler?
Sivas’ta son günlerde yeniden görülmeye başlayan Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) nedeniyle 6 kişi hayatını kaybetti. Hastalığın tekrar gündeme gelmesiyle birlikte, İntaniye (Enfeksiyon) Hastalıkları Uzmanı Dr. Zeynel Abidin Demir, özellikle bahar ve yaz aylarında artan kene vakalarına karşı vatandaşlara önemli uyarılarda bulundu.

Ülkede uzun süredir görülmeyen Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) vakası yeniden ortaya çıktı. Sivas’ta 6 kişi kene ısırması sonucu hastalığa yakalanarak yaşamını yitirdi.
İntaniye (Enfeksiyon) Hastalıkları Uzmanı Dr. Zeynel Abidin Demir, son zamanlarda ülke gündemine oturan ve ciddi tehtid oluşturan Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi’ne karşı dikkat edilmesi gerekenler hakkında'ya önemli hususlar aktardı.
Demir, özellikle kırsal alanlara giden vatandaşların kenelere karşı bilinçli olması ve belirtileri gördüğünde vakit kaybetmeden sağlık kuruluşlarına başvurması gerektiği konusunda uyardı.
“Ülkede 2007 ila 2009 yılları arasında en yüksek vakalar görüldü”
Dr. Demir, hastalığın tarihçesine dikkat çekerek “Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi, kene yoluyla bulaşan virüslerin sebep olduğu bir hastalıktır. Öldürme oranı yüksek bir hastalık olduğu için önem teşkil eden bir hastalıktır. Dünya çapında ilk 1945’te görülmüş olup, ardından 1960’larda Rusya tarafında rastlanmıştır. Kene, Kırım ve Kongo’da görüldüğü için bu hastalığa da Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi adı verilmiş. Ülkemizde de ilk 2002 yılında görülmeye başlandı. Ondan önce ülkemizden vaka yoktu. O dönemden beridir ülkemizde de belli dönemlerle azalan bir hastalığa dönüşmüş durumda. 2007 ila 2009 yılları arasında en yüksek vakalar görüldü. Geçtiğimiz seneye kadar da çok vaka görülmemeye başlamıştı ama bu sene tekrar bu hastalık ön plana çıkmaya başladı.” dedi.
“Kene, vücut içerisinde 3 günlük bir kuluçka dönemi vardır”
Hastalığın belirtilerine değinen Demir “Hastalık kanamalarla seyrediyor. Vücudun iç organlarını, böbrekleri, karaciğeri zedeliyor. Bu nedenle organlar normal fonksiyonlarını yerine getiremiyor ve kanamalarla seyredip ölümle sonuçlanan bir hastalık haline geliyor. Ölüm oranı yüzde 4-6 civarında. Hastalık, özellikle ilkbahar ve yaz aylarında doğaya çıkıldığında keneler tarafından bulaşıyor. Vaka oluştuğunda vücut içerisinde 3 günlük bir kuluçka dönemi var. Bu sürenin ardından vücutta halsizlik, ateş, bulantı, kusma ve kanama şikâyetleri ortaya çıkabiliyor. Bu dönemde bu şikâyetlerden biri veya birkaçı görüldüğünde en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmasını öneriyoruz.” şeklinde aktardı.
“Kenenin üzerine sert cisimle vurmak, gaz yağı dökmek ya da tütün basmak yanlıştır”
Kene çıkarma yöntemlerinde yapılan hataların hastalığın seyrini ağırlaştırabileceğini vurgulayan Demir “Kene vakasında uygun bir şekilde, yumuşak bir cisimle ya da keneye doğrudan temas etmeden çıkarılması gerekiyor. Kişi, keneye en yakın yerden, eldivenle ya da bir cımbız yardımıyla keneyi vücuttan çıkarabilir. Ancak bunda da başarısız olunursa mutlaka sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Kenenin üzerine sert cisimle vurmak, gaz yağı dökmek ya da tütün basmak yanlıştır. Çünkü bu tür uygulamalar, kenenin içinde bulunan virüslerin tamamının vücuda geçmesine neden olur. Böylece hastalık çok daha hızlı ve ağır seyreder. Özellikle Hyalomma cinsi keneler vücuda yapıştıktan sonra yanlış yöntemle çıkarılmaya çalışıldığında, içindeki virüsü doğrudan vücuda aktarır.” ifadelerini aktardı.
Kene korunmasında alınacak önlemlerin önemine de dikkat çeken Demir “Keneler zıplayan ya da uçan varlıklar değildir. Genellikle tırmanarak insan vücuduna ulaşırlar. Bu nedenle doğada bulunulan dönemlerde uzun elbiseler giymek, pantolon paçalarını çorapların içine sokmak çok önemlidir. Ayrıca açık renkli kıyafetler tercih edilirse, keneler daha kolay fark edilir. Doğa gezileri ve pikniklerden sonra vücut kontrolü mutlaka yapılmalıdır.” şeklinde kaydetti.
İLKHA