tatlidede

Sanat Başkaldırır: Coşku ve Cüretkarlık Üzerine - Jeanette Winterson Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Sanat Başkaldırır: Coşku ve Cüretkarlık Üzerine kimin eseri? Sanat Başkaldırır: Coşku ve Cüretkarlık Üzerine kitabının yazarı kimdir? Sanat Başkaldırır: Coşku ve Cüretkarlık Üzerine konusu ve anafikri nedir? Sanat Başkaldırır: Coşku ve Cüretkarlık Üzerine kitabı ne anlatıyor? Sanat Başkaldırır: Coşku ve Cüretkarlık Üzerine PDF indirme linki var mı? Sanat Başkaldırır: Coşku ve Cüretkarlık Üzerine kitabının yazarı Jeanette Winterson kimdir? İşte Sanat Başkaldırır: Coşku ve Cüretkarlık Üzerine kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 06.05.2022 02:00
Sanat Başkaldırır: Coşku ve Cüretkarlık Üzerine - Jeanette Winterson Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Jeanette Winterson

Çevirmen: Zeynep Baransel

Yayın Evi: Sel Yayıncılık

İSBN: 9789755709062

Sayfa Sayısı: 192

Sanat Başkaldırır: Coşku ve Cüretkarlık Üzerine Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Sanatı satın alınabilir, izah edilebilir, katı kurallara oturtulabilir kılan toplumsal,

ekonomik ve ticari dinamikler kimin umurunda? İlham perisine kulak asmayan “sanatçılarla”, erkek egemen dile hizmet eden “kalemlerle” niçin vakit kaybedelim ki?

Kaleminin dönüştürücü niteliğinden faydalanarak sanatla aramızdaki mesafeyi

kısaltmayı amaçlayan Jeanette Winterson, bu kez sanatı hayatının bir parçası kılmak için çıktığıkeşif yolculuğunda sanat nesnelerinin özündeki muhalif niteliği

vurgulayarak önyargıların, kanonun, toplumsal cinsiyetin bu nesnelerin üzerine örttüğü

kirli ve karanlık perdeyi cesurca aralıyor ve kendi kadar okurlarına da radikal bir görme biçimi geliştirmede kılavuzluk ediyor.

Sanat Başkaldırır: Coşku ve Cüretkarlık Üzerine Alıntıları - Sözleri

  • Okumak seksidir.
  • Toplum kadınları topal bırakır ve onları sakat yaratmış olan sanki Tanrı, Doğa ya da genetik faktörlermiş gibi davranır.
  • Modern dünya, Zaman'ın soytarısıdır.
  • Televizyonu kapatın ve tüyün..
  • Fakir bir kadın olan annem asla nesne almazdı, sembol satın alırdı. Salonun baş köşesine koyacağı biçimsiz şeyler satın almak için para biriktirirdi. Satın aldığı şeyler fabrika yapımı olur ve onun madde imkânlarını zorlardı. Aldığı şeyi her şeyden bağımsız olarak görebilseydi, asla onun için para harcamazdı aslında. Ama göremezdi işte, aldığı şeye hayran kalmaları için sürükleyerek getirdiği komşular da göremezdi. Komşular o parayı biriktirmek için gösterilmiş gayrete hayran kalırdı. Aldığı şeyin bedeline hayran kalırlardı. Ama her şeyin ötesinde anneme hayran kalırlardı; başarılı bir alışveriş yapmıştı. Biliyorum ki annem birkaç parça el işçiliği mobilyadan müteşekkil mutfağında oturduğunda içi kararır ve sosyal statüsünün düşüklüğü gözüne batardı. Elinde porselen bir fincan ve dışarıdan alınma kurabiyelerle o korkunç salonunda oturduğu zamansa kendini bir Leydi gibi hissederdi. Hiç görülmeyen ama zar zor elde edilmiş nesnelerle dolu salon bir fantezi odası, yansıtıcı bir aynaydı.
  • Gerçek insanlar kurgu mudur? Kendimizi, büyük oranda kendimize anlattığımız ve başkalarının bize anlattığı sonsuz bir hikayeler silsilesi aracılığıyla anlarız. Kişisel dünyalarımızın sözde gerçekleri son derece aldatıcı ve tek taraflıdır, hangi kurguya inanmayı seçmişsek ona uyar bu gerçekler. Günün üstesinden gelmek için bir hikayeye, bir mazarete ihtiyacımız vardır, peki bu hikaye kutsal bir metne dönüşünce ne olur? Kendi gerçekliğimiz dışında kalan hiçbir şeyi tanıyamadığımızda ne olur? Kendi dünya görüşümüze uymayan her şeyin kapı dışarı edildiği ya da rahatsızlık vermeyi kesene kadar seyreltidiği, daimi bir öz-sansürleme durumunda yaşamamak için dikkatli olmamız gerekir. Zihnimize yerleştirdiğimiz kısıtlamalarla mücadele etmek kendi hayal gücümüzün becerisidir, desteklemek için müthiş bir enerji harcadığımız dış hesaplara genellikle ters düşen içsel bir hayatın tanınmasıdır. Kendimizi şiire, müziğe, resme karşılık vermeye açık tuttuğumuzda, yeni hikayelerin kök salabileceği bir alan açmış oluruz, aslında kendimizle ilgili yeni hikayeler alan açmış oluruz.
  • "Bana hayranlık duy" bakma edimlerimizin büyük çoğunluğunun alt metnidir
  • Ona neden hayranlık duyacakmışım ki? Onun bana hayranlık duymadığı ortada.
  • (...) bugünlerde kimin saatlerce kitap okumak için vakti var ki, diye sorabilirsiniz. Yanıt, kim okumak isterse onun, olmalı. Okur önce bir kitap almalı, sonra da kitabın temposunu yakalamalı. O noktada saat durur.
  • Ortalama okur, modern okul sisteminin ve muhafazakar beğeninin bir ürünüdür. (Ayrıca ortalama Okur'un 19. Yüzyılın son yıllarında ortaya çıktığını da unutmamalıyız). Okumayı öğrenmekle nasıl okuyacağını öğrenmek aynı şey değildir. Ortalama okur okuduğu şeyde kendini ve kendi dünyasını bulmayı talep eder, yazar bu anlamda her zaman güncel olmalıdır. Ama aynı zamanda yazarın kullandığı biçim ve üslubun en az 100 yıl öncesinden kalma olmasını bekler. Ortalama okur deneyden nefret eder, yeniliklerin ise kendisini kandırmak için ortaya atılmış cinliklerden ibaret olduğundan kuşkulanır. Ortalama okur yazarın elini kolunu bağlar. Der ki: "Beni anlat ama şiirlerin kafiyeli olsun, romanlarında olay örgüleri ile donat. Süslü olma, zor da olma."
  • Ne hissettiğimi nasıl anlayabilirim?
  • (...) bu yüzden roman okuruz; kendimizi görmeyi umarız, bilgi almak için olduğu kadar kibirden de.
  • Hayatlarımıza ne oldu böyle?
  • En son ne zaman herhangi bir şeye sırf onu görmek için ona odaklanarak baktınız? (...) Sevdiğimiz kişiler bizim için öyle tanıdıktır ki onlara bakmamıza bile gerek yoktur.

Sanat Başkaldırır: Coşku ve Cüretkarlık Üzerine İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Orijinal adıyla "Art Objects" "sanat başkaldırır" ya da "sanat objeleri" Dil'in kendisi için tutku olduğunu söylüyor yazar belki de buna atıf yapmak adına bu ikili anlama gelen başlığı seçiyor.   "Peki nedir sanat?  Sanattan zevk alabilmek, sanatı anlayabilmek için entelektüel ya da uzman mı olmak gerekir? Sanat onlar için midir? " soruları üzerine düşüneceğiniz ilk bölümden başlayalım.    Yazar, Amsterdam'da, küçük bir galerinin önünden geçerken gördüğü ve onu büyüleyen bir tabloyu anlatıyor. Görsel sanatlara pek ilgisi olmayan yazar ne yapacağını şaşırıyor, kendisi karşı taraftaki kitapçıda buluyor birden. Kitaplar en iyi bildikleri çünkü, onlarla ne yapılacağını biliyor, onları nasıl okuması gerektiğini biliyor. Ama bir resim, bir resim karşısında ne yapılabilir? Nasıl anlaşılabilir?    Kaçmak yerine tüm gününü müzelerde akşamları ise okuyarak geçirmeye karar veriyor. "Bu resim bana hiçbir şey ifade etmiyor" biçimindeki alışıldık tepkimin yerini "Benim bu resme söyleyecek hiçbir şeyim yok" almıştı diyor. Resimlere uzun uzun bakmak insanın, kendisini yabancı bir şehirde bulmasına benzer. Sanatın dilinin ana dilimiz olmadığını kabul etmemiz gerekir. (syf16) Onu tanımak, anlamak, sevmek için zaman ayırmak gerekir. "Aşk zaman alır" 'Tabloları hızla akan film kareleri gibi' odalarda sıkış tıkış doldurulmuş, adeta hapsolmuş resimlerin olduğu  müzelerde bu pek mümkün değil tabi. Peki ne yapmalı? Bunun için çağdaş sanat sergilerini, 'tekrar tekrar görmek isteyeceğiniz' şeyi bulana kadar gezmeli, onlara dikkatle bakmalı (tam burada ufak bir parantez açıp Berger'den bahsetmeli "görme biçimini değiştirmeli"  demeli), emek vermeli. Popüler kültürünün değersizleştirdiği bir kavram "emek". Sanatın vazgeçilmezi. "Hakiki sanat, onunla karşı karşıya kaldığımızda, olduğumuz ‘ben’e meydan okur.”   "Ben kaçmadım. Amsterdam'daki bir galeride oturup ağladım." diyor yazar. Bu meydan okuma karşısında siz ne yapacaksınız? Şimdi kitabın ikinci kısmına gelelim "edebiyat" a. Romantizm, modernizm ve karşıda realizm. Realizm bir akım ya da devrim miydi? Şair kime hizmet etmelidir? Topluma mı yoksa ilham perisine mi? Eliot, Pound, Joyce, Woolf, Stein, HD. Onların başkaldırısı, dili. Sıradan okur tarafından aşırı zor, edepsiz ya da sıkıcı olmakla suçlandılar. Okurun yazardan istekleri vardı, sanatçı ne yapacaktı bu durumda? " Sanat kimseyi dışarıda bırakmaz ama kimsenin seviyesine de inemez, o istisnai manzaraya ulaşmak istiyorsak yukarı tırmanması gereken bizleriz" (syf50) Daha önce bakmadığımız açılardan bakmamızı sağlıyor bu yazarlara. Bu kitabı okuduktan sonra Woolf'u ve Stein'i yeniden okuyun, anlayacaksınız. Sonraki bölümde Winterson, ailesinden çocukluğundan, cinsel kimliğinin bir yazar olarak sürekli olarak önüne çıkarılmasından bahsediyor, tutkularını anlatıyor, en büyük tutkusu dil, kelimelerin esrikliği içinde yaşıyor, "okumak seksi" dır. Unutmayın, " bir kitabı elinize alabilirsiniz ama bir kitap sizi odanın öbür ucuna fırlatabilir. Bir kitap sizi rahat koltuğunuzdan alıp deniz kenarındaki kayalıklara taşıyabilir. Bir kitap sizi kocanızdan, karınızdan, çocuklarınızdan, bütün benliğinizden ayırabilir. Ömür boyu çektiğiniz bir acıyı dindirebilir. Kitaplar kinetiktir ve her devasa güç gibi, onu elinizde tutarken dikkatli olmanız gerekir.” Bitti :)      (Dilan)

Yazarla ilk tanışma kitabım. Muhteşem bi kalem ve açık yüreklilikle yazmış. Daha çok edebi sanattan, Woolf’un Orlando’su ve Dalgalar’ından bahsediyor. Stein’in Üç Hayat kitabından, Eliot’un Çorak Ülke’sinden, Dickens’dan …. Okumak o kadar keyifliydi ki bitmesini hiç istemedim ve çoğu da listemde olan kitaplar. Sanat’ın kişiselleştirilmemesinden yani sanatçının özel yaşamının sanata olan maddi durumunu etkilememesi gerektiğini öngörüyor . Açıkçası lezbiyen oluşu onun kitaplarının daha çok okunur yapmasını sanata karşı yapılmış bir suikast olarak niteliyor. Çok da haklı aslında, sanatçının özel yaşantısının degil sanatının incelenmesi gerektiğini, bunların maddi bir olgu olarak hayata geçmesi sanata bir haksızlık aslında. Bir çok yönden sanatı ve sanatçıyı ve sanatın gerekliliklerini incelemiş ve bize muhteşem lezzetli bir deneme sunmuş. Diğer kitaplarını büyük bir zevkle okuyacağım. (Han.delice)

Sanat hakkındaki sivri uçlu fikirlerinizi törpülemek için çok iyi bir kitap. Bu sizin hoşunuza gider mi bilemiyorum ama birisi benim fikirlerimi eleştirecekse bu kişinin Jeanette Winterson olmasını tercih ederim. Jeanette Winterson bu kitapta resim ve edebiyattan bahsetmekle birlikte, kendine ilham vermiş yazarları ve kitaplarını bizlere gösteriyor, bu yazarların büyük bir kısmı döneminde çok eleştriye maruz kalmış veya yazmak için kimliklerini gizlemek zorunda kalmış kadınlar. yazar/Virginia-Woolf'tan kitap/dalgalar--1551 ve kitap/orlando--118533, yazar/gertrude-stein'den kitap/alice-b-toklasin-ozyasamoykusu--244363, yazar/george-eliot gibi. Kitabı okurken kadın yazarlara çok daha fazla destek olmam gerektiğini tekrar hatırladım ve ülkemizdeki yaşayan kadın yazırlardan ne kadar az kişiyi bildiğimi fark ettim, sonra araştırınca aslında tüm 1000kitap için durumun benden çok da farklı olmadığını gördüm üzülerek. İçimde onları tek tek keşfedip, okuma ve takipçim olan kitap severlerle paylaşma arzusu doğdu. Böyle bir isteği ateşlediği için bu kitaba müteşekkirim. Bu kitabı okumayı, sanat sever herkese tavsiye ederim, okuması zor bir kitap değil ve insanın bakış açısını genişletiyor, kendimi sorguladığım çok yer oldu. Ama başlamadan önce en azından kitap/kendine-ait-bir-oda--1550'yı ve kitap/tek-meyve-portakal-degildir--16614'i okumanızı tavsiye ederim. Bunları okumadan da kitaba giriş yapabilirsiniz tabii ki ama yazar/jeanette-winterson ve yazar/Virginia-Woolf'u tanımadan bu kitabı okumanız, bence aynı etkiyi vermeyecektir. Kitabı, bu gonderi/109046418 etkinlik çerçevesinde okudum, etkinliği düzenleyen sonata_'a teşekkür ediyorum. Esen kalın, kitapla kalın... (Ceren)

Sanat Başkaldırır: Coşku ve Cüretkarlık Üzerine PDF indirme linki var mı?

Jeanette Winterson - Sanat Başkaldırır: Coşku ve Cüretkarlık Üzerine kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Sanat Başkaldırır: Coşku ve Cüretkarlık Üzerine PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Jeanette Winterson Kimdir?

JEANETTE WINTERSON, 1959'da Manchester, İngiltere'de doğdu. Pentekostal Kilise'ye mensup ebeveynler tarafından 1960'ta evlat edinilip misyoner olmak üzere yetiştirildi. Kitapların gücünü erken keşfeden ve kendini bir lezbiyen olarak tanımlayan Winterson 16 yaşında evden ayrılıp küçük bir arabada yaşamaya başladı. Bu süre içinde eğitimini devam ettirdi ve Oxford Üniversitesi İngilizce bölümünde okurken ek işler yaparak geçimini sağladı. Mezun olduktan sonra bir süre tiyatro alanında çalıştı. 25 yaşındayken yayınlanan ilk romanı Tek Meyve Portakal Değildir, 1985'te En İyi İlk Roman dalında Whitbread Ödülü'ne layık görüldü.

Yetişkinler için on romanın yanı sıra çocuk kitapları, öyküler, denemeler, senaryolar ve bir anı kitabı yazdı. Ağırlıklı olarak fizikselliğin ve hayalgücünün sınırlarını, cinsiyet kutuplaşmalarını ve cinsel kimlikleri işleyen eserleriyle John Llewellyn Rhys Ödülü'ne, E.M. Forster Ödülü'ne ve Cannes Film Festivali'nde Gümüş Ödül'e layık görüldü. 2006 yılında ise edebiyata hizmetleri için kendisine Britanya Kraliyet Onur Nişanı verildi. Düzenli olarak The Guardian gazetesine yazan Winterson, Manchester Üniversitesi'nde Yaratıcı Yazarlık profesörü olarak görev yapmaktadır.

Jeanette Winterson Kitapları - Eserleri

  • Vişnenin Cinsiyeti
  • Normal Olmak Varken Neden Mutlu Olasın
  • Tek Meyve Portakal Değildir
  • Atlas'ın Yükü
  • Tutku
  • Bedende Yazılı
  • Sanat Başkaldırır: Coşku ve Cüretkarlık Üzerine
  • Günışığı Kapısı
  • Fener Bekçisi
  • Zaman Boşluğu
  • Frankissstein
  • Dizüstü
  • Boating for Beginners
  • The Stone Gods
  • Christmas Days
  • Noel Günleri

Jeanette Winterson Alıntıları - Sözleri

  • Özgür insan kaçmayı hiç aklına getirmez. (Atlas'ın Yükü)
  • İkinci Dünya Savaşı. Tüm savaşları bitirmek için bir savaş daha. Özgürlük. Sonra... evlere ve işyerlere izin belgesi olmadan girebilmenin hakkı (The Stone Gods)
  • hayat değiştiren şeyler için riske girmek zorundasın. (Normal Olmak Varken Neden Mutlu Olasın)
  • "Tanrı insanın kalbine bakar, yoksul bir kadının entarisi­ne değil" (Vişnenin Cinsiyeti)
  • Ona neden papaz olduğunu sorduğumda, insan çalışmak zorundaysa, işyerine uğramayan bir patrona sahip olmak en iyi sidir demişti. (Tutku)
  • Aşk kendine aittir, yalvarışlara kulak asmaz ve şiddeti umursamaz. Aşkın pazarlığını edemezsin. Aşk arzudan daha güçlü olan tek şey ve baştan çıkarılmaya direnmenin tek yerinde nedenidir. (Bedende Yazılı)
  • Sevdiğimizi sandığımız şeyi seviyor muyuz? (Normal Olmak Varken Neden Mutlu Olasın)
  • ... önemli bir seçim yaptığınız her seferde geride bıraktığınız parçanız yaşayabileceğiniz öteki hayatı devam ettirir. (Tek Meyve Portakal Değildir)
  • Tezgâhtara, "Bu kitabı alacak param yok ama bırakamam da çünkü çok seviyorum," dedim. Hiç duygulanmamıştı. Bir şeyi satın almamız ya da bırakmamız gereken bir dünyada yaşıyoruz. Sevgi bir şey ifade etmiyor. (Fener Bekçisi)
  • Annem bir matematik denklemi gibi: hep var ve olmadığını kanıtlamak imkansız.  (Vişnenin Cinsiyeti)
  • Hayatla ilgili beni delirten şey onun mantıksızlığıdır. Planlar yapıyoruz. Kontrol etmeye çalışıyoruz, ama herşey rastgele gidiyor. Bu bir kuantum evrenidir, ne rastgele bir şey ne de kesindir. Her saniyenin bir potansiyeli vardır. Yapabileceğin tek şey araya girmektir. (The Stone Gods)
  • Bir gece dışarı çıktı ve hayatını düşündü , neyin mümkün olacağını düşündü. Yapamayacağı şeyleri düşündü. (Tek Meyve Portakal Değildir)
  • Was there no justice in the world? No. She thought about an article she had once seen on mind control. Apparently if there was a person fiendish enough to set about interfering with your life, the only thing you could do was to concentrate hard on someone they were unlikely ever to have heard of called Martin Amis. (Boating for Beginners)
  • "Yaşamımda pişmanlığını duyduğum şeyler, verdiğim yanlış kararlar değil, hissetmeyi başaramadığım duygular." (Normal Olmak Varken Neden Mutlu Olasın)
  • “Sanıyorum, bizler insan biçimi alacak şekilde küçültülmüş dünyalarız.” (Günışığı Kapısı)
  • Hayatlarımıza ne oldu böyle? (Sanat Başkaldırır: Coşku ve Cüretkarlık Üzerine)
  • O zamandan beri temas edebileyim diye gerçeğin ne olduğunu bulmaya çabalıyorum. (Fener Bekçisi)
  • O konuşurken senin elini tutuyordum.Yaşam çok kısa,küçük ve şansa bağlı.Karşılaşırız,karşılaşmayız,yanlış dönemeçten döneriz ama gene de birbirimize toslarız.Özenle”doğru yolu”seçeriz ve o yol hiçbir yere çıkmaz. (Fener Bekçisi)
  • Televizyonu kapatın ve tüyün.. (Sanat Başkaldırır: Coşku ve Cüretkarlık Üzerine)
  • İnsanlar unutur,sıkılır,yaşlanır,başını alıp gider. (Tek Meyve Portakal Değildir)

Yorum Yaz