tatlidede

Saygı Duruşu - Siegfried Lenz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Saygı Duruşu kimin eseri? Saygı Duruşu kitabının yazarı kimdir? Saygı Duruşu konusu ve anafikri nedir? Saygı Duruşu kitabı ne anlatıyor? Saygı Duruşu PDF indirme linki var mı? Saygı Duruşu kitabının yazarı Siegfried Lenz kimdir? İşte Saygı Duruşu kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 15.08.2022 02:00
Saygı Duruşu - Siegfried Lenz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Siegfried Lenz

Çevirmen: Ayşe Sarısayın

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9786051417462

Sayfa Sayısı: 98

Saygı Duruşu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Üzerinde çapraz bir siyah batır olan fotoğrafının önünde, bir matem bandı, hatıra bandı, o eğilirken senin yüzünü aradım Stella, bizlerin, en büyük öğrencilerinin İngilizce derslerinden aşina olduğumuz hoşgörülü gülümsemeyle aydınlanmış yüzünü. Okşadığım kısa, siyah saçlarını, Kuş Adası`nın sahilinde öptüğüm ışıklı gözlerini."

Adı Günter Grass, Martin Walser, Alexander Kluge, Heinrich Böll gibi savaş-sonrası Alman edebiyatının en önemli isimleriyle yan yana anılan, çağdaş romanın öncülerinden, Thomas Mann ve Goethe ödüllerine sahip Siegfried Lenz`in son romanı, bir öğrencinin öğretmeniyle yaşadığı ilişkiye odaklanıyor.

Uluslararası çoksatar listelerine giren bu pırlanta gibi işlenmiş, modern ve şiirsel anlatıda, Lenz, büyük bir ustalıkla, okuru sezgisel bir yolculuğa çıkarıyor. İlk aşkın acısının, nereye sürüklendiği belli olmayan ilişkinin ve mekânın alt akıntılarla, çağrışımlarla dolu dokusu, yazarın ayrılığın dilbilgisine ne kadar hâkim olduğunu gösteriyor.

Yazarın Almanca Dersi romanının çevirisiyle Dünya Kitap Dergisi 2012 "Yılın Çeviri Kitabı" ödülünü kazanan Ayşe Sarısayın`ın Türkçe`siyle...

Saygı Duruşu Alıntıları - Sözleri

  • ''Söylemediklerimiz, söylediklerimizden çok daha önemli sonuçlar doğurur bazen.''
  • ''Nasıl güzeldin o fotoğrafta.''
  • Onu daha iyi tanımak istediğimi de düşündüm. Birisini sevdiğini anladığında, bildiklerinle yetinemiyorsun.
  • ''Çünkü bazı şeylerin dile getirilmesi, sona ermesi tehlikesini getirecekti beraberinde.''
  • "Kurtulmanın bir yolu yok muydu?"
  • ''Birisini sevdiğini anladığında, bildiklerinle yetinemiyorsun.''
  • Yaşanmış olan, her şeye rağmen yaşanmıştı ve sürüp gidecekti; ben ise bir acının ve bu acıya ait bir korkunun eşliğinde artık geri gelmesi imkansız olan ne varsa bulmaya çalışacaktım.
  • Yaşanmış olan, her şeye rağmen yaşanmıştı ve sürüp gidecekti: ben ise bir acının ve bu acıya ait bir korkunun eşliğinde artık geri gelmesi imkânsız olan ne varsa bulmaya çalışacaktım.
  • ''Bazen böyle olur, neler yaşadığını anlayamazsın, savunmasız kalırsın bazen.''
  • ''Tuhaf bir duyguydu, çünkü kaybolan bir şeye sahip olunabileceğini bilmiyordum daha önce.''
  • Söylemediklerimiz, söylediklerimizden çok daha önemli sonuçlar doğurur bazen Christian.
  • ''Aşk, seni taşıyan sıcacık bir dalgadır.''
  • ''Tek bir isteğim vardı yalnızca, yalnız kalmak.''
  • “İnsan yanında olan birini de düşünebilir.”

Saygı Duruşu İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Sessizliğin En Gürültülü Hali ve Erken Bir Veda: Saygı Duruşu: ㅤ Sizi Stella Peterson adına bir dakikalık kitap/saygi-durusu--208198’na davet ediyorum. “Üzerimizde yalnızca mayolarımız vardı, yan yana yatıyorduk ve sırtını okşuyordum. Yüzme yarışına neden katılmak istemediğini sorduğumda, 'Çok basit Christian,' dedi. 'Kazanmaya hakkım yoktu. Diğerlerinden çok daha üstünsen, oyunun dışında kalmalısın, bedelsiz bir galibiyet adil olmaz.' Ona hak veremedim, bu tavrını fazla kibirli ve küçümseyici bulmuştum. 'Üstünlük insanın kendi emeğiyle elde ettiği bir şeydir. Hak edilmiş bir mülkiyet,' dedim Gülümseyerek iç çekti: 'Ah Christian, koşullar eşit olmalıdır, uygun bir sonuç almak istiyorsan, koşulların eşit olması gerekir.'” (s. 43) Koşullar hep eşit mi olmalıdır, Stella? Her konuda yani? Peki ya aşkta? Üzgünüm ama sana katılamıyorum bu konuda maalesef. Aşk şartlar ve koşulları göz önünde bulundurmaz, toplumsal kodları umursamaz. Başına buyruktur ve kaçınılmazdır. Hiçbir şeyi göz etmez, etmemelidir. Ederse o aşk değildir zaten, değil mi? Koşulları boş versene Stella, en azından aşk konusunda yani. Sevmek ve sevilmek, seni anlayan birilerinin var olduğunu bilmek, vücuduna dokunduğunda tüm dünya uğraşlarının ağırlığını unuttuğun bir insanın yanında olması, onun yokluğunda dahi rahatsız edici sessizliğin eşliğinde onu tüm içtenliğinle sevebilmek, güzel hatırlayabilmek… Güzel duygular değil mi, Stella? Tıpkı Christian ve senin arandaki duygular gibi. Ama saygı duruşundayız, hem de senin için biliyor musun? O yüzden sessiz olmalıyız. Hem zaten unuttuğumuz bir şey var, susmak bazen en iyisidir: ''Çünkü bazı şeylerin dile getirilmesi, sona ermesi tehlikesini getirecekti beraberinde.'' (sf. 102) Çağdaş Alman Edebiyatı’nın önemli isimlerinden biri olan yazar/Siegfried-Lenz, bu novellasında bizi Baltık kıyısında bir balıkçı kasabasına davet ediyor. Hikâyenin sekansı kasabada 25 yaşında yeni bir İngilizce öğretmeni olan fakat bu genç yaşına rağmen bir kazada hayatını kaybeden Stella Peterson’ın cenaze töreni ve ona ithafen gerçekleştirilen bir saygı duruşu ile başlıyor. Biz de Stella’yı anmak için o kalabalığın arasında bulunuyoruz. Tüm sessizliğin ortasında, herkesten daha sessiz duran, duruşundan bile Stella’nın yokluğunun onda tesiri geçmeyecek bir yıkıntı bıraktığını anladığımız birisi var… Bakışlarında müthiş bir yeis var o gencin, nefes alışverişi bile onu ele veriyor. Christian… Sessizliğin içinde çığlık çığlığa sussan da ne faydası olabilir ki, değil mi? Christian, 18 yaşında bir lise öğrencisi ve İngilizce öğretmeni Stella ile aralarında duygulu ve olabildiğince yalın bir aşk ilişkisi var. Hayali kodlanmış toplumsal yargılara rağmen bu ikili birbirlerini çok seviyorlar ve gayet romantik bir ilişki yaşıyorlar, tabii ki ulu orta olmamaya dikkat ediyorlar bu hususta. Aralarındaki nahif ve saf ilişki şahsen benim çok hoşuma gitti ama yine de sessizliği bozmamakta fayda var, çünkü: ''Söylemediklerimiz, söylediklerimizden çok daha önemli sonuçlar doğurur bazen.'' (s. 58) Lenz, yarım kalan bir aşkın, heba olan duyguların tercümanı olarak çıkıyor karşımıza ve ince ince işliyor her şeyi bu kısa romanında. Ölen birinin ardından yakılan bir ağıt ve kelimeler kelimelere eklendikçe artan melankolik bir ton. Pişmanlık ve üzüntü içinde gidenin ardından kalabalıklar içinde yalnız kalan bir seven. Bu saydığım özellikler ve konu bakımından Lenz’in eserini Fransız yazar yazar/Edouard-Leve’in kitap/intihar--25099 kitabına benzettim. Bu kitapta da yine intihar eden bir arkadaşının ardından ona seslenen birinin cümlelerini okuyoruz. Eğer bu tarzı seviyorsanız ve kendinize yakın buluyorsanız, mutlaka okumanızı öneririm. Hatta biraz daha ileri giderek çok beğenerek okuduğum ve kitabın hissettirmek istediği duyguları da yansıtan bir incelemeyi de önermek istiyorum: #100444179. Ayrıca Lenz’in karısının vefatından sonra böyle bir eser kaleme aldığını bilmek de anlatıda ihtiva eden duyguların, hislerin anlaşılmasında faydalı olacaktır. Fakat ben yine de sükûnet hakkımı kullanıp, sessiz kalmaya devam ediyorum. Sözü Christian’ın düşünce kıvrımlarına bırakıyorum ve kendisinin bu yarım kalan aşk hakkındaki düşüncelerini paylaşıyorum sizinle: ‘’Yaşanmış olan, her şeye rağmen yaşanmıştı ve sürüp gidecekti: ben ise bir acının ve bu acıya ait bir korkunun eşliğinde artık geri gelmesi imkânsız olan ne varsa bulmaya çalışacaktım.’’ (s. 99) Yarım kalan hikâyenin başrollerinden biri İngilizce öğretmeni olunca haliyle İngiliz Edebiyatı da anlatının kaçınılmaz bir misafiri oluyor. Stella, öğrencilerine sürekli bir şekilde yazar/george-orwell’in kitap/hayvan-ciftligi--258705 ve yazar/mark-twain’in kitap/huckleberry-finnin-maceralari--19053 kitaplarından bahsediyor. Ayrıca Stella’nın en sevdiği başucu yazarı yazar/william-faulkner ve Christian’a okumasını önerdiği kitabı ise kitap/agustos-isigi--8874. Tabii ki bu kitapların seçimi de tesadüfi değil, basit bir metinle karşı karşıya değiliz çünkü. Her detay ince düşünülmüş. Savaş sonrası Alman toplumunun demokratik ve liberal yapısını göz önünde bulundurduğumuzda seçilmiş bu kitaplar ayrı ayrı anlam kazanıyor hikâyenin iç dünyasında. Ayrıca eserlerde kullanılan şarkı ve sanatçı isimleri de benim çok hoşuma gidiyor çünkü kullanılan bir şarkı dahi boşa seçilmiş değildir. O şarkının mutlaka anlatmak istediği bir şeyler, özgür bırakmak istediği bir derdi vardır. Tıpkı yazar/Edouard-Leve’in kitap/intihar--25099’ında olduğu gibi bu kitapta da birçok şarkı ve sanatçıya değiniliyor. Johann Sebastian Bach ve Frank Sinatra bunlardan sadece ikisi. Hatta kitapta geçen bir şarkıyı da paylaşayım yeri gelmişken: https://youtu.be/C1AHec7sfZ8 ‘’Deniz külleri hızla içine çekti, geride hiçbir iz kalmadı, hiçbir kanıt; sadece sessiz bir yok oluş duygusu, vedanın grameri.’’ (s. 98) Tüm süslerden arındırılmış bu yarım kalan aşk hikayesinin hoşunuza gideceğinden şüphem yok, bence bir şans vermelisiniz. Ben büyük bir keyifle okudum, her ne kadar ilk 20-30 sayfa olayın içine girmekte zorlansam da kitabın ilerleyen sayfalarında ‘’keşke daha uzun olsaydı.’’ dedim ve içim buruk bir şekilde kitabın kapağını kapattım. Bu kadar büyük bir keyif almamın ana nedenlerinden biri tabii ki de çeviri: yazar/Ayse-Sarisayin . Sarısayın, bu denli katmanlı bir anlatıyı kusursuza yakın bir şekilde bizlere sunmuş ve çevirmen notlarıyla anlaşılır bir okuma tecrübe etmemizi sağlamış, bu yüzden teşekkür etmeden geçmek gerçekten saygısızlık olurdu. yazar/Siegfried-Lenz’den çevirdiği bir diğer kitap olan kitap/almanca-dersi--73073 ile 2012’de ‘Dünya Kitap Yılın Çeviri Kitabı’ ödülüne layık görüldüğünün de altını çizmekte fayda var. Ben, şimdi tüm sessizliğimle bu incelemeye son veriyorum. kitap/saygi-durusu--208198, acı dolu bir sondan geriye giden, deniz kokusunu ve ilk aşkın büyüsünü taşıyan kısacık bir roman. Keyifli okumalar. (Kayaberk İpek)

Bir balıkçı kasabasında yaşayan lise öğrencisi Christian ile onun ingilizce öğretmeni Stella arasındaki aşkın anlatıldığı bir uzun öykü "Saygı Duruşu". Stella'nın cenaze töreniyle başlayan kitap, Christian'ın aralarında yaşananı ve hislerini anlatmasıyla devam ediyor. Ayrıca Stella'nın ölümünden sonrasından da bahsediyor. Kitap 103 sayfa ve ben 70 sayfasına kadar okuduğum halde nedense bir türlü kitabın içine giremedim. Tek cümlede zamanlar iç içe anlatılmış ve hangi zamandan bahsedildiğini anlamam benim açımdan yorucu oldu. 5 gündür elimde süründüğü için de artık dayanamayıp yarım bıraktım. Beni malesef etkilemedi ve fikrime göre mutlaka okunması gereken bir kitap değil. Ancak eminim okuyup sevenleri vardır. O yüzden okuyup okumamak siz okurların tercihine kalmış. (Ceren)

Bir öğrenci ile öğretmeni arasında geçen ve trajik bir sonla biten bir aşk hikayesi ve bu trajik sonun sonucu olarak tutulan yasın anlatıldığı bir roman. 18 yaşında bir öğrenci olan Christian, aynı zamanda İngilizce öğretmeni olan Stella ile Stella'nın kaldığı bir otelde birlikte olurlar ve aralarındaki ilişki burada başlar. Aynı zamanda ilk aşkı da olması sebebiyle Christian ilişkinin daha ciddi bir duruma evrelmesini hayal ettiği esnada da trajik bir kaza yaşanır ve bu ilişki sonlanır. Kitap, cenaze töreninden bir hafta sonra gerçekleştirilen bir anma etkinliğiyle başlar. İlk başlarda Christian'ın bir öğrencinin bir öğretmenine duyduğu bir ilgi izlenimi verse de ilerleyen sayfalarda ilgiden daha fazlası olduğu anlaşılmaktadır. Öyle ki kendisinden öğretmeni ile ilgili bir konuşma yapılması istendiğinde aralarındaki ilişkinin boyutunu açığa çıkaracağından ve bunun da hatırlaya saygısızlık olacağından korkan Christian hem okuldaki başka bir öğretmenin hem de okul müdürünün ricasını geri çevirir. Sonuçta öğrenciler adına konuşmayı, Stella'nın (Christian'ın İngilizce öğretmeni) 'gözde öğrencisi' Georg yapar. En nihayetinde Christian, Stella'nın sadece öğrencisi değil, aynı zamanda sevgilisidir ve okulda yapılan törende en uygun konuşmacı da bir 'öğrenci' olmalıdır. Bu kitapta, anlatıcı bir an biz okuyuculara hikayeyi anlatırken, bir anda yaşadığı acıdan dolayı bizi görmez hale gelir ve artık onu duyamayacak olan Stella ile konuşmaya başlar. Biz okuyucular, Christian'ın derin üzüntüsünün ve de tuttuğu yasın sessiz tanıkları oluruz. Hayatının baharında (Christian 18 yaşındadır.) ilk aşkını kaybetmiş kişinin yasıdır bu ve acısı tazeyken yapacağımız herhangi bir teselli edici söz hem fayda etmeyecektir hem de Christian zaten bunu istememektedir. Sonuç olarak güzel ve özellikle hafta sonu sokağa çıkma yasağı süresi içerisinde okunabilecek uzunlukta bir kitap. Peki tekrar okur muyum? Eğlenmiş olsam da tekrar okumak isteyeceğim kitaplar arasında değil. (Anıl Akyol)

Saygı Duruşu PDF indirme linki var mı?

Siegfried Lenz - Saygı Duruşu kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Saygı Duruşu PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Siegfried Lenz Kimdir?

1926'da, doğu Prusya'nın Lyck kentinde doğdu. 1943-1945 arasında donanmada denizci olarak, görev yaptı, savaşın bitmesinden kısa bir süre önce Danimarka'ya kaçarken ingilizlere esir düştü. Savaştan sonra Hamburg Üniversitesi'nde İngiliz Dili ve Edebiyatı, Felsefe ve Edebiyat Bilimi eğitimi aldı; gazetecilik yaptı. Yazarlık yaşamı, yirmi beş yaşındayken yazdığı Gökte Atmacalar Vardı romanıyla, 1951 yılında başladı. Nazi döneminde zarar gören Alman dili ve edebiyatına saygınlık kazandırma amacıyla kurulan Grup 47 adlı edebiyat topluluğuna katıldı, Günter Grass'la birlikte Alman Sosyal Demokrat Partisi saflarında yer alarak Willy Brandt'ın Doğu politikasına destek verdi. 1973 yılında Alman Dil ve Yazın Akademisi üyeliğine seçildi. Roman, hikâye, deneme, radyo ve tiyatro oyunu alanlarında pek çok eser veren ve eserleri yaklaşık otuz dile çevrilen Siegfried Lenz, savaş sonrası Alman edebiyatının ve çağdaş romancılığın önemli isimlerinden biridir. Suçsuzlar Çağı Suçlular Çağı, Kanlı Söylenti, Bir Savaş Sonu, Gözbağı ile Ekmek ve Oyunlar, Almanca Dersi yazarın Türkçeye çevrilerek yayımlanan eserleridir. Çok sayıda ödüle değer görülen, onursal doktora ve fahri hemşerilik unvanlarına sahip Lenz'in ödülleri arasında Bremen Edebiyat Ödülü (1961), Andreas Gryphius Ödülü (1979),Thomas Mann Ödülü (1984), Alman Yayıncılar ve Kitapçılar Birliği Barış Ödülü (1988), Frankfurt Şehri Goethe Ödülü (1999)Johann VVolfgang von Goethe Altın Madalyası (2003) öncelikle anılabilir.

Siegfried Lenz Kitapları - Eserleri

  • Saygı Duruşu
  • Saf Değiştiren
  • Almanca Dersi
  • Suçsuzlar Çağı Suçlular Çağı
  • Bir Savaş Sonu
  • İşgal Altında
  • Məhəbbət Yuvası
  • Kanlı Söylenti
  • Bu Zaman Hikayeleri
  • Bir Karaborsacının İtirafları
  • Ekmek ve Oyunlar

Siegfried Lenz Alıntıları - Sözleri

  • Her şeyi çok geç anlıyor, zor kavrıyordu, bu onun şansıydı belki de, böylece dayanması kolaylaşıyordu, en başta da kendisine dayanabilmesi. (Almanca Dersi)
  • "Yağmur ,yorgun bir makineli tüfek gibi camlara vuruyordu. " (Saf Değiştiren)
  • "Sason: Acımadan daha güçlü olan bir şey vardır. Köylü: Nedir Beyim? Sason: İşkence görmüş babalara, dökülen göz yaşları. Ben gördüm bunu inan, içimizdeki birine, bir fırıncıya, fırınında işkence ederlerken gördüm, çocukları da oradaydı. Sonradan yaralarını hamurla iyileştirmeye çalıştılar." (Suçsuzlar Çağı Suçlular Çağı)
  • SAVAŞ, evet : Kanın bile sıkılıp suyunun çıkarıldığı zaman .. SAVAŞ : Demirin büyük öfkesi , panzerlerin sakin ısırıklarla tabiatı katletmeleri. . SAVAŞ :Haddini bilmeyen erkeklerin cinneti,acımasız _gülünç serüven ,herkesin kendi kronometresinin çalıştığı ve bu yüzden hoşgörü ve sabrın çok seyrek görüldüğü günler .__ve kimse korkutucu zaman hakemini tanımıyor! SAVAŞ ,savaş , savaş : Kalplerin sırça gibi parçalanması,kırmızı sıvının kabarması,özlemin kısa devre yapması SAVAŞ! Kimsin sen ? Sen uyku kaçıran !Bizi sefaletin keskin nefesiyle vuran! (Saf Değiştiren)
  • Neden bizim insanlarımız herhangi bir yerde, herhangi bir alandaki bilgisizliklerini itiraf etmekten kaçınırlar? “Memleket” duygusuna kapılmanın yol açtığı sınırlılık, kendini tüm soruları cevaplamak için yetkili görmek olsa gerek. Dar görüşlülüğün kibiri… (Almanca Dersi)
  • Zor durumda olanı, bu durumdan kurtarmak için, insanın kafasını çalıştırması yeni şanslar araması gerekiyordu. (Bir Karaborsacının İtirafları)
  • Bazen kaybetmeye de alışmalısın Witt-Witt. Belki de böylesi daha iyi, sahip olduklarınla hep aynı yerde kalmazsın böylece. Her zaman yeni başlangıçlar yapmak gerek. Bunu yapabildiğimiz sürece umut etmeyi sürdürebiliriz. (Almanca Dersi)
  • Yokluk, düş gücümüzü uyandırıyor, benliğimizde var olduğunu hiç bilmediğimiz yetenekleri ortaya koyuyordu. Ama, ancak becerikli olanlar ayakta durabiliyordu, ve işte aranızda ne çok beceriklinin olduğunu bu karaborsa döneminde görüp öğrendik. (Bir Karaborsacının İtirafları)
  • Kimi zaman bir inanç uğruna ölmek, o inanca bir ömür boyu hizmet etmekten daha kolaydır. (İşgal Altında)
  • Hiç bir düş gücü işkenceyi kaldırmaya, çocukların açlıktan ölmelerine engel olmaya, başka türlü düşünenlerin haklarını güvenceye almaya yeterli olamamıştır. Edebiyat, milyonların sefaleti sınırında yaşamasına, canavar bürokrasilerin tutsağı durumuna düşmüş olmamıza, gezegenimizin ölüp gitmesine şaşkın ve çaresiz kalmamıza engel olamıyor. (Bir Savaş Sonu)
  • "Adalette hep uygunsuzluk vardır." (Suçsuzlar Çağı Suçlular Çağı)
  • “Yalnızca itaat etmeyi bilenler emir verebilir.” (Almanca Dersi)
  • ''Nasıl güzeldin o fotoğrafta.'' (Saygı Duruşu)
  • "Onları evlerine götür! Sana söyleyebileceğim tek şey bu: Onları evlerine götür!" (Bir Savaş Sonu)
  • "Rab sevdiklerinin rahat uyumasını sağlar " Yoksa yanılıyor muyum ? (Saf Değiştiren)
  • Bildiklerimiz hep yetersizdir, onun içindir ki bildiklerimizi tekrarlamaya bayılırız (İşgal Altında)
  • "Kurtulmanın bir yolu yok muydu?" (Saygı Duruşu)
  • "Büyük hayvanların en sevdikleri şey, edebi protestolardır. Böylece güçlü olduklarını daha iyi anlarlar." (Suçsuzlar Çağı Suçlular Çağı)
  • Mühendis: İnsan kurur burda. Artık bir şeye karar vermeliyiz. Baron : Bir şeye değil. Kesin, sınırlı bir görevimiz var. Otelci: Utanın baron. (Suçsuzlar Çağı Suçlular Çağı)
  • Herkesin adına hareket etmek diye bir şey yoktur. Bunu göze alanın hiç yanılmaması şarttır. Oysa hem kendini, hem de başkalarını yanıltmaktadır aslında. (İşgal Altında)

Yorum Yaz