tatlidede
tatlidede

Selim Deringil kimdir? Selim Deringil kitapları ve sözleri

Akademisyen ve yazar Selim Deringil hayatı araştırılıyor. Peki Selim Deringil kimdir? Selim Deringil aslen nerelidir? Selim Deringil ne zaman, nerede doğdu? Selim Deringil hayatta mı? İşte Selim Deringil hayatı...
  • 04.08.2022 08:00
Selim Deringil kimdir? Selim Deringil kitapları ve sözleri
Akademisyen ve yazar Selim Deringil edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Selim Deringil hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Selim Deringil hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Selim Deringil hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1951

Doğum Yeri: Ottowa, Kanada

Selim Deringil kimdir?

1951'de Ottowa'da doğdu. Doktorasını İngiltere'de University of East Anglia'da 1979'da tamamladı. Aynı yıl Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü'nde görev aldı. ABD, Fransa, İngiltere ve İsrail'de dersler verdi. Yayımlanan ilk kitabı Denge Oyunu, İkinci Dünya Savaşı'nda Türk Dış Politikası'dır. Ayrıca Osmanlı son dönemi ve Cumhuriyet tarihi konusunda makaleleri vardır. İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi 1876-1909 (Yapı Kredi Kültür Sanat Yayınları, 2002) başlıklı kitabın İngilizcesi olan The Well-Protected Domains, Ideology and the Legitimation of Power in the Ottoman Empire 1876-1909, 2001'de "Turkish Studies Association Fuad Köprülü" ödülünü almıştır. Yazar halen Boğaziçi Üniversitesi'nde ders vermeye ve Osmanlı tarihi konusunda araştırmalar yapmaya devam etmektedir.

Selim Deringil Kitapları - Eserleri

  • Denge Oyunu
  • İktidarın Sembolleri ve İdeoloji
  • Simgeden Millete
  • 19. Yüzyıl Osmanlı Devleti’nde İhtida ve İrtidad

Selim Deringil Alıntıları - Sözleri

  • 19. yüzyıl, nişan, rütbe ve diğer onurlandırma mekanizmalarının çok önem kazandığı ve bunların girift bir protokole bağlandığı bir dönemdir. Bu mekanizmalar sayesinde merkezin taltifatı çok dakik dozlar halinde bağışlanabiliyordu. (Simgeden Millete)
  • Osmanlı İmparatorluğu dahil, 19. yüzyılın monarşileri, giderek artan bir şekilde, kendi varoluşlarını meşrulaştırmak konusunda hem kendi uyruklarının hem de dış dünyanın baskısı altında kaldıkça, "bu kurum için yeni, ya da hiç değilse ek denebilecek 'ulusal' bir temel yaratma ihtiyacı" duymaya başladılar. 4 Osmanlı hükümdarları, yalnız Hıristiyan uyruklarından ve Balkanlar' da eski uyruklarından değil, aynı zamanda Müslüman ahaliden gelen milliyetçilik tehdidi ile karşı karşıya kaldılar. Osmanlı halkını, bir "Osmanlı yurttaşlığı"na gittikçe daha çok benzemeye başlayan yönde harekete geçirmek nesnel olarak zorunlu hale geldikçe, oyunun kurallarının da bu doğrultuda değiştirilmesi gerekti. Gellner'ın ifadesini kullanacak olursak, yöneten ve yönetilen arasındaki "gerilim alanı" farklı bir boyuta aktarıldı. (İktidarın Sembolleri ve İdeoloji)
  • Balkan ülkelerindeki İngiliz büyükelçileri Londra'da bir toplantı yaptılar. Bu toplantı da Türkiye'nin önemi tekrar vurgulanıyor ve ''Türkiye Ortadoğu'daki konumumuzun kuzeydeki kalesidir'' deniliyordu. (Denge Oyunu)
  • Kahire havaalanında Churchill'e veda eden İnönü'nün İngiliz başbakanını öpmesi konusunda Eden'in anılarındaki görüşü ilginçtir: Bu küçük jest başbakanın çok hoşuna gitmişti. Kahire'ye dönerken bana: ''Gördün mü İsmet beni öptü'' dedi. Bu benim belki de pek sevimli olmayan tepkim, onbeş saat süren sıkı müzakerelerden bir tek bunu elde edebilmiş olmamızın o kadar da büyük bir başarı sayılmayacağıydı. (Denge Oyunu)
  • Abdülhamid'in İslamcılığı birçok açıdan yeni bir tasarımdı. Her ne kadar devlet ideolojisinin tarzı ve motifleri İslami karakter taşısa da, Abdül­hamid'in siyasetinin önemli bir bölümü savunmaya yönelik seküler düşüncelerden oluşuyordu. İktidarı döneminde, özellikle merkezileşme ve eğitimin yaygınlaşması konula­rında olmak üzere, Tanzimat politikalarının birçoğunun devam ettirilmiş olmasının da gösterdigi gibi, Abdülhamid'in yüzü geriye dönük değildi. (Simgeden Millete)
  • Ayrıca devlet kapısında istihdam edilen asker ve memurların "Padişahım Çok Yaşa!" şeklinde tezahürat yapmaları çok sıkı bir protokole bağlanmış, yeri ve zamanına göre yapılmaya başlanmıştır. Bu bakımdan bu dönemlerde dünya protokolünde birbirine benzeme eğilimi hakimdir. Örneğin İngiltere Kraliçesi'ne artık ulu orta her yerde "Kraliçem Çok Yaşa" (Long Live the Queen!) diye tez­ahürat yapılmamakta, buna ancak belli törensel anlarda izin verilmektedir. (Simgeden Millete)
  • Osmanlı Devleti'nin gerçekleştirmeye çalıştığı, kendisini sürekli tarihin karanlıklarına itmeye çalışan bir dünyada varoluş hakkının simgesel bir ifadesinden başka bir şey değildi. (İktidarın Sembolleri ve İdeoloji)
  • İcat edilen geleneğin neredeyse fazla bariz bir örneği de tabii Osmanlı'nın "geleneksel serpuşu", festir. Aslen Fas kaynaklı bir serpuş olduğu sanılan fes 1832'de II. Mahmud tarafından imparatorluk bürokrasisinin resmi kıyafeti hali­ne getirilmiştir. Yani 19. yüzyılın tüm dünyada "Türklük sembolü" haline gelen ve Cumhuriyet Türkiyesi'nde Os­manlılığı simgelediği için yasaklanan serpuş, geçmişi ancak 19. yüzyılın ilk çeyreğine kadar uzanan bir "gelenektir." (Simgeden Millete)
  • Barbarossa Harekatı Hitler'in Sovyetler Birliği'ne saldırı projesinin kod adıdır. (Denge Oyunu)
  • II. Abdülhamid, II. Mahmud'dan önceki atalarının yönetimlerine dönmüşe benzer. II. Mahmud, Abdülmecid ve Abdülaziz gibi hükümdarlar, kendi halkının arasına karışan ve devletin meşruiyetinin kişisel bir tezahürünü sunan modern halk hükümdarı rolünü oynamışlardı. Abdülhamid'in amacı, kendisinden önce hükmeden seleflerinin tersine, ama bir ölçüde atalarına benzer bir şekilde, adeta görülmeksizin, "iktidarın titreşimlerini" yaymaktaydı. Bu nedenle Abdülhamid'in halkıyla ve dış dünyayla olan iletişimi, bir simgeler dünyası aracılığıyla gercekleştirilmeliydi. Bu simgeler neredeyse tümüyle İslami motiflere dayanıyordu... (İktidarın Sembolleri ve İdeoloji)
  • Hamidiye Alayları 1891-1914 arasında Kürt milliyetçiliğinin ortaya çıkmasında önemli bir safhayı temsil ederek yirmi yıl boyunca Kürt nüfuzunun dayanak noktasını oluşturmuştu. (Simgeden Millete)
  • 19. yüzyıl standartlaştırılmış merasimler dönemiydi... İhtişam ve gösterişin devletler arasında bir rekabet biçimine dönüştüğü bir dünya bağlamında saltanat ve hilafetin simgesel dilinin yeniden canlandırılmasından başka bir şey değildi. Bu, Osmanlı ve Japonya gibi ön sırada yer alamayan devletler açısından özellikle önem taşıyordu. (İktidarın Sembolleri ve İdeoloji)

Yorum Yaz