tatlidede

Solak Kadın - Peter Handke Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Solak Kadın kimin eseri? Solak Kadın kitabının yazarı kimdir? Solak Kadın konusu ve anafikri nedir? Solak Kadın kitabı ne anlatıyor? Solak Kadın PDF indirme linki var mı? Solak Kadın kitabının yazarı Peter Handke kimdir? İşte Solak Kadın kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 30.06.2022 19:00
Solak Kadın - Peter Handke Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Peter Handke

Çevirmen: Tevfik Turan

Orijinal Adı: Die Linkshaendige Frau

Yayın Evi: Metis Yayınları

İSBN: 9789753422802

Sayfa Sayısı: 110

Solak Kadın Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Peter Handke'den, hiç değilse bir süre için tek başına kalmak isteyen bir kadının öyküsü...

İnsan günün birinde bir "aydınlanış"la uyanıp yaşamını değiştirecek bir karar verirse ne olur? Elinizdeki roman, kocasından ayrılıp çocuğuyla (evi, korkuları, cesaretleriyle) birlikte yalnız kalmayı seçen bir kadının birkaç günlük serüvenini anlatıyor. Dramatik olmaktan çok olağanlığı, herkesçe-yaşanabilirliği vurgulayan bir serüven bu. Bir kadının, başı dik yürüyüşünün ilk birkaç günü...

(Arka Kapak)

Solak Kadın Alıntıları - Sözleri

  • "Anladığım tek siyasal eylem cinnettir."
  • "Ne düşünürseniz düşünün. Siz ne kadar benim hakkımda bir şey söyleyebileceğinizi sanırsanız, ben de sizden o ölçüde bağımsız olacağım. Bazan öyle geliyor ki, insan başkaları hakkında yeni her ne biliyorsa, o arada geçerliğini kaybetmiş şeylerdir bildikleri. Gelecekte bana biri nasıl olduğumu açıklayacak olursa -isterse bana iltifat etmek ya da güç vermek için olsun- böyle bir küstahlığı dinlemek istemediğimi söyleyeceğim
  • Evde kadın aynanın önünde durup uzun uzun gözlerine baktı; kendini seyretmek için değil, sanki bu kendi hakkında sakince düşünmenin bir yoluymuş gibi.
  • Bir süre sonra oyuncu: "O kadar uzak galaksiler vardır ki, ışıkları gökyüzünün kendi ışıltısından bile zayıftır. - Şu anda sizinle başka bir yerde olmak isterdim." Kadın hemen cevap verdi: "Ne olur, beni projelerinize katmayın."
  • Bir pervane gibidir acı/ Tek farkı, insanı alıp götürmez bir yere döner de döner habire ."
  • Sonra da onu yalnız bir daha ancak düşlerimden geçerken gördüm /Ama bugün kapısız evimde benim: telefonun ahizesi bir de baktım ters konmuş kurşunkalem bloknotun solunda /yanında çay fincanı, sapı sola dönükyanında tersinden soyulmuş bir elma (sonuna kadar soyulmamış)/ Perdeler sol taraftan açılmış/ Anahtar da ceketin sol cebinde/ Ele verdin kendini bak işte, solak kadın! Yoksa bana bir işaret miydi bunlar?/ Seni YABANCI BİR KITADA görmek isterdim /Çünkü ancak orada yalnız görürüm seni /başkalarının arasında Sen de BENİ görürsün binlerce başka insan arasında /O zaman birbirimize doğru yürürüz en sonunda
  • "Ne düşünürseniz düşünün. Siz ne kadar benim hakkımda bir şey söyleyebileceğinizi sanırsanız, ben de sizden o ölçüde bağımsız olacağım. Bazan öyle geliyor ki, insan başkaları hakkında yeni her ne biliyorsa, o arada geçerliğini kaybetmiş şeylerdir bildikleri..."
  • "Bir pervane gibidir acı Tek farkı, insanı alıp götürmez bir yere Döner de döner habire."
  • "Benim kanım şu ki, siz adamakıllı koşmayı öğrenmelisiniz, adamakıllı haykırmayı, ağzını açmayı. Benim gözlediğim, siz esnerken bile ağzınızı açmaya cesaret etmiyorsunuz."
  • "Daha Güzel Bir Hayat Bence Nasıl Olabilir: ...Otomobiller yok olacak. Evler kırmızı olsa. Çalılıklar altın olsa. İnsan her şeyi bilse de hiçbir şey öğrenmek gerekmese..."
  • Kadın: "Şu sıra çevirdiğim kitapta Baudelaire'den bir alıntı geçiyor: Anladığı tek siyasal eylem ayaklanmaymış. Birden şu geldi aklıma: Anladığım tek siyasal eylem cinnettir." Franziska : "Genelde böyle bir şey sırf erkeklerde olur diye bilinir."
  • Yalnızlık en buz gibi, en iğrenç acıyı doğurur: Gerçeklikten kopmuşluğun acısı. İnsanın o zaman birilerine ihtiyacı olur, bize durumun henüz o kadar da kötü olmadığını gösterecek birilerine."
  • Mutlu olma isteği gelmiyor mu içinden, başkalarıyla birlikte? Kadın: Hayır, memnun olayım yeter
  • Sanırım günün birinde yanlış yöne doğru yaşamaya başladım...
  • “O kadar yalnızım ki, çoğu kez akşamları uyumadan önce düşünebileceğim hiç kimse olmuyor, çünkü gündüzleri kimseyle birlikte değilim.”

Solak Kadın İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kitap Goethe'den şu alıntıyla bitiyor"Böylece herkes, her biri kendi usulünce, gündelik hayatını sürdürüyor, düşünerek ya da düşünmeden:her şey alışılmış yolunu izler görünüyor, her şeyin bir kumarmışçasına sallantıda olduğu o dehşetengiz durumlarda bile insan sanki hiçbir şey yokmuş gibi nasıl yaşar giderse, öyle." Tam bu alıntıdaki gibi bu kitaptaki karakterler de gündelik hayatları içersinde yaşayıp giden tipler.Yazarın sürekli "Kadın" diyerek vurgu yaptığı Marianne kocasından ayrılıp yalnız yaşamaya karar verir ve nedense çevresindeki insanlar bir kadının yalnız kalmak istemesini hazmedemezler. Yazar öyle kasvetli bir tarz kullanmış ki iyiki sayfa sayısı az dediğim kitabın film fragmanına da baktığımda aynı kasvet ile karşılaştım:) Nobel ödülü alan yazarın bu kitabı 1001 kitap içerisinde de yer almaktadır. (Elizabeth Harmon)

Kadının hayatı ve kendi duygusal dünyası içindeki yabancılaşmayı ve yalnızlığı kendini bulma arzuladığı hayatı ve aslında onun ne olduğunu aradığını anlatan bir öykü.Kocasından ayrılıp çocuğuyla (evi, korkuları, cesaretleriyle) birlikte yalnız kalmayı seçen bir kadının birkaç günlük serüvenini anlatıyor. Alıntıya değer onlarca sözler arasında seçtiklerim; "Bana bu akşam, sanki ömür boyunca dilediğim her şey gerçekleşmiş gibi geliyor. Sanki bir büyüyle, bir mutluluk durağından öbürüne, arada hiç yol katetmeden geçebilirmişim gibi bir duygu. Büyülü bir güç hissediyorum,ve sana ihtiyacım var. Ve mutluyum. Alabildiğine bir mutluluk çağıldıyor içimde.” "Hayır, mutlu olmayı istemiyorum, memnun olayım yeter. Mutluluktan korkuyorum. Sanırım mutlu olmaya katlanamam, şu kafam dayanmaz. Çıldırır, bir daha da düzelmem, ya da ölürüm. Ya da birini öldürürüm." "Yüzünüz o kadar yumuşak ki, günün birinde öleceğimizin bilincindesiniz sanki." (Denizipekaysl)

Bir gün uyanıyorsun, nasıl bir aydınlanma yaşadıysan, eşine diyorsun ki, "Beni bırak". Hani her şey de güzel gidiyor. Kısacık kitap, en azından bir sebep söyle ya da göster. Gerçekten çok garip ve absürt bir kitaptı. Beni yakalayan yerleri olduğu gibi bu ne kadar fiyasko bir senaryo da dedirtti. Bruno ticaretle uğraşan bir adamdır. Ana karakterimizin adı yok hep kadın diye söz ediliyor. Ve küçük bir çocukları var bu çiftimizin. Gün geliyor kadın tek başına kalmak istiyor, kalıyor. Neyse Bruno arada gelip gidiyor. Ana karakterimiz yazarlık yapıyor. Kendimi tutamayıp tüm senaryoyu anlatacağım diye duruyorum. Neyse yani en son her şey çorba oluyor. Sen bu kitabın içine farkındalık kat, varoluş sancıları kat, aşk kat, sanat kat vs. Ve hepsini bir hizaya getirmeden çorba yap. Olacak iş değil. :) (Ged)

Solak Kadın PDF indirme linki var mı?

Peter Handke - Solak Kadın kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Solak Kadın PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Peter Handke Kimdir?

6 Aralık 1942'de Avusturya'da doğdu. Öz babası, daha o doğmadan annesinden ayrıldı ve annesi daha sonra Peter Handke'ye adını veren Bruno Handke ile evlendi. Peter Handke 1944 yılında ailesiyle birlikte Doğu Berlin'e göç etti, ama Berlin'in Ruslar tarafından abluka altına alınmasından hemen önce oradan ayrıldılar. On iki yaşına kadar, din ağırlıklı eğitim veren bir okulda okudu, sonra normal liseye geçti. Anne tarafından büyükbabası Slovak olduğu için küçük yaşlardan başlayarak bu kültüre ilgi gösterdi. 1961 yılında hukuk fakültesine girdi ve öğrencilik yıllarında yazmaya başladı. İlk roman denemesi olan Die Hornissen'in Suhrkamp Yayınevi tarafından kabul edilmesiyle birlikte eğitimini yarıda bıraktı. Bu romanın yayımlandığı 1966 yılından sonra Peter Handke yazarlık dışında bir iş yapmadı. 1971 yılında annesi intihar etti. Kendisini çok etkileyen bu olayı, Wunschloses Unglück adlı romanına konu edindi. 1972 yılında eşinden ayrılan Handke bu evlilikten olan kızını tek başına büyüttü. Yetmişli yıllarda Peter Handke hem kişisel görüşleri ve yaşam tarzı, hem de başkaldıran kişiliği nedeniyle fazlaca eleştiri aldı. 1973-78 yılları arasında Paris'te, 1978-79'da Amerika'da yaşadı. 1979'da Salzburg'a döndü. Şiir, roman ve tiyatro oyunları bulunan yazarın bazı yapıtları Türkçeye de çevrilmiştir. Birkaç dile çevrilen Hiçkimse Koyunda Bir Yıl adlı romanı da Can Yayınları arasında çıkmıştır. Peter Handke, Paris'te yaşamaktadır.

İsveç Akademisi, 2019 Nobel Edebiyat Ödülü'nü Avusturyalı yazar Peter Handke'ye verildiğini duyurdu. Handke'nin "insan deneyiminin özgünlüğünü ve sınırlarını dilbilimsel ustalıkla araştıran etkili yapıtları" nedeniyle ödüle layık görüldüğü kaydedildi.

Peter Handke Kitapları - Eserleri

  • Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi
  • Solak Kadın
  • Çocuğun Öyküsü
  • Mutsuzluğa Doyum
  • Kaspar
  • Yorgunluk Üzerine Deneme
  • Don Juan
  • Hiçkimse Koyu'nda Bir Yıl
  • Karanlık Bir Gecede
  • Kısa Mektup Uzun Veda
  • Konstans Gölü'nden Atla Geçiş
  • Tuna, Sava, Morava ve Drina’ya Bir Kış Yolculuğu -Ya Da Sırbistan’a Adalet- Bir Kış Yolculuğu’na Yaz Eki
  • Yineleme
  • İzleyiciye Sövgü, Kendini Suçlama
  • Bir Yazarın Öğleden Sonrası
  • The Weight of the World

Peter Handke Alıntıları - Sözleri

  • Önceleri bana ben yokmuşum gibi geliyordu, şimdi ise çok varım ve eskiden çok sayıda olan nesneler şimdi bana çok az geliyor. (Kaspar)
  • Çoğu kişi bir şeye sahip olur olmaz, kendisi olmaktan çıkar, dengesi bozulur ve gülünç duruma düşer. Kendisine bile yabancılaşıp, her şeye hasetle bakar. (Konstans Gölü'nden Atla Geçiş)
  • gerçek yorgunluğa da yakışan kalkmak değil oturmaktır, değil mi? Artık ağarmış saçlarına karşın hep telaş içindeki oğlu tarafından sürüklenen o yaşlı kambur kadının, çay bahçesinde dediği gibi: "Ah, biraz daha oturalım!" (Yorgunluk Üzerine Deneme)
  • Yaşamım boyunca yaptığım yanlışlardan biri de buydu. Daha birkaç gün önce kendi kendime şu notu düşmüştüm "Her zaman -doygunluk anlarında bile- sen, 'Henüz olmadı' eğilimindesin. Eksiksiz bir doygunluk anını perhiz günü gibi yaşıyorsun. Hep daha fazlasını istiyorsun, daha büyüğünü, en büyüğünü. İşte! Buradaydı ve burada. Ve neden bir kereye özgü olanı, tekrara, diziye, sürekliliğe göre zorluyorsun. Bir kereye özgü olanın her şey demek olduğunu düşünen suskun arkadaşlarına bir bak. (Hiçkimse Koyu'nda Bir Yıl)
  • Bir görüntüden, bir sesten, bir cümleden etkilenmişsem bunun sorumlusunun yöresinde olmak, benim için öteden beri bir anlam taşırdı, özellikle sorumlu kişi çoktan o yöreden çıkıp gitmişse ve çoğunlukla da orada -tıpkı hemen hemen bütün büyük kentlerde olduğu gibi- kendisiyle aynı fikirde olanlardan oluşan koca bir grup ya da bir sürü oluşturmayıp tersine tek başına yaşamışsa. (Hiçkimse Koyu'nda Bir Yıl)
  • Hiçbir şeye sahip olamayanlar kaybedenlerdir, her şeye sahip olabilenler de kazananlardır,... (Konstans Gölü'nden Atla Geçiş)
  • Uykusuz insanların dünyasında ben de bulundum (zaman zaman hala oradayım). (Yorgunluk Üzerine Deneme)
  • Toplum değildi bana kapalı olan, ben topluma, herkese kapalıydım. Sizin eğlentileriniz, şenlikleriniz, kucaklaşmalarınız beni ne ilgilendirir? Nasılsa benim için ağaçlar, otlar vardı orada, Robert Mitchum'un yüzündeki anlaşılmaz ifadeyi yalnızca benim için oynadığı beyazperde, Bob Dylan'ın yalnızca benim için söylediği "Sad-Eyed Lady of the Lowlands"ini ya da Ray Davies'in kendine ve bana ait "I'm Not Like Everybody Else"ini çalan Jukebox. (Yorgunluk Üzerine Deneme)
  • "Çocukların mezun olduklarında konuşmayı bile öğrenmemiş olmalarında şaşılacak bir şey yok" dedi hademe birden, baltayı kütüğe saplayıp odunluktan çıkarken: Tek bir cümleyi bile sonuna kadar söyleyemiyorlardı, birbirleriyle konuşurken neredeyse hep tek tek kelimeler kullanıyorlar, sorulmadan hiç konuşmuyorlardı, öğrendikleriyse sadece kitabi bilgiydi, ezbere söyleyiveriyorlardı, bunun ötesinde tam cümle kurma yetenekleri yoktu. "Aslında, hepsi az ya da çok konuşma özürlü" dedi hademe. (Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi)
  • Cümlenle başka bir cümle söylemeyi öğrenirsin, aynı başka cümleler olduğunu öğrendiğin gibi, aynı başka cümleleri öğrendiğin ve öğrenmeyi öğrendiğin gibi ve ortada bir düzen olduğunu öğrenirsin ve cümleyle düzeni öğrenmeyi öğrenirsin. (Kaspar)
  • Ben müzikten çok, başkaları tarafından heyecanlandırılmak istiyordum; müzik tarafından uyandırılan heyecan bana iyi gelmiyordu. Ya da: Beni açması gereken müzik, zaten benim içimde olmalıydı. (Hiçkimse Koyu'nda Bir Yıl)
  • Yeryüzü çoktan keşfedildi. Ama kendim için Yeni Dünya olarak adlandırdığım bir şeyin hep ayırdında olacağım. (Hiçkimse Koyu'nda Bir Yıl)
  • hangimizin daha çok olması gerektiği yerde olduğu düşüncesi aklımı kurcalayabiliyor, arazi arabasıyla, ölüm döşeğinde olan insanları dolaşan Rahip mi, yoksa masamda oturmakta olan ben mi; hangimiz doğru yoldayız; yükselip alçalan sesiyle Şarkıcı mı, resimleri, malzemeleri, makineleriyle Ressam mı, yoksa kurşun kalemiyle ben mi? Ben de kendini tanrılaştıranlardan mıyım? Kendimin kralı mıyım? Günümüzde milyonlarcası bulunan kendi kendisinin imparatorlarından mıyım? Yeni dönüşüm bir o kadar kaçınılmaz mı? Yoksa bunun adına, 'defolmak' mı demeli? (Hiçkimse Koyu'nda Bir Yıl)
  • "Her zaman uzakta olan biri vardır." (Karanlık Bir Gecede)
  • Hiç kimse kendini perişan eden bir kaderi hak etmez. (Kaspar)
  • "Elinin altındakilerden evrenin en uzak köşesindekilere varıncaya kadar bütün varlıklar ve insanlar içinde yüreğinde sevgiyle doğup büyümüştü o." (Karanlık Bir Gecede)
  • Kaleci topu yuvarlanıp çizgi geçişine baktı. (Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi)
  • Yalnızlık en buz gibi, en iğrenç acıyı doğurur: Gerçeklikten kopmuşluğun acısı. İnsanın o zaman birilerine ihtiyacı olur, bize durumun henüz o kadar da kötü olmadığını gösterecek birilerine." (Solak Kadın)
  • Matemi dünyanın içinden taşıyıp götürmek ve onu ora­ya, dünyaya, aktarmak. Don Juan kederini yaşıyordu, bir kuvvet gibi. Kederi ondan daha fazlaydı ve onu aşı­yordu. Adeta -hatta adeta bile değil- kederiyle silah­lanmış bir halde, kendini asla öldürülemez değilse de, yara almaz hissediyordu. Keder onu başına buyruk ya­pan bir şeydi, karşı hamlesiyle de (veya daha doğrusu karşılıklı hamlelerle) onu tamamen geçirgen, her ne olursa olsun olanları duyumsayabilen, üstelik gerekti­ğinde görünmez bir hale getiriyordu. Kederi onun ku­manyası gibiydi. Onu her bakımdan besliyordu. Saye­sinde artık hiçbir yönden büyük ihtiyaçları kalmamış­tı. Bu ihtiyaçlar artık söz konusu bile değildi. Fakat ke­derde ideal dünyevi yaşam olanağının bulunduğu ve başkaları için de bunun geçerli olduğu (bakınız "kede­ri dünyaya aktarmak") düşüncesini sürekli olarak kendinden uzak tutması gerekiyordu. Onun matemi, gelip geçici değil, temel bir uğraştı. (Don Juan)
  • "Çocuk evde oturmuş, bir gün sonra sorulacak herhangi bir ırmağın uzunluğunu ya da bir dağın yüksekliğini yüksek sesle ezberlerken, adam, dünyadaki çocukların kocaman açılmış, korkudan donuklaşmış gözlerle, insanlığın sözümona bilgisini nasıl tekrarladıklarını asla unutmamak ve sonsuza dek aktarmak gerektiğini düşünüyordu." (Çocuğun Öyküsü)

Yorum Yaz