tatlidede

Soysal Ekinci kimdir? Soysal Ekinci kitapları ve sözleri

Türk yazar Soysal Ekinci hayatı araştırılıyor. Peki Soysal Ekinci kimdir? Soysal Ekinci aslen nerelidir? Soysal Ekinci ne zaman, nerede doğdu? Soysal Ekinci hayatta mı? İşte Soysal Ekinci hayatı...
  • 04.02.2023 17:00
Soysal Ekinci kimdir? Soysal Ekinci kitapları ve sözleri
Türk yazar Soysal Ekinci edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Soysal Ekinci hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Soysal Ekinci hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Soysal Ekinci hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1954

Doğum Yeri: Kars

Soysal Ekinci kimdir?

1954 yılında Kars'ta doğdu, 4 Eylül 1994 tarihinde İstanbul'da yaşamına son verdi.

Ardahan Yatılı Bölge İlkokulu'nu, Kars Kazım Karabekir Öğretmen Okulu'nu ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili Bölümü'nü bitirdi. Siyasal kimliğinden ötürü 1979-1981 yılları arasında gözaltında kaldı. 1983-1989 yılları arasında İstanbul'daki cezaevlerinde tutuklu kaldı. 1989 yılında Çağrı adlı kitabı toplatıldı ve hakkında iki ayrı dava açıldı. Şiirleri cezaevi günlerinde çeşitli dergilerde yayımlandı. 1991 yılında 'susma' kararı aldı. Toplumsal yurt ve dünya tarihini, bireyi yok saymadan sorgulayan, dilin olanaklarını çarpıcı imge derinliğine götüren, duygu debisi yoğun şiirler yazdı. Ölümünden önce 'Biri Yitik İki Ülke' adlı şiir kitabını yayınladı.

Soysal Ekinci Kitapları - Eserleri

  • Toplu Şiirler
  • Biri Yitik İki Ülke
  • Çağrı

Soysal Ekinci Alıntıları - Sözleri

  • Gerilmiş bir keman telidir yüreğim. Şimdiden hazırla kendi yüreğindeki mızrabı; yüreğimin tellerine incitmeden nasıl dokunduracağını. Hiç bilinmez kimin kime sadık kalıp kalmadığı. Kendi ölçülerini de değiştirdi, ihanetin ruhlarımızda sonsuza değin kalacak izleri. (Biri Yitik İki Ülke)
  • Ey yeryüzünün gelmiş-geçmiş bütün tanrıları Gelin de çözün şimdi bu ananın kulaklarımıza üflediği fısıltıları Kurê min xatirê te (Çağrı)
  • Hiçkimse bilemez, hiçkimse söyleyemez: Yaşatan kimdi benim çocuklarıma bu şiddeti (Çağrı)
  • Kırkına kadar ne aşk ne ölüm umrundadır insanın .Her şey hayvani bir intikam duygusuyla harcanır. Düşüncenin ince denizinden güneşe serilmemiş bedenler Durmadan kendine sıcak bir yatak aranır Kırkından sonra bütün ibadetler US'lu bir dost içindir .Her anı başka bir pişmanlıkla yaşanır Ki soysuzlar aklanırken kamuda soylular karalanır . (Toplu Şiirler)
  • Hasretimize uluyan çakallara aldırma Birbirimize karışalım Ve söyleyelim şu koca karınlı kısır dünyaya Yeniden doğursun bizi Sevgiyle yapışık SİYAM İKİZLERİ gibi (Biri Yitik İki Ülke)
  • Bir umut ver bana, artık ölmek istiyorum (Çağrı)
  • .... Yine de istemezdim, son ölümüm olsun Yaşamak bir ihanet sayılmayaydı eğer (Çağrı)
  • Dile kolay, bir çocuk çeyrek asırda ancak büyür (Çağrı)
  • İçimde sana dair "ya onu da bütünüyle yitirdiysem" diye bir endişe. Söylenecek yeni şeyler çıktı demektir eski büyüklerime. Ama, sana bir şey dokundurmam. Uzak durmalıyım çünkü ağlama duvarlarından. Eğer hesapta olacaksa bu endişenin kaynağındaki ihtimal; sana değil, kimden neyi aldığına, yani esin kaynaklarına yönelecek bütün öfkemin hedefi. Sana karşı çıkarsam, nasıl varabiliriz, hasretimin devindikçe kanayan ana kaplumbağalarının denizlerine o zaman... (Biri Yitik İki Ülke)
  • Ey sonsuz karışımlanıyla yüreğimin bunaltısı şehir, geleceği bana bağışla! Bağışla ki, şartı budur yüreğimin mutlak sevgiye dönmeye, Bağışla ki, dökeyim sırtımdaki bütün acı taşlarını senin deli sularına... (Biri Yitik İki Ülke)
  • Gerilmiş bir keman telidir yüreğim. Şimdiden hazırla kendi yüreğindeki mızrabı; yüreğimin tellerine incitmeden nasıl dokunduracağını. (Biri Yitik İki Ülke)
  • Uzak değildir bütün kuşkulara yabancı, yüreğimiz dolduğunda ağlayabileceğimiz günlerin geleceği. (Biri Yitik İki Ülke)
  • Dinleyin: İşte bu gelen uğultular, sürekli zelzeleler kuşağının yıkım öncesi fırtınasıdır. Ve yükselen bu dalgalar, sırtında kanlı tarihinin ağır hesaplarıyla toprağın yekine yekine kalkmasıdır. Bu altında yolalınan gözlerden kaymayan yıldızlar,  artık yakarmak yerine, zafer işaretleriyle yükselen ellerin, kurduğu dost sofralarında kenetlenircesine tutuşmasıdır. Bu yükselen toz-duman, bu, yüzyılın peygamber korsanlarının Bile eremediği ararat’ın eteklerinde kopan; çökmüş avurtlarda Uzayıp giden sönmüş isyan izlerini, savaşa sürülen kanatlı  atların tozutmasıdır. Ve resmi tarihin tozlu arşivlerinden indirilen hesap defterlerinde, mağlup isyanlara aşina sararan tarih sayfalarının yeniden yazılmasıdır...) (Toplu Şiirler)
  • Gerilmiş bir keman telidir yüreğim. Şimdiden hazırla kendi yüreğindeki mızrabı; yüreğimin tellerine incitmeden nasıl dokunduracağını. (Biri Yitik İki Ülke)
  • Bakın işte şuncacık sözettim diye barıştan Alnıma ayaklı silahlarını dayadılar Nasıl ki o silahlarla Dünyanın gövdesini bir örümcek ağı gibi sardılar Aklım almıyor bunca nükleer çılgınlığı Çıldırmak üzereyim neyi vuracaklar (Biri Yitik İki Ülke)
  • Bırakıp en yoğun acılar içinde seni/ben ölüme koşuyorum Ve yürümeyi yeni çözmüş senin yaşta bir çocuk gibi Coşuyorum (Çağrı)
  • İhanetler silsilesinden geçtim Ne aşk, ne arebesk sevgilim Ben gerçekten kederdeyim (Biri Yitik İki Ülke)
  • daha nice güzel şiirler yazacak... şairleri sana ucuz tütünler sararak geceleri çıkıp kentlerin varoşlarında tutsaklığına sığınarak şiirin uzun ve yoksul kışlarda -en zifiri karanlığı bile mecbur ederler düşlerindeki aydınlığı yaşamaya (Çağrı)
  • An gelir bana yer kalmadığını düşünürüm bu duvarlar dünyasında. O hadde varır ki, içimdeki bunaltının kaynayan buhar basıncı; korkarım yalnızlığın tabutunda mahsur kalıp boğulmaktan. Işınlasın isterim gizli bir güç, beni diğer yıldızlara; bir yol bile değil kaçıp kurtulma isteği. (Biri Yitik İki Ülke)

Yorum Yaz