tatlidede
tatlidede

Sünnet, Peygamber Ahlakına Benzemektir

Sünnet, Peygamber Ahlakına Benzemektir

Bir gün bir dost meclisinde sarıklı cübbeli iki değerli imamın muhabbetine şahit oldum… Biri diğerine; “arabamla ilçeye giderken polis beni durdurdu. ‘Amca! Bu üzerindeki çağdışı kıyafet nedir? Biraz medeni olun’ Dedi. Ben de ona ‘memur bey! Bu Müslüman kıyafetidir. Ama senin üzerindeki pantolon-gömlek ise gâvur kıyafetidir siz de biraz Müslüman olun’ dedim. Bunun üzerine polis memuru bana; ‘hadi amca yolun açık olsun’ dedi. Ben de yoluma devam ettim” diyor diğer imam ise “ne güzel söylemişsin, Allah senden razı olsun, ağzına yüreğine sağlık” diyordu…

Ben de gülerek imama dönüp dedim ki; “Çok yanlış bir ifade kullanmışsın… Ne senin kıyafetin Müslüman kıyafetidir ne de o polisin kıyafeti gâvur kıyafetidir. Senin sarık ve cübben Arap geleneğidir bu kıyafeti sadece Hz. Peygamber değil Ebu Cehil ve Ebu Lehep’te giymiştir. Polis memurunun kıyafeti de gâvur kıyafeti değil batı geleneğidir. Kıyafet kişiyi Müslümanda yapmaz, gâvur da. Öyle olsaydı cübbe ve sarık giyen Ebu Cehil ve Ebu Leheb’in Müslüman olmaları gerekirdi… Önemli olan GİYDİKLERİMİZ değil ETTİKLERİMİZDİR… Hz. Peygamberi Ebu Cehil ve benzerlerinden ayıran kılık kıyafeti değil din ve dünya anlayışıydı” dedim…

İçlerinden biri bana dönüp; “Ne yani, şimdi bizim kıyafetimizi peygamberin sünneti değil mi ne biçim konuşuyorsun?” dedi… “Sünnet tanımına bağlı, peygamberimizin yapıp ettiği her harekete sünnet dersen giyilen kıyafetler de sünnet olur ama bağlayıcı sünnet olmaz… Zira peygamberimizin her sünneti bağlayıcı değildir… Kılık-kıyafetlerin renk ve şekilleri Peygamberimizin bağlayıcı olmayan, örfi sünnetleri kapsamına girer… İsteyen bu kıyafeti taklid eder, öyle giyinir, isteyen avret yerlerini örtmek şartıyla istediği kıyafeti tercih eder… Herkesin Hz. Peygambere benzemek isteme, onu taklid etme hakkı bakidir ama bu taklidi din edinmek, Arapların yerel kıyafetini dinleştirmek doğru değildir” dedim…

İmamlar; “Sarıkla kılınan iki rekât namaz, sarıksız olarak kılınan yetmiş rekâttan daha hayırlıdır” hadisine ne diyeceksin, bu hadis sarığın dini bir alamet olduğunun delili değil mi? Dediler… Ben de onlara “Yok göstermez, zira hadis âlimleri bu hadislerin uydurma olduğunu ifade etmişlerdir” dedim…

Değerli imam büyüklerim bir müddet sustuktan sonra; “ilahiyatçıların sapık olduğunu duymuştuk şimdi tam inandık” dediler… Güldüm ve onlara; “duyduklarınız ve söyledikleriniz dini yeteri kadar anlamadığınızı gösteriyor… İyi bilin ki, din kılık kıyafete sınır çizer ama insanları belli kılık kıyafetlere mahkûm etmez… Ne dinin, ne dindarların ne de imamların dini kıyafetleri vardır… Önemli olan kılık kıyafette dini ölçülere uymaktır… Sünnet, sarık ve cübbe ile gezmek değil peygamber ahlakına bezenmektir…” dedim ve ayrıldım…

Editör: Aydın

Yorum Yaz