tatlidede

Titus Burckhardt kimdir? Titus Burckhardt kitapları ve sözleri

Yazar Titus Burckhardt hayatı araştırılıyor. Peki Titus Burckhardt kimdir? Titus Burckhardt aslen nerelidir? Titus Burckhardt ne zaman, nerede doğdu? Titus Burckhardt hayatta mı? İşte Titus Burckhardt hayatı... Titus Burckhardt yaşıyor mu? Titus Burckhardt ne zaman, nerede öldü?
  • 05.02.2023 08:00
Titus Burckhardt kimdir? Titus Burckhardt kitapları ve sözleri
Yazar Titus Burckhardt edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Titus Burckhardt hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Titus Burckhardt hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Titus Burckhardt hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 24 Ekim 1908

Doğum Yeri: Floransa, İtalya

Ölüm Tarihi: 15 Ocak 1984

Ölüm Yeri: Lozan, İsviçre

Titus Burckhardt kimdir?

Titus Burckhardt (Sidi İbrahim - 1908-1984). Doğu ve Batı gelenekleri üzerine yazan İsviçreli yazar. Rene Guenon ve Frithjof Schuon gibi Tradisyonalist ekol içinde yer alan yazarlardan biri ve ünlü sanat tarihçisi Jacob Burckhardt'ın yeğeni ve heykeltıraş Carl Burckhardt'ın oğlu olan ve 1.Dünya Savaşı sıralarında ilk okul yıllarını Basle'de Frithjof Schuon ile birlikte geçiren Burckhardt gençken Fas'da yaşayıp geleneksel sanat, düşünce ve kültür üzerine tetkiklerde bulundu. Uzun yıllar kutsal kentlerle ilgili sanat kitapları basan bir Avrupa yayınevinin sanat müdürlüğünü yaptı. Son yıllarında antik ve tarihi Fez şehrinin restorasyon çalışmalarında danışman olarak bulundu.

Burckhardt tüm zamanlar ve coğrafyalarda yer alan geleneksel toplumların kalbini teşkil eden evrensel hakikatlar, sanatlar ve bilimler ile ilgili anlayışı yeniden ihya etmek amacıyla çok geniş bir sahada kitap ve makaleler kaleme aldı. Tasavvuf, geleneksel kozmoloji, simya, Hinduizm, Budizm, Taoizm ve İslam estetiği, geleneksel kent mimarisi Burckhardt'ın kitap ve makalelerinde ele aldığı konulardan birkaçını oluşturmaktadır. Burckhardt aynı zamanda İslam düşüncesine ilişkin çok sayıda önemli eserleri Arapça'dan batı dillerine tercüme edip yorumlamıştır.

Titus Burckhardt Kitapları - Eserleri

  • Astroloji ve Simya
  • İslam Sanatı
  • Muhyiddin İbn Arabi’nin Mistik Astrolojisi
  • Doğuda ve Batıda Kutsal Sanat
  • Aklın Aynası
  • Simya
  • İslam Tasavvuf Doktrinine Giriş

Titus Burckhardt Alıntıları - Sözleri

  • Tasavvuf bir gelenek , yani ilahi kaynaklı bir Hikmetin aktarılması olduğuna göre hem zaman içinde bir devam, hem de ruhsal kaynağıyla bağlantısında kesinti olmayan bir yenilenmedir. Her geleneksel doktrin tanımı gereği, özünde değişmezdir. Ama bunun sunuluşu belli bir «kavramsal biçem» çerçevesinde — yani geleneğin değişmeyen temeli üzerinde — keşfin değişik olumsal tarzları doğrultusunda ve beşeri durumlara uygun olarak kendi kendini yenileyebilir. (İslam Tasavvuf Doktrinine Giriş)
  • - " (…) Mukaddes sanat, sûretlerin özünde bulunan sembolizme dayanmalıdır..." (Doğuda ve Batıda Kutsal Sanat)
  • " Nefse ilişkin gerçek bilgi, kişinin kendisini bilmesiyle elde edilir. " (Aklın Aynası)
  • Akıl, Tanrı'nın cevherinden çıkar, bu cevherin tabiatının ne olduğunu yalnız Tanrı kesin olarak bilebilir. (Astroloji ve Simya)
  • İnsan sevince nesneler daha çok anlam kazanıyor.. (Simya)
  • En iyisini sonraya saklamayın. Yarının ne getireceğini bilemezsiniz. (Simya)
  • - " (…) Sanat tarihçileri "mukaddes"i dinî muhtevası olan herhangi bir eser için kullandıklarında sanatın esasen "şekil" olduğunu unutuyorlar. Bir sanata, konusu manevi hakikatlere dayalı diye "mukaddes" denilemez; onun şeklî dili de aynı kaynaktan neşet etmelidir..." (Doğuda ve Batıda Kutsal Sanat)
  • Bu alemdeki bütün varlıkların içinde insan, evrensel –ve kaynağı olarak kabul edilirse, ilahî Aklın en mükemmel yansımasıdır ve bu bakımdan kainatın aynası veya toplam imajı olarak telakki edilebilir. (Astroloji ve Simya)
  • Her faaliyetinde sadece kendini yansıtmaya çalışan egonun kurnazlığından bizi yalnızca merhamet kurtarır.. (Astroloji ve Simya)
  • örneğin ruhsal yoksulluk (fakr), Ruh’un zenginliğinin ters'inüen yansımasıdır. İçtenlik (ihlas) ve doğruluk (sıdk), psişik eğilimler karşısında ruhun bağımsızlığının anlatımları, soyluluk da (kerem) İlahî Büyüklük’- ün beşerî bir yansısıdır. Bu «gerekli» erdemlerde geriye dönüşlülük muhtevada değil, biçimlerdedir, yani bu erdemler alçakgönüllülük ve doygunluk durumunda bulunurken bunların gerçeklikleri ün ve büyüklükten başka birşey değildir (İslam Tasavvuf Doktrinine Giriş)
  • Hristiyan düşüncesi Kurtarıcı'nın (İsa Mesih'in) şahsına yaptığı vurgu ile birlikte, temsilî bir sanat gerektirmiş, böylece Hristiyanlık antik dönemin sanat mirasını bir kenara itememiştir; ancak Hristiyanlık bu mirası benimserken, kelimenin maneviyat-karşıtı anlamı itibarıyla tabiatçılığın bazı cevherlerini özümsemiştir. (Doğuda ve Batıda Kutsal Sanat)
  • " Kendini bilmek insan doğasındaki uçurumların ölçüsünü tartmayı ve tutkulu nefisten kaynaklanan her türlü kendini aldatma biçiminden kurtulmayı gerektirir: bundan daha büyük bir kendini inkar etme biçimi ve bundan dolayı da daha büyük bir kefaret yoktur. " (Aklın Aynası)
  • Dolayısıyla bu evrensel mâbette (yani yeryüzünün herhangi bir yerinde) namaz kılan bir mümin bütün mesafelerin bir anda ortadan kalktığını keşfeder. (İslam Sanatı)
  • Zaten, tasavvufî düşünce, gerçeği, örneğin cevheri süreklilik gibi, gerçeğin tek bir durumu içine, ya da diğer hepsini dışta bırakıp, duyumsanabilir varlık ve akledilebilir varlık gibi, derecelerinden yalnız biri içine kapatmak eğilimini hiçbir zaman göstermez. Buna karşılık, sayıcız gerçeklik dereceleri olduğunu kabul eder ki, bunların hiyerarşisi geri dönüşü kabul etmez. Öyle ki, görelinin kendi ilkesi ile asal olarak aynı (bir) olduğunu veya ilkenin kendinden doğan şeylerle kuşatıldığını söylemeksizin, kendi «ilkesi» olduğunu onaylamak mümkündür. Böylece, asal gerçeklikleri düşünülürse, bütün varlıklar Allah’tır. Ama Allah, bu varlıklar değildir. Kendi Gerçeklik'inin onları dışarıda tuttuğu anlamında değil, bu şeylerin gerçekliğinin O’nun sonsuzluğu karşısında bir hiç derecesinde olmasından. (İslam Tasavvuf Doktrinine Giriş)
  • Çünkü insanlar resimlerin ve sözcüklerin büyüsüne kapılıp sonunda evrenin dilini unuturlar ..!! (Simya)
  • " - Öyleyse neden yüreğimi dinlemek zorundayım? - Çünkü onu susturmayı hiçbir zaman başaramazsın. Hatta onu dinlemiyor gibi yapsan da o her zaman oradadır, göğsündedir... " (Simya)
  • İlk bakışta İbn Arabî'nin yer-merkezli bir evren tasavvuruna sahip olduğu görülür. Günümüz astronomisinin bu anlayışı yıkmasıyla buna dayanan kozmolojiler de tarihe karışmış farzedilebilir. Ancak durum o kadar basit değildir. Çünkü burada sunulan bir evren haritası, mekânsal bir şema değil, sembolik bir tasavvurdur. Gözle algılanan dış dünya, bize yer-merkezli bir resim sunar. Bu resim, insanın kozmik merkez olması anlayışıyla örtüşür. Başka bir ifade ile fizik, zuhur anlayışına dayanan sembolizm vasıtasıyla metafizikle buluşur. Sonuç olarak dünyanın "gerçekte” evrenin merkezinde yer almaması bu tasavvurun hakikatini zedelemez. (Muhyiddin İbn Arabi’nin Mistik Astrolojisi)
  • ..su, akıcılığı ve saflığı ile nefsin bir tür imajıdır. (İslam Sanatı)
  • İslam içinde astroloji -yazarın da belirttiği gibi- kehanet yönüyle değil bir sembolizm aracı olarak yer almıştır. Astroloji insan-evren bütünlüğünü ifade eden sembolik ve metafizik karakterli bir yapı arzeder. Bu bakımdan bütün bu bilimler, tasavvuf için de elverişli ifade araçlarıdır. Onların İslam kültüründe kabulünü ve içselleştirilmesini kolaylaştıran da kadim bilimlerin bu sembolik niteliği olmuştur. (Muhyiddin İbn Arabi’nin Mistik Astrolojisi)
  • "toplamayan" her şey kaçınılmaz biçimde "dağıtacak"tır. (Doğuda ve Batıda Kutsal Sanat)

Yorum Yaz