tatlidede
tatlidede

Tolga Gümüşay kimdir? Tolga Gümüşay kitapları ve sözleri

Türk yazar Tolga Gümüşay hayatı araştırılıyor. Peki Tolga Gümüşay kimdir? Tolga Gümüşay aslen nerelidir? Tolga Gümüşay ne zaman, nerede doğdu? Tolga Gümüşay hayatta mı? İşte Tolga Gümüşay hayatı...
  • 30.07.2022 16:00
Tolga Gümüşay kimdir? Tolga Gümüşay kitapları ve sözleri
Türk yazar Tolga Gümüşay edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Tolga Gümüşay hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Tolga Gümüşay hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Tolga Gümüşay hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1972

Doğum Yeri: Uzunköprü, Edirne

Tolga Gümüşay kimdir?

1972'de Gönen'li ailesinin görevli bulunduğu Uzunköprü'de doğdu.

1990'da en fazla yatakhanesinden ve kompozisyon sınavlarından keyif aldığı Kadıköy Anadolu Lisesi'ni bitirdi.

Mezun olduğu 1994 yılına kadar İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi'nden çok; kentle, dostlarıyla, kitaplarla haşır neşir oldu. Münasebetsiz saatlerde çıkagelen ilham ve basınçlarla şiirler, yazılar yazdı. Bunları kendine sakladı.

Öğrencilikle bağını koparmamak için, belki ilerde işe de yarar diye Marmara Üniversitesi Örgütsel Davranış Yüksek Lisans programını tamamladı. Bu arada reklam ajanslarında çalışmayı, kendisini ve İstanbul çevresini keşfetmeyi ihmal etmedi.

2000 yılına kadar askerliğini bitirdi, reklamcılıkta ilerledi, "6 Yıl Tam Pansiyon"da adı sıkça anılan Bilge'yle evlendi. Gezilerinin menzilini, dünyaya bakışını genişletti. Dostları, değerleri, sevdikleri çok önceleri oturmuştu. Onları hiç değiştirmedi.

2001 yılında ilk kitabı "6 Yıl Tam Pansiyon" Günışığı Kitaplığı'nca yayımlandı. Kitabı bir edebiyatçı iddiasıyla değil, onsekizinde bir yatılının diliyle kaleme aldı. Bir yıl süresince yazmaya her oturuşunda Yansımalar'ın Bab-ı Esrar ve Serzeniş albümlerini dinledi. Kitabı bitirdiğinde saat sabahın beşiydi ve tam otuz altı saattir aralıksız yazıyordu.

Beyoğlu'nun arka sokaklarında dolaşırken pembe bir tuvalet gördü: Köhne, hüzünlü binalar arasına gerilmiş bir çamaşır ipinde salınıyor, dört yanı kuşatan griye inat rüzgarda uçuşan toz pembe etekleri, başka türlü alemlerin de var olduğunu müjdeliyordu. İnsanı bir romanın peşine düşürecek kadar ilham verici bir sahneydi o.

2004'te "Pembe Tuvalet" adlı romanı Altın Kitaplar tarafından basıldı.

2003'ün sonlarında dünyaya gelen tatlı Rüzgar'ına daha çok zaman ayırabilmek için roman yazmaya ara verdi.

2005 yılında dil ve kurgularından yetişkinlerin de keyif alabilmesini umarak yazdığı çocuk öyküleri kitabı "Geleceği Görme Ortaklığı" basıldı.

2006'da Günışığı Kitaplığı'nın yayımlayacağı ilk genç öykü kitabı olan "Keskin Naneli Öyküler"i tamamladı.

2007 yaz tatilini Antalya Çıralı'da doğal, dingin bir pansiyonda geçirdi.

Tatil dönüşü Ortaköy'de sekiz metrekare büyüklüğünde kiralık bir oda tutup, huzurlu ve sıkıcı bir Akdeniz pansiyonunda geçen yeni bir romana başladı.

2008 haziranında "Anormal" basıldı.

Galata'nın daracık sokaklarını her adımlayışında genzine oturuveren hüzün ve boş vermişliğin kaynağına inmeye karar verdi. Galata ile kulesi kadar bütünleşmiş insanlarla sohbet etti. Otellerini, hamamlarını, hanlarını, tapınaklarını ziyaret etti. Bulduğu izleri okuduklarıyla derinleştirdi.

İçselleştirdikleriyle yeni bir romana girişti. İstanbul'un kültür başkenti olduğu 2010'un yazında, Galata'ya "Hiç Kimsenin Kenti" diye seslendi.

2011'de, yazarlık serüveninin onuncu yılını bir başka yatılı romanıyla selamladı. 11 yaşında Erzurum Anadolu Lisesi'nin hazırlık sınıfına başlamaya ne kadar hazır olduğunu "Hazırlıksız" başlığı altında kitaplaştırdı.

Tolga Gümüşay Kitapları - Eserleri

  • Altı Yıl Tam Pansiyon
  • Hazırlıksız
  • Geleceği Görme Ortaklığı
  • Hiç Kimsenin Kenti
  • Keskin Naneli Hikayeler
  • Anormal
  • İstanbul Maviyken
  • Genç Kareli Öyküler
  • Kareli Öyküler
  • Pembe Tuvalet
  • İstanbul Kareli Öyküler

Tolga Gümüşay Alıntıları - Sözleri

  • Her geçen gün daha da ağırlaşan mahmur ve bitkin halleri sınıf arkadaşlarının gözünden kaçmamış, iki kafadara "Uykucu Şirinler" denir olmuştu.✴ (Geleceği Görme Ortaklığı)
  • "....Çoğunlukla hissetmek, anlamaktan daha önemlidir...Hayal edebilmek hepsinden önemlidir." (Hiç Kimsenin Kenti)
  • Bir şehrin ne kadar çok binası yıkılırsa insanı o kadar duyarsızlaşır. Yaşanmışı hor görmektir yıkmak. Yüzleşmeyi, öğrenmeyi, hissetmeyi, paylaşmayı reddetmek... Değiştirmeyi anlamaya yeğlemek. (Kareli Öyküler)
  • Albert, "İnsan ilişkileri Kamondo Merdivenlerine benzer," dedi. "Ayrı yollardan geliriz. Bir noktada buluşuruz. Ayrı yönlere gideriz." (Hiç Kimsenin Kenti)
  • "Herrkesin mücadele etmesi gereken şeyler var hayatta." (Altı Yıl Tam Pansiyon)
  • Hayata tutunmakta ısrar eden iradesine şaşırıyor ama yaşama güdüsü, çocukluk anılarında kaybolma çekiciliğine galip geliyordu. (Kareli Öyküler)
  • Seni tanıdıktan sonra sabahlar da başkalaştı, akşamlar da.. Kitaplar da.. Martılar da... Anladım ki gerçek aşk tek kişiye hapsetmiyor insanı. Bütün dünyaya açıyor. (İstanbul Kareli Öyküler)
  • "Cennetin kapıcısının adı Rıdvan, yani razı olmak. Cehennemin kapıcısının adı ise Malik, yani sahip olmak. Artık hangisiyle iyi geçineceğine, her kul kendisi karar verecek." (Hiç Kimsenin Kenti)
  • "Hayatta hiçbir yük yoktur ki, beraber taşınamasın. Ve hiçbir terazi yoktur ki, o yükün ne kadarını, kimin çektiğini ölçebilsin." (Kareli Öyküler)
  • Ölünce hepimiz ölüyoruz, ama yaşarken hepimiz yaşamıyoruz. (Anormal)
  • "Hayatta kim ne derse desin, doğru olduğuna inandığın kararların arkasında sonuna kadar durman gerektiğini, sen benden daha iyi bilirsin. Sana inananlar zaten yanındalar, inanmayanlar da yanında olmasın zaten." (Altı Yıl Tam Pansiyon)
  • Ahmed'er Rifai Hazretleri; 'Bizim yolumuz istememek, esirgememek ve biriktirmemektir,' der. (Hiç Kimsenin Kenti)
  • Hayatımın iplerini hiç bir zaman ele geçiremeyişim, gitmem gerekirken gidemeyişim, bir türlü ne istediğimi tam olarak bilemeyişim, daha doğrusu aslında ne istediğimi hep onu yitirdikten hemen sonra, aşağılayıcı bir pişmanlık ve suçluluk duygusu eşliğinde hissedişim yüzüme vuruyor. (İstanbul Maviyken)
  • Adam tornavida kullanmayı bilmez ama memleketin nasıl yönetileceğini başbakandan iyi bilir... (Hiç Kimsenin Kenti)
  • Hayatta hiç bir yük yoktur ki, beraberce taşınamasın. Ve hiç bir terazi yoktur ki, o yükün ne kadarını, kimin çektiğini ölçebilsin. (Kareli Öyküler)
  • "Şimdiki insanlar berbere sadece kıl kestirmeye, afili görünmeye filan gidildiğini sanıyorlar. Hah!" Kaşlarını çattı. "Oysa burası, kendinle en uzun süre göz göze kaldığın yerdir." (Hiç Kimsenin Kenti)
  • “Zihnimiz puslansın. mazimiz canlansın. Güzel insanlar daima hatırlansın!” (İstanbul Maviyken)
  • ..."Özgürlük." diye iç geçirdi. "Koca bir palavra! Toplumsal insan ya başkalarının ya da kendi hırslarının tutsağıdır." (Hiç Kimsenin Kenti)
  • Aslında yalnızca aşkı beklemekten ve yokluğunda ne kadar acı çekiyor olursak olalım ondan asla şüphe etmemekten tuhaf bir haz aldığımızı; onu bir yazgı, bir dua gibi sorgusuzca kabullendiğimizi ve bağımlısı haline geldiğimizi fark ediyorum. (İstanbul Maviyken)
  • “Efendim,Taksim’le Tünel arasında atılan voltalara denirdi piyasa,” diye açıklıyor.” Akça pakça kızlar yazın beyaz muslin elbiseler, kışın koyu tayyörler içinde eldivenlerini,şapkalarını, takılarını takar, dantelli şemsiyelerini çevirerek nazlı güvercinler gibi gezinirlerdi caddede.Bir piyasa adabı vardı.Biz de iki dirhem bir çekirdek giyinir, şapkalarımızı, beyaz tozluklarımızı takar, kızlara bakar gibi değil de onların hatırlattığı bir şiire dalmış gibi geçerdik yanlarından.Bazen içlerinden biri çapkınca göz kırpıverir ya da tatlı tatlı gülümserdi.Ah, ondan sonrası hava kararıncaya kadar Heykel ile Tünel arasında volta üstüne volta...Hülyalar gırla...Şıkır mıkır piyasa...” (İstanbul Maviyken)

Yorum Yaz