tatlidede

Tutunamayanlar

Tutunamayanlar

Tutunamayanlar, diyerek başladığımız bu yazıda kırılgan bir yapıya sahip olan insanoğlunun zorluklar karşısında ne kadar çabuk pes ettiğinden dem vurmaya çalışacağım.

Yaşadığımız bu zamanlar çok çetrefilli zamanlar, bir taraftan hastalıklar, varyantlar, aşı çalışmaları bir taraftan Rusya’nın Ukrayna ile girdiği ve bölgeyi çok sarsacak savaş ve güç gösterileri bir taraftan hayat pahalılığı, bir taraftan gıdada yaşanan sıkıntılar ve bakalım daha ne gibi sorunlar arzı endam edecek yaşayarak göreceğiz.

Dünyanın birçok yerinde yaşanan göç dalgalarına birde Ukrayna eklenince insanların dramını ekranlarda görüyoruz. Diğer ülkelerde yaşanan sıkıntıların devamı bizleri ziyadesiyle düşündürmektedir. Yaşanan mülteci krizlerine çözüm konusunda çokta iyi sınavlar vermeyen ülkeler ve sarmala dönen sorunlar yumağı.

Bütün bu sorunlar üzerine birde insanoğlunun kırılganlığı şu sıralar çok fazla gördüğümüz olaylar silsilesi bizleri düşündürmektedir. Zorluğa karşı mücadeleyi bırakıp intihar edenler mi? Aile birliğinin bozulması ile çokça artan boşanmalar mı? Sürekli yeni ve kolay arayışlar içinde olan insanlar mı? Yurtdışına yerleşmek için iltica edenler mi?

Topyekûn bir şekilde çok ama çok zor zamanlar geçirdiğimizi kimse yadsıyamaz, âmâ bu kadar çabuk pes etmek kesinlikle mayamızda olmayan özelliklerdir. Daha büyük sorunlar ile cebelleşen atalarımız dedelerimiz hiçbir zaman mücadele ruhunu bırakmamışlardır. Tamam, belki bizim yaşadıklarımız daha kötü veya olağanüstü olabilir, âmâ pes etmek nedir, insan mücadele eden bir varlık değil midir? En kolayı seçmek neden bu sıralar çok fazla rağbet görüyor. Nedeni belli aslında…

Kendi kıymetini bilmeyen insanoğlu, büyük bir boşluğun içinde bir çok metafor yaşıyor iç aleminde. Ve koptukça kopuyor dost meclislerinden ve koptukça geliyor basit sonlar. Oysaki büyük edip Şeyh Galip ne diyordu, kıymetli insanoğlu için,

“Hoşça bak zatına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen”

Diyen Şeyh Galip bizlere; “Ey insan evladı! Kendine saygıyla/hürmetle yaklaş; çünkü sen kâinatta yaratılmışların özü/göz bebeği olan insansın.” Dememiş miydi?

Yaratılmışların en şereflisi olan insanoğlu, neden bu kadar çabuk kopar mücadeleden. Bize verilen bu payenin ağırlığını özümsememiz gerekmez mi? Böyle mi kaçıyoruz her şeyden. Zübde-i alemsek kıymetini bilelim. Yaşayarak daha büyük badireler atlattığımızı unutmayalım. Bayraklaştırdığımız mücadele ruhumuzdan ödün vermeden daha fazla mücadele edelim. Daha çok dost meclislerinde bulunalım. Dostlarımızı arayalım soralım. Ne olursa olsun insanlığımızın bizi zirvede tutacağından kesinlikle imtina etmeyelim.

Yine yukarıdaki mükemmel şiirin bir kıtası ile yazımızı sonlandıralım.

Sendedir mahzen-i esrâr-ı mahabbet sende
Sendedir mâ’den-i envâr-ı fütüvvet sende
Gizli gizli dahi vardır nice hâlet sende
Ma’rifet sende hüner sende hakiykât sende
Nazar etsen yer ü gök duzâh u cennet sende
Arş u kürsiyy ü melek sendedir sende

Sağlıcakla kalın efendim.Bir başka yazıda görüşmek üzere…

Editör: Aydın

Yorum Yaz