Will Durant kimdir? Will Durant kitapları ve sözleri
Amerikalı Tarihçi, Yazar, Filozof, Öğretmen Will Durant hayatı araştırılıyor. Peki Will Durant kimdir? Will Durant aslen nerelidir? Will Durant ne zaman, nerede doğdu? Will Durant hayatta mı? İşte Will Durant hayatı... Will Durant yaşıyor mu? Will Durant ne zaman, nerede öldü?

Tam / Gerçek Adı: William James Durant
Doğum Tarihi: 5 Kasım 1885
Doğum Yeri: North Adams, Massachusetts, Amerika Birleşik Devletleri
Ölüm Tarihi: 7 Kasım 1981
Ölüm Yeri: Los Angeles, Kaliforniya, ABD
Will Durant kimdir?
Ünlü felsefeci ve tarihçi. 1885'te Massachusetts'te (North Adams) doğdu. İlköğretimini St. Peters Academy'sinde aldı ve burada cizvit hocalardan okudu. Dinî tahsilin yanı sıra Darwin, Huxley, Spencer... gibi filozofların eserlerini burada tanıdı. New Jersey Seton Hall College'de Latince, Fransızca ve geometri okudu. Spinoza'nın ünlü Etika'sı üzerinde etütler yaptı. 1911'de Ferrer Modern School'da öğretmenliğe başladı. 1913'te evleneceği Ariel ile burada tanıştı. Daha sonra görevini bırakıp Columbia Üniversitesi'nde biyoloji, psikoloji ve felsefe okumaya karar verdi. Felsefe hocalarından biri, ünlü John Dewey idi. 1917'de Philosophy and the Social Problem adlı doktora tezini yazdı ve akabinde Columbia Üniversitesi'nde öğretmenliğe başladı. 1921'de Labor Temple School'un kuruluşuna öncülük etti. Burada verdiği dersler elinizde çevirisini tuttuğunuz ünlü The Story of Philosophy'nin hazırlık metinlerini oluşturdu. Kitap neşredildiğinde inanılmaz bir başarı kazandı ve birkaç ayda iki milyon nüsha sattı. Dünyanın çeşitli dillerine çevrilip yaygın biçimde tanındı. Hocalığı bırakıp kendisini medeniyet tarihi araştırmalarına hasretti. Bu arada çeşitli magazinlerde kaleme aldığı makalelerini The Mansions of Philosophy (1929; daha sonra The Pleasures of Philosophy adıyla neşredilecektir) adlı eserinde topladı. The Story of Civilization adlı devasa eseri onun başyapıtı sayılmakta olup (eserin yazımına katkıda bulunan eşi Ariel ile birlikte) kendisine Pulitzer Ödülü'nü kazandırmıştır. Heroes of History adlı bitmemiş eseri ölümünden iki yıl sonra el yazmaları arasında bulunmuş ve yayınlanmıştır. The Greatest Minds of All Time ise insanlığın düşünsel evrimini büyük düşünürler bazında irdelediği eseridir. Durant, aynı yıl kaybettiği eşinin ardından 1981 yılında öldü.
Will Durant Kitapları - Eserleri
- Felsefenin Öyküsü
- Medeniyetin Temelleri
- İslam Medeniyeti
- Yahudi Tarihi ve Siyonist Liderlerin Protokolleri
- Tarihten Alınacak Dersler
- Tarih Üzerine
Will Durant Alıntıları - Sözleri
- Orta Doğu'lu Yahudiler, Müslümanları kurtarıcı gibi karşılamıştı. Her şeyden önce hürriyetleri daha fazlaydı, Kudüs’te istedikleri şekilde ibadet edebiliyor, İslâm idaresi altında, Asya'da, Mısır’da ve Ispanya'da büyük bir refaha kavuşabiliyorlardı. Halbuki Hıristiyan idaresi altındayken bu refahı akıllarından bile geçiremezlerdi. Batı _Asya Hıristiyanlarına gelince, bunlar da Arabistan dışında, dinlerinin emrettiği şeyleri rahatça yerine getirebiliyordu. Suriye, Hicrî III. yüz yıla kadar çoğunlukla Hıristiyan kaldı. Memun zamanında (813—833), İslâm dünyasında on bir bin Hıristiyan kilisesinden bahsedildiğine şahit olmaktayız. Aynı şekilde yüzlece sinagog ve ateş tapınağı vardı. Hıristûyanlar bayramlarını açıkça ve büyük bir hürriyet içinde kutlardı. Hıristiyan hacıları her türlü emniyet için de Filistin'deki kutsal yerleri ziyaret edebiliyordu. Haçlılar XII. yüzyılda Orta Doğu'da büyük mikyasta Hıristiyan buldular. Bu mıntıkadaki Hıristiyan cemaati günümüzde de varlığını devam ettirmektedir. Ehli Bid'atten sayıldıkları için İstanbul, Antakya, Kudüs ve lskenedrive'deki patrikler tarafından zülme uğrayan bir kısım Hıristiyanlar Müslüman kanunları altında tam bir hürriyet ve emniyet içinde varlıklarını devam ettirme imkânı buldular. IX. yüzyılda Antakya'nın Müslüman valisi, Hıristiyanlann birbirleriyle vuruşmalarını önlemek için özel bir muhafız teşkilâtı kurdu. Manastırlar Emevîlerin idaresinde gelişti; Müslümanlar, keşişlerin tarım alanında çalışmalanna üzüm yetiştirmedeki merak ve hünerlerine hayrandı. Seyahatleri sırasında, Hıristiyan manastırlarının serin köşelerinde dinlenmekten hoşlanıyorlardı. Bir devirde, iki cemaat arasındaki yakınlık o dereceye geldi ki, Hıristiyanlar, göğüslerinde haç olduğu halde, camiye gidip, oradaki Müslüman dostlarıyla rahatça sohbet edebiliyordu. Müslümanlar İdarî işlerde sayısız Hıristiyan memur kullanıyorlardı. Bunlar bazan oldukça önemli mevkilere de yükseliyor, bazı Müslümanların hallerinden şikâyet etmesine sebep oluyordu. Aziz Jean Da- mascene'in babası Sergius, Abdülmâlik'in maliye nazırıydı; Rum kilisesinin son Pederlerinden biri olan .Tean'ın kendisi de Şam'ı idare eden meclise başkanlık etmişti. Kısacası Doğu Hıristiyanlan, Müslümanları, Bizans kilisesine çoktan tercih ediyordu. İlk asırlardaki Müslümanların takip ettiği bu müsamaha siyaseti sayesinde yahut bu siyaset yüzünden, yeni din, Asya, Mısır ve Kuzey Afrika’daki Yahudi ve putperestlerin olduğu kadar Hıristiyanların da çoğunu kendi saflarına aldı. Hakim ırkın dinine girmenin bir çok faydası vardı: Harp esirleri Müslüman dinine girerek sünnet oldu mu, kölelikten kurtuluyordu. Böylece Müslüman olmayan halkın çoğu Kur’ân dinini kabul etti. Aynı topraklarda Helenizm, bin yıl boyunca kökleşememiş; Roma'nın silâhları, yerlilerin manevî itikatlarını yıkamamış; Bizans Ortodoksluğu isyanlara sebep olmuştu. Halbuki Müslümanlık, halkı, kendi dinine sokma gayretine girmeden kazanmış, pek çokları kendi isteğiyle, inanarak ve sadakatle İslâm'ı tercih etmişti. İslâm dini Çin'den, Endonezya'dan, Hindistan'dan tutun da İran, Suriye, Arabistan ve nihayet Fas ve Ispanya'ya kadar sayısız insanı etkilemiş, onların muhayyilelerine hitap ederek kendi tarafına çekmişti. Onların maneviyatını kuvvetlendiriyor, hayatlarına mânâ, ruhlarına teselli edici ümit ve gurur veriyordu. Bugün bu sayede dört yüz milyon insan, her türlü siyasî bölünmeye rağmen, tek bir vücut halinde iftiharla Müslüman olduğunu söylemektedir. (İslam Medeniyeti)
- Tarih, elimizdeki ölçünün öte tarafında diyor ki: "İnsanları yöneten insanlar, sadece eşyayı yöneten insanları yönetirler, ve parayı yöneten insanlar ise, her şeyi ve herkesi yönetirler." Böylece bankacılar ziraat, sanayi, ve ticaret hayatındaki temayüllere göre, sermaye akışım davet edip yöneterek, bizim paramızı iki veya üç misline çıkaracak işlere yatırıp borçlanmaları, faizleri, ve işyerlerini kontrol ederek, büyük kazançlar uğrunda büyük riskleri göze alarak, ekonomik piramidin tepesine yükselirler. (Tarihten Alınacak Dersler)
- Her şey herkese ait olunca, kimse hiçbir şeyden sorumlu olmaz. (Felsefenin Öyküsü)
- Öğretmenler, yetiştirdiklerinden korkuyor ve onlara dalkavukluk ediyor, ve talebeler de büyüklerine ve hocalarına tepeden bakıyorlar... Yaşlılar, suratsız ve otoriter diye düşünülmemeleri için, gençleri taklit ediyorlar... İki cinsin birbirleriyle olan münasebetlerindeki hürriyet ve eşitliği de söylemeyi unutmamalıyım... Vatandaşlar, otoritenin en hafif bir dokunuşu altında sabırsızca tedirginlik hissediyor, ve sonunda... yazılı veya yazılmamış kanunlara aldırış etmiyorlar... Ve bu da diktatörlüğün [tyrannis] çıkmasına zemin hazırlayacak en şaşaalı bir başlangıçtır... Her şeyin aşırı derecede artması aksi istikamette bir reaksiyona sebep olur... Diktatörlük, tabiî olarak, demokrasiden çıkar, ve diktatörlük ve köleliğin en kötü şekli de, hürriyetin en aşırı şeklinden doğar. (Tarihten Alınacak Dersler)
- Bizim üzülme, rahatsızlanma kapasitemiz sonsuzdur, ve kaç güçlüğün üstesinden gelirsek gelelim, kaç idealimizi gerçekleştirirsek gerçekleştirelim, biz, kendimizi şaheserce mutsuz hissetmek için her zaman bahane buluruz; beşeriyet veya kâinatı bizim tasdikimize lâyık görmeyerek reddetmekle sinsi bir zevk duyarız. (Tarihten Alınacak Dersler)
- Bazı hallerde ilkel ve modern insan arasındaki mesafe o kadar dar, medeniyet tarihi o kadar kısa ki... (Medeniyetin Temelleri)
- __ Felsefî düşünüş, kişinin, bilgisinden şüphe etmeyi öğrendiği, özellikle nicedir beslediği inançlara, imanla bağlandığı düşüncelere ve doğru olduğunu varsaydığı gerçeklere kuşkuyla baktığı an başlar. __ (Felsefenin Öyküsü)
- “Devletleri meydana getiren, o devletin içindeki insan yaradılışlarıdır.” (Felsefenin Öyküsü)
- Nasıl ki insanlar birbirlerine bağlıysa, nesiller bir aile hattından geliyorsa, aynı şekilde, medeniyetler de tarih denen çok daha büyük bir bütünün birimleridir. Bunlar insan hayatının merhaleleridir. Medeniyet, muhtelif halkların, nizamların ve inanışların neticesidir. Yalnız kendi tarihiyle ilgilenen kimse muhakkak ki mutaassıp bir ırkçı veya dindardır. Bir ilim adamı, açık düşünceli bir münevver, sevgi bağlarıyla vatanına bağlı olmakla beraber, kendisini kin ve hudut tanımayan bir zihin ülkesinin vatandaşı sayar. Eğer böyle bir kimse, eserine maksatlı politik hükümler, ırk tefriki veya özel dinî fikirler sokarsa ismine lâyık değil demektir. Aksi halde, meşaleyi taşıyan ve aldığı mirası zenginleştiren bütün halklara karşı minnet duymaktan çekinmez. (İslam Medeniyeti)
- Kölelerin hayatı doğrudan doğruya Müslümanların elindeydi. Ancak onlar, dinî görgüleri icâbı kölelerine çok iyi bakıyor ve onlar için hayatı yaşanmaz hale getirmiyorlardı. Müslüman kölelerin hayatı XIX. yüzyıl Avrupa’sındaki bir fabrika işçisinden daha emin ve daha iyiydi.(...) Bir erkekle cariyesinin yahut hür bir kadınla kölesinin aşkının meyvası olan çocuk doğuştan hür sayılırdı. Köleler de kendi aralarında evlenebilirdi. Eğer efendileri kendilerinden memnunsa bunların çocuklarını okuturdu. İslam dünyasında ne kadar esir oğlunun entellektüel ve politik alanda yükseldiğini görmek, Mahmud ve diğer Memlûkler gibilerinin kral olduğunu görmek insana hayretler verir. (İslam Medeniyeti)
- İlkel cemiyetlerde, iktisadi gelişmenin çocuğunu erkekten ziyade kadın gerçekleştirdi. Erkek, asırlar boyunca kendi geleneksel avcılık ve çobanlık usullerine bağlı kalırken, kadın, kamp civarında ziraat yaptı ve daha sonraki çağlarda en önemli sanayi kolları haline gelecek ev sanatlarıyla meşgul oldu. ... Evi geliştiren ve kendisinin ehlileştirdiği hayvanlar listesine yavaş yavaş erkeği de ilave eden ve böylece erkeği, medeniyetin psikolojik temel ve çimentosu mahiyetindeki sosyal yön ve mesleklerde eğitin de kadın oldu. (Medeniyetin Temelleri)
- Babək 255 min 500 əsgər və köləni öldürdükdən sonra məğlub oldu (İslam Medeniyeti)
- "Filozoflar, bu devletlerde kral olmadıkça ya da şimdi kral, önder dediklerimiz, gerçekten filozof olmadıkça, aynı insan da siyasal önderlikle bilgelik birleşmedikçe, ne devletler ne de insan soyu dertten kurtulamaz..." (Felsefenin Öyküsü)
- Sosyal düzen gerekli; oyunun bir takım kurallara göre oynanması gerek... (Medeniyetin Temelleri)
- Ateş, öylesine faydalı ve garip bir şeydi ki insan için daima bir mucize olarak kaldı; sayısız sadakat ayinlerinde ateşi sundu, ve onu hayatının ve evinin odak noktası (latincesi focus, yani odak noktası olan bu kelime gerçekte ocak-yani fırın demekti) oldu, her gittiği yere beraberinde taşıdı, ve hiçbir zaman onu isteyerek söndürmedi. Romalılar bile, kutsal ateşin sönmesine sebep olan dikkatsiz ocak tanrıçasını ölümle cezalandırdılar. (Medeniyetin Temelleri)
- Dünyayı yönetme hırsı büyük bir askeri teşkilata veya fona lüzum hissettirirse, demokrasinin hürriyetleri , teker teker silahların ve çatışmaların disiplinine boyun eğebilir. (Tarihten Alınacak Dersler)
- Çok dostu olanın hiç dostu yok demektir, herkesin dostu olmak da, tam bir dostluk sayılmaz. (Felsefenin Öyküsü)
- Evlilik zaman ve mekana göre, çiftlerin işbirliğine lüzum hissedilmeden çocukların büyütüldüğü ilkel şeklinden, çocuklarını büyütmeyi düşünmeksizin çiftlerin işbirliği yaptıkları modern şekline kadar, akla gelen her form ve tecrübeden geçen ve hâlâ geçmekte olan bir müessesedir. (Medeniyetin Temelleri)
- Okumak için fazla vakit harcamak tembelliktir ;süs olsun diye bilgisini aşırı kullanmak da gösteriştir ;[...] (Felsefenin Öyküsü)
- “Politikanın ahlâk ile hiçbir ilgisi yoktur. Ahlâk kurallarına uyan hükümet politik değildir ve bundan dolayı da zayıftır. Hükmünü yürütmek isteyen hile ve riyaya başvurmalıdır.” (Yahudi Tarihi ve Siyonist Liderlerin Protokolleri)